Tarihe ‘2 Mart 1994 Darbesi’ diye geçen ve o dönem Meclis’ten yaka paça çıkarılan DEP’li isimlerden siyasetçi Hatip Dicle, “Şimdiki döneme bakıldığında devlet zihniyeti açısından değişen bir şey yok. Yine o dönemin aynı zihniyeti yürürlüktedir” dedi.
Demokrasi Partisi (DEP) milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Mahmut Alınak, Selim Sadak, Sırrı Sakık, Orhan Doğan, Zübeyir Aydar ve Ahmet Türk Meclis’ten zorla çıkarılıp tutuklanmasıyla sonuçlanan “2 Mart 1994 Darbesi”nin yıldönümü. DEP milletvekillerinin Meclis’ten çıkarılarak yaka paça gözaltına alındığı o kareler unutulmazken, Kürt siyaseti açısından gelinen noktada nelerin değişip değişmediği ise tartışılan bir diğer başlık. Yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’ndan Necla Demir’e (MA) anlatan Kürt siyasetçi Hatip Dicle, o günden bu güne devlet açısından bir şeyin değişmediğini söyledi.
‘O dönemde dokunulmazlıklarımız kaldırılarak tutuklandık’
1994 yılından bu yana devlet ve devletin zihniyeti açısından bir şeyin değişmediğini söyleyen Dicle, 1993 yılından itibaren Kürtlere ve Kürt özgürlük mücadelesine yönelik devreye konulan imha konseptini hatırlattı. Bu imha konseptinin başını da Tansu Çiller, Doğan Güreş ve Mehmet Ağarların çektiğini belirten Dicle, tarihe “1994 Darbesi” olarak geçen olayın kararının MYK tarafından alındığını kaydederek, “O dönemde dokunulmazlıklarımız kaldırılarak tutuklandık. O tutuklama esnasında Meclis’te ilginç gelişmeler de olmuştu. Mesela o zaman DYP iktidardı. Refah Partisi’nden birkaç vekil bize yapılanlara karşı çıkmışlardı ama diğer partiler bu durumu onaylamışlardı. MHP zaten hareketin gizli ortağıydı. O dönemde Meclis başkanı şöyle bir konuşma yapmıştı. Bizim sıralara bakarak ‘Unutmayın Türkiye’de Türk olmayanların ve kendini Türk hissetmeyenlerin sadece susma hakkı var’ demişti. Bu 1930 yıllarındaki ‘Türk olmayanların ancak Türklere kölelik hakkı var’ sözünü hatırlatıyordu. Demek ki biz 60 yıl içinde anca köle olma hakkından susma hakkına gelmişiz. Böyle bir acı durum vardı” dedi.
‘Devlet zihniyeti açısından değişen bir şey yok’
Yaşananlar karşısında direndiklerini ve hiçbir şekilde taviz vermediklerini de sözlerine ekleyen Dicle devamla şöyle konuştu: “Şimdiki döneme bakıldığında devlet zihniyeti açısından değişen bir şey yok. Yine o dönemin aynı zihniyeti yürürlüktedir. Örneğin Çiller şuanda hükümetle birliktedir. AKP ve MHP’nin derin bir ittifakı vardır. Dolayısıyla Mehmet Ağarların zihniyeti yürürlüktedir. Devlet zihniyeti değişmedi ama Kürtler açısından çok şey değişti. Fakat biz daha güçlüyüz. O döneme göre çok daha güçlüyüz. Bu dönemde parlamento diye bir şey bırakmadılar ama arkadaşlarımız direniyor. Halkımız da daha diri ve mücadeleci bir halk. Bugün Leyla Güven öncülüğünde büyüyen destansı bir direniş var. Kürtler Kürdistan’ın bütün parçalarında ve Ortadoğu’da söz sahibi ve dikkate alınan politik bir figür haline geldiğinde biz onlardan daha ilerdeyiz.”
‘HDP benzer saldırılar altında’
Kürt siyasetinin neden bu kadar saldırı altında olduğuna dair de konuşan Dicle, DEP ile başlayan ve şimdilerde Kürt siyasetinin konumlandığı yer itibariyle HDP’nin de benzer saldırı altında olduğuna vurgu yaptı. O dönem ile şimdiki dönem arasındaki benzerliklere değinen Dicle, “O zaman da yapılacak seçimlerin arifesiydi. Yerel seçimlerdi yine. 400 yerde belediye başkan adayı çıkarmak istiyorduk. Çıkardık da ama partimize yönelik öyle bir saldırı başlatıldı ki genel merkezin bombalanmasından tutun da genel sekreterimiz Murat Bozlak’ın vurulmasına kadar olan sürece tanıklık ettik. Öyle büyük bir saldırı altındaydık. Bugün de aslında HDP yine benzer saldırı altında. Mesela DEP de bugünkü HDP’nin çizgisindeydi. Çok büyük bir koalisyondu. Kürt fraksiyonundan temsilciler ve Türkiye’nin devrimci güçleri açısından 5-6 birim DEP’in içindeydi. Bu o dönem için Kürtlerin birliği ve demokrasi güçleri açısından oldukça önemliydi. Biz hareket olarak büyüdük. Parlamentodaki sayıyı çok önemsemiyorum. Parlamento yok artık. Bugüne göre kıyaslanırsa çok daha kötü bir düzeydedir. Biz nitelik açısından çok daha büyüdük ve güçlü bir halk hareketine dönüştük. Öyle büyüdük ki bugün dünyanın gözü Ortadoğu’daki Kürt halkının üzerinde. Henüz zafer ilan edemiyoruz ne yazık ki. Önderimiz Sayın Öcalan tutsaktır. Arkadaşlarımız bu anlamda büyük bir destansı direniş yükseltiyorlar. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamadan bizim zafer gibi sözleri ağzımıza almamamız lazım. Bu nedenle hepimize bu süreçte büyük görev düşüyor. Umuyorum ki halkımız tarihi görevini ve misyonunu yerine getirecek. Tecridi kırmak ve destansı direnişi yaratan kahramanlara ses olmak gerekiyor” diye konuştu.