Bugün, Dünya Çocuk Hakları Günü. Dünyada ve Türkiye’de tablo karanlık. 15 yıl önce babasıyla birlikte 13 kurşunla katledilen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın annesi Makbule Kaymaz, ‘Adaleti kimden isteyeyim’ diye sordu. BM, ‘7 milyondan fazla çocuk özgürlüğünden mahrum’ dedi
Gülcan Dereli / İstanbul
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Türkiye ve bölge kentlerindeki çocuk hakları kağıt üzerinde, çocukların hiç bir hakkı gözetilmiyor. Bölge kentlerinde yaşanan hak ihlali ile yaşamını yitiren onlarca çocuktan biri olan Uğur Kaymaz, 15 yıl önce, 20 Kasım Çocuk Hakları Günü’nden bir gün sonra 21 Kasım 2004’te kurşun yağmuruna tutularak katledildi. Kürt olduğu için bir çocuğu bedenine 13 kurşun sıkanlar değil buna tepki gösterenlere ceza yağmıştı. Mardin Kızıltepe’de babası Ahmet Kaymaz’la birlikte polisler tarafından 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur’la ilgili davada yargılanan hiçbir sanık ceza almadığı gibi neredeyse ödüllendirildi. Bölgede onlarca çocuk ise polis tarafından gözaltına alınarak işkenceye maruz kaldı.
Dava tozlu raflarda
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi “Yaşam hakkı ihlali” gerekçesiyle 140 bin TL tazminata mahkum etmesine rağmen yargılamanın yenilenmesi talebi de kabul görmedi. Uğur ve babasının 21 Kasım 2004’te polisler tarafından öldürülmesiyle ilgili davada da diğer örneklerde olduğu gibi kamu görevlileri korunarak cezasızlıkla sonuçlandı. Yargılanan dört polisin tamamı beraat etti. Beraat kararını Yargıtay onadı. Dosya hala Anayasa Mahkemesi’nde.
Haberi hazırlarken anne Makbule Kaymaz’ın da görüşünü almak istiyorum. İlk aradığımda telefonun ucunda bir çocuk sesi anne Kaymaz’ın namaz kıldığını söylüyor. “O zaman 5 dakika sonra ararım olur mu” dedim, “olur” yanıtı alıyorum. Anne Kaymaz’ın Türkçe bilip bilmediğinden emin değildim, az Kürtçem ile ya konuşamazsam kaygısı yaşıyorum. Tam da tahmin ettiğim gibi oluyor. 5 dakika sonra tekrar arıyorum; anne Kaymaz telefonun bir ucunda, kendimi tanıtıyorum. Sonra annenin Türkçe konuşmakta zorlandığını fark edince az bildiğim Kürtçemle iletişim kurmaya çalışıyorum. Acısı dün gibi taze olan anne sorduğum soruya yanıt şöyle yanıt veriyor: “Ne diyeyim, adalet mi var? Ne söyleyebilirim ki? Zaten beraat ettiklerini söylediler. Kimden adalet isteyeyim ki? Ne yapabiliriz ki. Biz gördük, biz çektik ve hala bu şekilde devam ediyor. Zaten her şey onların elinde! Ben şimdi ne diyeyim? Adalet hakkımızı vermedi ki. Zor ama ne yapayım.” Bir annenin adalete isyanın, evlat ve yürek acısını anlatacak söz bulamadım.
Heykeline bile tahammül edemediler
Kızıltepe’ye atanan kayyum ilçede HDP döneminde yapılan Uğur Kaymaz heykelini Haziran 2017’de kaldırdı. Avuçlarında güvercin bulunan 2 çocuk heykeli kepçeler tarafından kaldırılarak bilinmeyen bir yere götürüldü. 4 Ağustos 2009’da Kaymaz’ın adının verildiği bulvar üzerinde bulunan heykel Kızıltepe Belediyesi tarafından yaptırılmıştı. Öğretmen Kamuran Aydoğan tarafından yapılan heykelin üzerinde Kürtçe yer alan yazıda şu kelimeler bölgedeki çocuk gerçekliğini özetliyordu:
“Memleketin sokaklarında
güler yüzlü çocuklarız
Kan yüzlü bulutlar
canımızı alıyor
Biz Mezopotamya çocuklarıyız
Barış güvercinleriyiz
Size göre ise bir can
Bazen hatırlayın bizi
Yüreğinizde yer açın bize”
Uğur bölgede devlete güçleri tarafından katledilen çocuklardan sadece biri. Bölge kentlerinde yüzlerce çocuk katledildi. Çocuklar İçin Barış Hemen Şimdi Girişimi, sokağa çıkma yasakları sırasında en az 80 çocuğun yaşam hakkının ihlal edildiğini duyurmuştu. Cemile Çağırga (10), Tahir Yaramış (35 günlük), Elif Şimşek (8), Berat Güzel (12), Bişeng Goran (12), Ramazan Gümüş (14), Hidayet Tek (4), Esra Şalk (2), Müslüm İlhan (8), Enes Erdem (9) bunlardan sadece birkaçıydı. Diyarbakır Lice’de kuzuları otlatırken havan mermilerinin hedefi olan Ceylan Önkol yaşamını yitirmişti. Şırnak’ın Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasağı sırasında evinin kapısında vurularak öldürülen ve cansız bedeni derin dondurucuda saklanan 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın annesi Emine Çağırga, sabaha kadar çocuğunun cansız bedeniyle uyuduğunu anlatmıştı.
