Narin’in katledildiği ilk günden beri ailenin derin devletle ve Hizbullah ile ilişkisi konuşuldu. Güran ailesinin geçmişten beri derin devletle ilişkisi olduğunu belirten İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, ailenin korunacağını söyledi
Bahar Amed / Haber Merkezi
Amed’in Tavşantepe (Çûlî) köyünde 21 Ağustos’ta kaybolduktan 19 sonra, 8 Eylül’de cenazesi bulunan Narin Güran soruşturmasında belirsizlikler sürüyor. Narin’in katledilmesi üzerinden yaklaşık bir ay geçmesine rağmen cinayet çözülemedi. Cinayetin neden ve nasıl işlendiğine ilişkin sır perdesi bugüne kadar aralanmadı ve katil(ler) bulunmadı. Soruşturmaya ilişkin 11 kişi tutuklanmasına rağmen cinayeti kim ya da neden işlendiğine dair bir açıklama yapılmadı.
AKP-Hüda-Par aileyi korudu
Narin’in katledildiği ilk günden beri Tavaştepe köyünün ve Güran ailesinin Hizbullah ile ve devletle ilişkileri konuşuluyor. 8 Eylül’de Narin’in cenazesi bulunduktan hemen sonra AKP Milletvekili Garip Ensarioğlu, “Bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim dostlarımız. Konu çok hassas olduğu için onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek istemiyoruz” açıklaması yaparak, aileye destek verdi. Aynı gün Diyarbakır Adli Tıp Kurumu (ATK) önüne giden Hüda-Par Genel İdare Kurulu Üyesi Vedat Turgut ise, “Bunlar bizim kültürümüz değil, bunlar Avrupa’nın, Amerika’nın, İsrail’in kültürü” dedi. Soruşturma daha derinleştirilmeden AKP ve Hüda-Par tarafından yapılan açıklamalarla aile korunmaya başlandı.
Ailenin devlet ilişkisi
Tavşantepe üzerinde özellikle Ensarioğlu ailesinin çok büyük bir etkisi bulunuyor. Ensarioğlu, yaptığı açıklama sonrasında konuşamıyor çünkü ailenin devletle ilişkileri var. Devlet aileyi on yıllarca korumuş, aile de devleti koruyor. Günlerdir sürekli gündem ve hedef değiştiriliyor. Soruşturmada daha deliller toplanmazken, aile bir açıklama yaptı. Ailenin yaptığı açıklamanın daha önce Hüda-Par ve AKP’nin yaptığı açıklamalara çok benziyor olması da dikkat çekti.
Aile de yaşanan katliamı “Dış güçlere” bağlayarak, devlete bağlılıklarını dile getirdi. Ailenin bir ferdini ortadan kaldıran olayları sorgulamak yerine onlar da siyasi modaya uyarak sorgulayanları “dış güçler” olarak yaftalamayı seçmişlerdi. Daha fenası Tavşantepe’nin ‘stratejik konumu’ dedikleri şey her neyse onu cinayete kalkan olarak kullanmaya teşebbüs ettiler.
Muhtar Selim Güran korunuyor
Narin’in ailesinden tutuklanan ve sorgulanan kişilerin toplam sayısı her gün değişiyor, her gün yeni bir bilgi ortaya atılarak, gündem değiştiriliyor. Ancak tüm bunlara rağmen Güran ailesi “sessiz” kalarak, cinayetti saklıyor. Yıllardır devletle ilişkisi olan ve cinayetin baş şüphelisi amca (muhtar) Salim Güran, ilk günden beri korunuyor. Salim Güran daha önce Narin’in babası Arif Güran’ın ahırında bulunduğu 380 merminin bulunduğu açıklamasını sonraki ifadesinde değiştirdi. Jandarmanın köyde ilk gün yaptığı aramalarda Hizbullah cephanesi bulduğu iddia edilmişti. Bu haberin büyümesi ve gündeme gelmesi sonrasında Salim Güran, bahsettiği silah ve mermilerle ilgili detay vermedi.
İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, olayın detaylarına ilişkin gazetemize konuştu.
