Bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi devlet açısından muhtarlık halkın aşağıdan temsili değil tam aksine merkezi otoritenin muhtar “aracılığıyla” yerele en aşağıdan nüfuz etme stratejisinin bir parçasıdır. Fakat muhtarlık kurumu, merkezi iktidar açısından yerele intikal ederek orayı okunaklı hale getirmenin bir aracıyken; aynı zamanda yereldeki elitlerin kendi asabiyet ilişkileri içerisindeki güçlerini konsolide ederek devletin bürokrasisine erişmenin, yereldeki bölüşüm ilişkileri içerisinde pay elde etmenin ve yereldeki rakipleri ile mücadele etmenin de bir aracıdır. Yani bu ikili ilişki her zaman devlet ve merkezi otorite lehine işlememektedir. Muhtarlar da yereldeki bürokrasi ile bağ kurarak, kısıtlı kaynak ve hizmetleri kendi lehine kullanmanın yollarını aramakta, bazen -mış gibi yaparak merkezi otoritelerle bir müzakere de yürütmektedir. Genel seçimlerde siyasi partilerle muhtar aracılığı ile yapılan anlaşmalarla toplu oy karşılığında hizmet sözü alma, kaymakam veya karakol komutanı ile yürütülen “uymacı müzakereler” ile koparılan hizmetler hep bu karşılıklılık temelinde kurulmaktadır.
Muhtarlık kurumu, aynı zamanda yerel ölçekte aile içi ya da aşiretler arası çatışmaları kavramak için de oldukça zengin veriler sunar bize. Özellikle aynı aşiretten farklı alt-kolların rekabet içinde olduğu, farklı aşiret üyelerinin yaşadığı veya aşiret yapısının zayıfladığı fakat büyük ailelerin yaşadığı köylerde, muhtarlık seçimi aileler arasında bölünmüş maddi ve sembolik güç mücadelelerini yansıtır. Bu nedenle muhtar seçimi bazen ölümle sonuçlanan çatışmaların yeniden etkinleşmesine bile neden olabilir. Bu anlamda muhtarlık seçimi etrafında oluşan rekabet; yerel düzeydeki çatışma, bölünme ve kopmaların bir “haritasını” oluşturmak için biçilmiş kaftandır. Kürt kırsal yaşamının yaygın yerleşimi olan köylerdeki muhtarlık seçimleri o köydeki güç ilişkilerinin bir röntgeni gibidir adeta ve aşiretler, aileler, mezralar, mahalleler arasındaki iktidar mücadelesinin kristalize olduğu önemli bir andır.
Kürtler arası çatışma dinamikleri ve bu dinamiklerin devletin yereldeki bürokratik uzantıları ile ilişkisini kavramak açısından muhtarlık etrafında dönen bütün olaylar son derece önemli birer gösteren durumundadır. Devletin gündelik yaşamda takip edemediği veya kendi pozitif hukuk sistemine intikal ettiremediği birçok irili ufaklı çatışma dinamiği etrafında oluşan köy toplumsal yaşamı muhtarlık seçimindeki rekabette tamamen görünür hale gelir. Asabiyet bağlarını merkezine alan kümeleşme kimin muhtar olacağının sonucunu tayin eder.
Tek Parti döneminde muhtar daha çok ya devlete koşulsuz itaat eden ağa, bey veya aşiret lideri ya da okulda, askerlikte Türkçe öğrenmiş ve bu dil bilgisini bir sosyal sermaye olarak kullanabilen kişilerden oluşuyordu. Fakat zamanla muhtarlık köy düzeyinde muhattaplık kazanmanın ve bu muhattaplığı devlet bürokrasisi ile konuşturmanın alanına dönüştü. Böyle olunca özelikle farklı aşiret, aile, dinsel/mezhepsel grupların bir arada yaşadığı köylerde hem verili çatışmaların yönünü belirleyen ve aynı zamanda bunları yeniden üreten hem de aşiret, aile veya mezhep etrafında oluşmuş asabiyet ilişkilerinin her beş senede bir yeniden sınandığı, konsolide edildiği veya yeni ittifak konfigürasyonlarıyla ortaya çıktığı bir anlama kavuştu.
Kadastro işlerinden köy okulunun nerede yapılacağına, hangi yol yapımlarının öncelikli olduğundan nerelerin su şebekesine ihtiyaç duyacağına, kimin bekçi veya korucu olacağından bunların ne gibi tekniklerle ikna edileceğine kadar birçok meselenin düğümünü muhtar atmaktadır. Devletin despotik iktidarına eşlik eden rıza üretimini sağlamadaki rolü ve bu süreçte üzerinde söz hakkı geliştirdiği asabiyet bağları merkezi iktidar için yerelde hakimiyet kurmanın en etkili yolu ve aynı zamanda her seçimdeki çoklu adayların rekabeti üzerinden yereldeki çatışma mekaniğini canlı tutmanın, aktörleri birbirine karşı harekete geçirmenin de bir zemini olmaktadır muhtarlık.