Birçok çocuk zırhlı araçların altında kalarak hayatlarını kaybetti. İHD Diyarbakır Şubesi’nin Haziran 2019 raporuna göre; son 10 yılda en az 63 zırhlı araç çarpması olayı gerçekleşti. 63 vakanın 16’sı çocuk olmak üzere toplamda 36 yurttaş hayatını kaybetti. En son olarak Diyarbakır Bağlar’da polise ait zırhlı aracın ezdiği 6 yaşındaki Efe Tektekin, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Rabia Naz ve Berkin örneği
Giresun’un Eynesil ilçesinde yaşayan 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan, 12 Nisan’da evinin önünde ağır yaralı olarak bulunmuş ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Baba Şaban Vatan, yetkililere Rabia Naz’ın ölümünün aydınlatılması için defalarca çağrıda bulunmuş ve gözaltına alınmıştı. Rabia Naz’ın intihar değil AKP’li yetkili Nurettin Canikli’nin akrabaları tarafından öldürüldüğü şüphesi var. 2013’te Gezi Direnişi sırasında polis tarafından vurulan Berkin Elvan’ın davası yıllardır sürüncemede bırakılıyor.
Tutuklu çocuklar ülkesi
Cezaevlerinde suça itilen çocuk sayısı da azımsanmayacak kadar yüksek. Net rakam olmamakla birlikte geçtiğimiz yıl verilerine göre yaklaşık 2 bin 500 tutuklu çocuk bulunuyor. İşkence ve kötü muamele iddiaları ile gündemden düşmeyen Sincan Çocuk Cezaevi’nde çocukların işkenceye maruz kaldığı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun raporunda yer aldı. Çocukların 21 Aralık 2018’de ışıklar kapatıldıktan sonra gardiyanların ağır işkencesine maruz kalıyor. 31 Ekim 2018 tarihli verilere göre cezaevlerinde 0-6 yaş arası 743, 0-3 yaş arası 343 çocuk var.
İş cinayetlerinde ölüyorlar
Çocuklar iş kazalarında sakat kalıyor, yaşamını yitiriyor. SGK’ye göre 2017’de 14 çocuk iş kazasında yaşamını yitirirken, İSİG’e göre bu sayı 60. Yani resmi resmi sayının dört katı. Konuya ilişkin gazetemize konuşan İSİG Meclisi Üyesi Nail Dertli, “Yoksulluk, işsizlik ve güvencesizlik çocuk işçiliğini besliyor. Çocuk işçiliğine ilişkin yapılması gerekenler kısa ve uzun vadeli hedefler olarak somutlaştırılmalı. Uzun vadeli hedef çocuk emeğinin sona erdirilmesi olmalı ve bu hedef belirsiz bir geleceğe ertelenmemeli. Kısa vadede çalışan çocukların sorunlarının hafifletilmesi için çalışma koşullarının iyileştirilmesine, sağlık ve sosyal önlemlere ihtiyaç var. Ancak her iki hedef için de gelir ve servet dağılımına müdahale edecek sosyal politika önlemleri gerekli. Atılması gereken acil bir adım da çocukların çalışma koşullarına ilişkin uluslararası ve ulusal hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin eksiksiz yerine getirilmesi ve uygulama ile mevzuat arasındaki uçurumun kapatılması” dedi.