Bu aile hep devletin yanındaydı
Keskin, “Diyarbakır’daki gözlemlerimizde bu ailenin 90’larda sağ siyasetin ve derin devletin yanında durduğu yönünde bilgiler edinmiştik. Örneğin Ensarioğlu ailesi bir dönem özellikle 90’lı yıllarda Tansu Çiller’in başbakan olduğu ve Kürtlere yönelik gözaltında kaybetme ve Kontra cinayetlerin yoğun olduğu dönemde Galip Enrasioğlu’nun abisi ya da amcası hükümetin içinde yer alıyordu. Ve hükümette Tansu Çiller’in çok yakınında bir kişiydi. O köyün özellikle Ensarioğlu ailesiyle çok güçlü bağları var. Köy de genelde hep sağ siyaseti desteklediği söylendi bize. Bugün de Hüda-Par ile AKP arasında bir oy dağılımı var. DEM Parti’ye de oy veren küçük bir kesim var. Ama asıl AKP ve Hüda-Par’a yakınlar. Hüda-Par güçlü ama köylü seçimlerde AKP’yi destekliyor” diye belirtti.
Soruşturmayı aile yönlendirdi
Jandarmanın köyde bir hafta boyunca boşa çalıştığını belirten Keskin, “Bu aile devlet güçleri tarafından tırnak içinde ‘Güvenilir aile’ olduğu için her söyledikleri söze güvenildi. Ve bugün faillerden biri olduğu kesin olan amca Salim Güran, ilk başlarda aslında soruşturmayı yani jandarmayı yönetti. İlk ilanı verdi, arama kurtarma çalışmaların başında oldu, asılsız ihbarlar yaptırdı, herkesin ifadelerini belirledi. Delillerin kaybolması amacıyla ve özellikle çocuğun cenazesindeki delillerin kaybolması için kendilerine yakın bir adli tıpçıdan görüş aldı. Çünkü burada çok fazla görüşme trafiği var. Ve bunların hepsi silinmiştir. Tüm bu görüşmelerde suçun delilleri var. O nedenle devletin aileye olan güveni ve jandarma komutanının da amcayla birlikte soruşturmanın başında olması bir hafta boyunca soruşturmanın hiç yol almamasını sağladı. Ancak kadın hareketi, Kürt siyasi hareketi çok güçlü tepkiler göstermeye başlayınca ve kamuoyu da bu olayla çok ilgilenince durum değişti. Öyle olunca kimi deliller çıkmaya başladı. Bir hafta boyunca deliller gizlendi.
Bu olay bu kadar gündeme yansımasaydı birçok kadın cinayetinde olduğu gibi, üstü kapatılan cinayette olduğu gibi bu cinayet de bence üstü kapatılacaktı. Aile de zaten bunun güveni içindeydi. Ortaya çıkacağını düşünmediler. Çok devlet yanlısı oldukları için devletin kendilerini koruyacaklarını düşündüler” dedi.
‘Ailenin korunacağını düşünüyorum’
Diyarbakır Barosu’nun etkili biçimde soruşturmaya dahil olmasının çok önemli bir kırılma noktası olduğunu ifade eden Keskin, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ile de görüştüklerini ve kararlı bir şekilde dosya ile ilgilendiklerini anlattı. Keskin şunları belirtti: “Savcılar da işin önemini anlamış durumdalar. Ben gerçeğin ortaya çıkacağı düşüncesindeyim. Ama gerçek ortaya çıktıktan sonra neler olabilir? Bunu bilemiyorum. Biliyorsunuz çok yakın zamanda MHP Ankara’nın ortasında kendi eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’i öldürdüler. Tüm deliller ortada olmasına rağmen hiç kimseye bir şey olmadı. MHP hala iktidar ortağı olarak görev yapmaya devam ediyor. Yargıda büyük MHP gücü var. Bu güç bu aileyi koruyacağını düşünüyorum. Ama tabi ki biz de boş durmayacağız. Ne Diyarbakır Barosu ne de biz hukukçular Narin için adalet aramaya devam edeceğiz. Ama bu coğrafyada adalete erişmek gerçekten çok zor.”
Bu köy 90’larda silah deposuydu
Keskin, “Diyarbakır’da bu köyün 90’larda silah deposu olduğu çok söylentiler vardı. Özellikle de köyün sağ siyasetle ve derin devletle bağlnatısı olmasındadır. Ben bu olayın sadece Hizbullah ile konuşulmasını doğru bulmuyorum. Derin devlete yakındır. 90’larda o işlenen cinayetler sadece Hizbullah deyip geçemeyeceğiz. Hizbullah tetikçiydi. Derin devlet tarafından kullanıldı. O nedenle bu köyün çok eskiden bu yana devletin içindeki derin yapıyla bağlantılarının olduğun düşünüyorum” diye ifade etti.