İnsanın sesi söze dönüştürmeye başladığı, Çar anasır ile ikrarlaştığı andan itibaren anlam arayışı da başlamıştır. Yaşamı anlamlandırma ve yaşanılır kılma gayreti bilimlerin kaynağı olduğu gibi aynı zamanda hakikat arayışı anlamına gelir. Bu arayışın binlerce yıllık bir tarihi vardır. İnsanlık yaşamı anlamlandırırken “Kutsallık” anlayışını da yaşamının merkezine yerleştirir. Bu anlam arayışında kimi zaman sezgiler, hisler, duygular da belirleyici olur. Yaşamın anlamına dönük arayışta “niçin” yerine “nasıl” sorularının sorulması, verilecek cevapların esas alınması belirleyici olur. Bu bakış açısı esas alındığında kutsal ile olan ilişki aslında toplumun “birliği” dir. Kutsal olan toplumun kendisidir, komünalitesidir, Ahlaki politik duruşudur.
İnsanların ilk kutsalları nasıl oluştu? Rıza toplumunun kutsalları ile Nahak zihniyetin kutsalları arasındaki fark nedir? Bu kavram ne zaman tarihsel hakikatinden uzaklaştırıldı? İlk kutsallar kaynaklarını nereden alıyor? İnsanın kendini, toplumu anlamdırmasında kutsalın önemi nedir? Nahak zihniyet rıza toplumu süreklerinin kutsallarının içeriğini nasıl, kimlerle boşaltarak kabullendi? Ya da amacına uygun hale getirerek, kabullendi algısını oluşturdu?
Alevi inancında hüner manaya, mananın anlamına ermektir. Kutsal olan her ne varsa anlamın yoğunlaşmasıdır, yüceleşmektir, güzelleşmektir. Kutsal mekanlar; ulu ağaçlar, sular, dağlar, çeşmeler, mezarlar, dergahlar, jiyarlar, diyarlar, lokmalar, yaratılan emek… nasıl oldu da tarihsel manasından, hakikatinden uzaklaştı ya da uzaklaştırılıyor? Alevi toplumu cemalini kutsalına çevirir ve niyaz olur. Komünal değerlere hizmet eden, bu değerleri büyüten, toplumu bir arada tutan her kutsal ışıktır, nurdur, yol gösterendir. Her türlü iktidarcı anlayışa karşı, toplum kutsalından güç alarak direnişe geçmiştir. Katliamlar döneminde bu kutsallarından manevi güç alarak ayakta durmuşlar.
Hakikat ve özgürlük arayışı da aynı zamanda “iyi olanı, ışığı, aydınlığı” arama arayışıdır. Işığın kaynağı Güneş olduğu için Aleviler ve birçok rıza toplumu süreği sırtını güneşe dönmez. Ezdîler ve birçok Reya Heq – Hak Yol Alevi süreği sabahları güneşe niyaz olur. Aleviler birlik ve beraberliği, mücadeleyi, direnişi simgeleyen her kutsalı ışık olarak görürler, güneşle özdeş tutarlar. Birçok peygamber ve evliyanın temsili resimlerinde başında bir ışık halesinin bulunması bu gerçekliğin ifadesidir.
Hakikat arayışında olan her değer binlerce yıl önce yaşanmış ve yaşatılmıştır. “Kürtçede Pîroz (kutsal) kelimesi; “ile, birlikte” anlamına gelen “Bi, pê” edatlarının dönüşüm geçirmiş hali olan “pî ve güneş, gün ya da aydınlık” anlamına gelen “roz, ruz” kelimelerinin birleşiminden oluşur. Bu kelimelerin etimolojisine baktığımızda “aydınlıkla birlikte olan” manasına gelir. Burada “aydınlık, ışık” aynı zamanda iyi olanı, zulme (karanlığa) karşı yol gösteren, kemalet, bilgelik anlamlarına da gelir. Kutsalın tarihsel kökenlerine indiğimizde toplumun varlığını, birliğini, dirliğini, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılar.
Alevi toplumunda kutsanan kişiler; peygamberler; Mansur, Nesemi, Baba İshak, Hacı Bektaş-ı Veli, Kalender Çelebi, Pir Sultan, Alişer, Zarife Ana, Ana Sekine, Ana Naciye, Ana Fatma, Pir Sey Rıza… gibi kutsanan kişiler hakikat ve özgürlük arayışında yola serini koyup, bu uğurda serden geçerek dondan dona, deryadan deryaya delîl oldular, kainatın aynası oldular. Rıza ve ikrar temelinde oluşan rıza toplumu için yüceleştiler. Bu değerler geçmişi bugün ile, bugünü gelecek ile birleştiren hafızalardır, yaşamları ile yola delîl olanlardır. Bütün yaşamları en zor zamanda toplumu savunmak, fedakarlık yapmak, toplumsallığı inşa etmekle geçmiştir. Bu inşanın ölçüsü Alevi kelamında “arsızdan, hırsızdan, nursuzdan uzak olmak” şeklinde ifadeye kavuşmuştur. Bu söylemler aynı zamanda Ahlaki – politik toplumun ölçüleridir.