20 Kasım sözleşmesi
“Dünya Çocuk Hakları Günü”, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla 20 Kasım 1989 tarihinden bu yana olarak kutlanıyor. Aynı tarihte BM Genel Kurulu “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”yi imzaladı. ABD hariç, bütün BM üyeleri sözleşmeye taraf oldu. Türkiye dahil olmak üzere 197 ülkenin taraf olduğu sözleşme, en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesi olarak tarihe geçti. Türkiye Sözleşmeyi 14 Eylül 1990’da imzaladı. Ancak 23 Aralık 1994’de, 17, 29 ve 30. maddelerine çekince koydu. Türkiye, sözleşmenin 17, 29 ve 30. maddelerini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Lozan Barış Andlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama hakkını saklı tuttuğunu belirten bir çekince koydu. Sözleşme özellikle savaş ve yoksulluğun yoğun olduğu coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek için oluşturuldu. Ancak hakları olsa dahi çocuklar birey olarak kabul edilmiyor ve sözleşmede de yer alan en temel haklarına ulaşamıyor.
Çocuk hakları kağıt üstünde
Gazetemize konuşan İHD Çocuk komisyonu üyesi Doğan Polat, “3 Mart 2019’da ‘Çocuklar Ne İstiyor?’ adı altında bir atölye çalışması yapmıştık. Bu çalışmamızda çocuklara haklarının neler olduğunu ve bu haklardan faydalanmak için yerel yönetimlerden neler istediğini sorduk. Çalışma sonunda çocuklardan şöyle bir geri bildirim aldık. Çocukların haklarını tam olarak bilmediğini, bildikleri haklarından da faydalanmadığı yönünde bir geri bildirim aldık. Türkiye’de çocuklar haklarını bilmemekle beraber bu haklardan mahrum bırakılıyor. Çocuklar hakları etkin bir şekilde öğretilmeli ve bu hakların faydalanması için çalışmalar yapılmalıdır” diye konuştu.
7 milyon çocuk özgür değil!
BM yaptığı bir araştırma ile dünyada 7 milyondan fazla çocuk özgür değil. BM Özgürlüklerinden Mahrum Bırakılan Çocuklar Üzerine Küresel Araştırma’ya göre her yıl cezaevlerinde, gözaltında, göçmenlerin tutulduğu gözaltı merkezlerinde ve sosyal yardım kurumlarında bulunan milyonlarca çocuk özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Araştırmaya göre, her yıl en az 410 bin çocuk mahkeme öncesi gözaltı sürecini cezaevlerinde geçirirken 1 milyon çocuk da gözaltında tutuluyor. Yetimhane gibi sosyal yardım kurumlarında tutulan çocukların sayısı ise 5 milyon 400 bini buluyor. Araştırmaya göre, 80 ülkenin toplam 330 bin göçmen çocuğu gözaltında tuttuğu da belirtiliyor.
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde yanımda 2 arkadaşımla akşam saatleri eve doğru yol almıştık. Çok değil birkaç ay önceydi. Fotoğraftaki göçmen çocuk, bir kişi tarafından zorla götürülüyor, anlamıyoruz önce; herkes çocuğunun yardım çığlığını duyuyor ama sadece bakıyor. Ben de öyle. Baba diye bağırıyor. Yardım istiyor. Anlamadım. Sonra beyaz bir transit yaklaştı, arkası kafesli, çocuğu nereye götürüyorsunuz bırakın diyorum. Elimden tutan çocuk abla diye çığlık basıyor, kurtar beni der gözlerle bakıyor ama elini elimden koparıyor o kişi bana ‘bırak’ diyor. Sonra anlıyorum ki polismiş. Çocuk müzik yapıyor polis ise ‘dileniyor’ diyerek onu gözaltına alıyor. Arkadaki kafese koyuyor. Hani barınaklarda hayvanları kapatırlar ya işte tam da öyle. Çok geçmiyor. İçim içimi yiyor. Çocuğu nasıl bıraktım onlara diye. Kendime kızıyorum ama nafile, biraz ilerliyoruz, transit Sent Antuan Kilisesi’nin orada durmuş, çocuğu arıyor gözlerim. İçeride ne yaptınız çocuğa diyorum. Tersliyor beni, o sırada bir kadını gözaltına alıyorlar, annesi mi diyorum evet yanıtını alınca çocuk için biraz olsun rahatlıyorum ama endişem sürüyor. O an çocuğun elini bırakmış olmayı affetmiyorum. Bu ve bunun gibi her gün onlarca çocukla karşılaşıyoruz. Asıl sorun çocukları köle haline getiren politikalar üreten bu sömürücü ve çocuk düşmanı sistem.