Barış Akademisyenleri ve Hukukun Üstünlüğü Platformu, OHAL döneminde mağdur olan diğer kesimlerin katılımıyla, “İkinci Yılında OHAL’in Toplumsal Maliyetleri” başlığında hazırladıkları raporun değerlendirilmesine ilişkin Ankara’da panel düzenledi. Mimarlar Odası’ndaki panelde konuşan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, OHAL’in ikinci yılında yaşananların topluma maliyetlerini incelediklerini ve 7 ay süren çalışmalarının sonucunda 993 sayfalık bir rapor oluşturduklarını aktardı. Gergerlioğlu, “OHAL döneminde yaşananlara baktığımız zaman maalesef içinde yaşadığımız toplumun vicdanını kaybettiğini görüyoruz. Birçok yanlışa, katliama, cinayete sessiz kalındı” dedi. İslam toplumlarında bu duruma sıkça tanıklık edildiğini vurgulayan Gergerlioğlu, “Din eğer vicdandan soyutlanırsa zulümden başka bir şeye hizmet etmez. Şu an bu toplumda yapılanların ne insanlık ne de Müslümanlıkla bir ilgisi yok” dedi. OHAL’in ikinci yılında toplumda büyük bir değişimin de olduğunu dile getiren Gergerlioğlu, “Raporumuza yansıyan KHK’li bir kişi diyordu ki ‘Hamaset derecesinde bir milliyetçiydim. Irkımdan, milletimden üstün olan bir şey yoktu ama KHK dolayısıyla yaşadıklarım bana tüm ötekileştirilenlerle empati yapmayı öğretti. Şu an Kürtleri, Ermenileri çok daha iyi anlıyorum.’ Bu sözler yaşanan süreci çok iyi anlatıyor” diye konuştu.
O rakam 50’ye katlandı
Ardından söz alan Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu, 12 Eylül ve OHAL dönemini karşılaştırarak, hazırlanan rapora ilişkin şunları aktardı: “Bu dönem 12 Eylül’ü aşan hak ihlalleri yaşandı. 12 Eylül’ün yurt dışına iltica etmek zorunda bıraktığı insanların sayısı açısından bu dönem ikiye katlanmış durumda. Tüm kamu kurumlarından tasfiye edilen personel sayısı açısından 6’ya, basın yayın kuruluşları açısından 10’a, üniversiteler ve akademi açısından ise 50’ ye katlamış durumda. Diğer bir yandan, Hitler döneminde muhalifler, belli kamplara toplamıştır ama bizler için tüm Türkiye toplama kampı durumunda.”
‘Ruh sağlığı bozuldu’
OHAL sürecinde ruh sağlığı etkilerine dair değerlendirmede bulunan psikiyatr alanından Prof. Dr. Hasan Herken de, OHAL sürecinde en çok ruh sağlığı bozulan kesimin bebekli anneler olduğunu kaydetti. Herken, “Bunu anne babadan ayrılan çocuklar takip ediyor. Üçüncü en çok etkilenen grup 10-12 ile 15-16 yaş grubu çocuklar ciddi ruh sağlığı sorunu yaşıyor. Tüm bunlara rağmen uygulamaların devam etmesi, devlete karşı bir kin, nefret ortamı yaratıyor. Çocukları toparlamak mümkün değil. Yüzde 50-60 kayıp var” diye aktardı.
‘Eyleme geçilmeli’
“İnsanın en kalıcı kimliği haksızlıkların karşısında olmak ve ‘dur’ demeyi bilmektir” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Nejla Kurul ise şunları söyledi: “Sadece eyleme gitti diye Ankara katliamında insanlar öldü. Suruç’u, Roboski’yi hatırlayın, çocuklar bombalandı. İnsan bu süreçte her koşulda yaşayabilme gücünü görüyor, ahlaki bir biçimde yaşayabilmek. İktidarın zalimliklerinin karşısında kendi gücüne bakabilmek. Kürtlerin yaşadıklarını biz bu dönemde yaşıyoruz. Başka dillerden ama duygu ortak. Çocuğu intihar eden insanlar var. Bu yıkım karşısında örgütlü durumu ortaya koymamız gerekiyor. Öfkenin dilinden politikleşme diline ve eyleme geçmek gerekiyor.”
‘Hitler bile yapmamıştı’
Hukukçu Kemal Karanfil, devletin kini hakkında şöyle dedi: “Hitlerin bile yapamadığı uygulamalara imza atacak kadar nasıl bu kadar kin duyuyorlar? Bu dönemin en büyük kaybedenleri hukukçulardır. Biz savcı ve hakimler adalet dağıtmak için görev aldık. Hukuk geri geldiğinde, en büyük cezayı bu dönem görev alan hakim ve savcılar alacaktır. Yapılanların hukuk cinayeti olduğunu görüyoruz. Anayasa işlemez hale getirildi. Kürsüde hakim olmaktansa zulme uğrayan insanlar arasında bulunmak daha büyük şeref.”
ANKARA