Aleviliğin ahlaki-politikliği Nahak zihniyetten (iktidarcı, devletçi) sistemden uzak olmasıdır. Nahak anlayıştan dur (uzak) olan Hakk’a yakın olur şeklinde ifadeye kavuşmuştur. Son dönemlerde Alevi dernek sisteminde dile getirilen “devletin Alevisi olmayacağız” söylemini bu çerçevede değerlendirmek yerinde olur. Özellikle çoklu iktidar ve devlet olgusu arasındaki ilişkinin iyi bilinmesi gerekiyor. Hiyerarşik toplum, tekçi anlayış kurallarını, varlığını erkek egemenliğin kuralları etrafında örgütlemiştir. Söz konusu kurallar çoklu iktidarı esas almış, maddi ve manevi tüm değerleri eril zihniyete vermiş, toplumu köleleştirmiş, sömürüyü egemen olan için hak görmüş bir kurallar bütünlüğünü ortaya çıkarmıştır.
“Devletin Alevisi olmayacağız” demek, toplumsal ilişkilere yön veren erkek egemen kurallara, eşitsizliğe, tekçiliğe, çoklu iktidara, resmi ideolojiye karşı olmak demektir. Başka bir ifade ile Alevilerin “öz kaynaklarına” dönmesi demektir. Aleviliğin öz kaynakları ikrar ve rızalığı esas alan, devletin red ve kabul ölçülerinin dışında, kendi tarihsel komünal değerlerini esas almasıdır. Aleviler devlete “yakınlık” ve “uzaklığı” partilere yakınlık ve uzaklık derecesinde ele almamalıdır. Devlet kavramını “iktidardaki parti ile”, hükümet ile sınırlandırmaları sorunlarının çözümünü güçlendirecektir. Her türlü tahakküm ilişkisine “hayır” diyebilmeliler. An itibariyle değerlendirildiğinde “Aksi halde yerel belediyelerin yarattığı tahakküm ilişkilerine itiraz geliştirmeyip, genel iktidarın kurduğu başkanlığa tekil bir itiraz geliştirmek, “devletin Alevisi olmayacağız” olarak değil, “AKP’nin Alevisi olmayacağız, CHP’nin Alevisi olmaya razıyız, CHP iktidara geldiğinde devletin Alevisi de oluruz” tarzında okunacaktır.” (1) Alevi dernek sisteminin bu tarz okumaların önüne geçmek için komünal değerleri ile ikrarlaşmalıdır. Oy verdikleri partiler tarafından finanse edilmek, kontrol ve denetime alınmayı red etmeleri gerekiyor. Aksi taktirde yerel ve çoklu iktidar (rıza gösterilmiş kötülük) tarafından kutsal değerlerinin içeriği manasını yitirir. Aksi taktirde Alevilere ait kutsal değerleri anma, ritüeller, belirli günler, kavram ve kuramların kutsallığının içeriği yok edilir. Bu mana ile mesele devletin Alevisi olup olmamaktır.
Alevi toplumu, demokratik Alevi hareketi yaşamı anlamlandırmak, ikrarlı ve rızalık esası üzerinde yaşamak için hakikat arayışında varoluşuna uygun yöntem gerçekliğini esas almalıdır. Bu gerçeklik ise rıza toplumu perspektifidir. Bu perspektif ile bilme düzeyini, yöntemli düşünmeyi, toplumsal varoluşunu açığa çıkarmıştır. Aleviler toplumsal hakikat arayışı ve inşası için tekli yöntemi esas almamalıdır. Yöntem hakikat arayışında “yol” ise Aleviler “yol bir sürek bin bir” düsturundan hareketle çoklu yöntemi esas almalılar. İktidarcı-devletçi yöntemin çizdiği sınırlara hapsolmadan, ilerici-gerici, laik-anti laik, idealist-materyalist, öznel-nesnel gibi düalizme hapsolmadan rıza şehri hakikatine götürecek “yol bir sürek bin bir” tarzını esas almalıdır. Bu tarz ahlaki, politik ve demokratik toplum (rıza şehri) hakikatine götürecek çoklu yöntemi esas alır.
Alevi inancında kadının mürşidi kâmilullah olması, toplumsallığın geliştiricisi, besleyicisi, koruyucusu, kurucusu, örgütleyicisi, süreklileştiricisi olduğu için toplumsal hakikat olarak “Ana Kadın” esas alınmıştır, ölçü bellidir.
(1) Asil Benler, Zülfikar Dergisi. Sayı, Ağustos – Eylül – Ekim