Kürdistan’ın bütün şehirlerinde olduğu gibi bu iki doğa harikası şehirlerin dokusu ile oynanarak demografik yapısını bozmaya yönelik devlet politikaları devam ediyor. Hem inanç, hem de etnik yapısı konusunda özel bir çalışma yürütülüyor. Ayrıca Dersim ile ayrı bir hesaplaşma var. Dersim katliamı Kürtlerin asla unutamayacağı bir soykırım hamlesidir. Dersim’de sol örgütlerin parçalı olması da devletin politikalarına yardımcı olmuştur. Az olsun benim olsun anlayışı büyük bir kaybedişi ortaya çıkarmıştır. Bunlara birçok yerde taşımalı oylar da eklenince durumlar karıştıkça karışmıştır. Son seçimlerde askerleri sandığa taşıyan arabalardan inenlere tepki koyan Şırnaklı Süleyman adlı yurttaşın “konuş sen nerelisin” sözü bu durumu özetleyen bir durumdur.
Kürtlerin yoğun yaşadığı şehirlerde okullardan çok cami ve müftülük binaları yükselmekte, neden acaba? Dersim dini inancı farklı ve nüfusu az olan şehirlerimizden biridir. 12 bine yakın nüfusa sahip Pertek’te yeni yapılan müftülük binasının bu kadar büyük olmasının sebebi nedir? Kadın cinayetlerinin, faili belli cinayetlerin, uyuşturucunun ve fuhuşun arttığı, polis, asker ve yargının bu olaylara farklı yaklaşımları günlük yaşamı daha da olumsuz etkiliyor. En tuhaf olan da bu iki şehirde asker ve polis personelinin halktan daha çok olması. Bu iki şehirde de umutsuzluk ve gelecek kaygısı ön planda olduğu için genç nüfusun göç dolayısıyla azalması. Eğitim sorunları ve işsizlik en belirgin bir şekilde hissedilmektedir. Bu iki güzide şehrimizde çok daha bilinçli ve örgütlü bir anlayışla halka güven verilmelidir.
Gün yok ki, ülkeyi sarsan bir haberle uyanmayalım. Yenidoğan çetesi akılları zorlayan suçlar işleyerek bebek katilleri olarak medyaya yansıdı. Bu çete bugünün olayı değildir. Geçmişe dayalı bir çalışmanın bugünlerde bir savcı tarafından ortaya çıkartılmasıdır. Başından sonuna kadar bütün suçlular ortaya çıkartılmalıdır. İstenirse adalet işleyişi birçok suçu ortaya çıkartabilir, yeter ki saray elini ayağını adalet ve hukuktan çeksin. Bu cinayetleri işleyenlere göz yumanlar da bir o kadar suçludurlar. Devletin bütün kurumlarında çürümüşlük var. Çocuklar, kadınlar öldürülüyor, yolsuzluk ve yandaşlık kol kola beraber gidiyor ama buna dur diyen bir adalet sistemi yok.
Tarikatlar ve cemaatler örümcek ağı gibi her tarafa yayılmışlar. Yıllarca devlet kurumlarında yuvalanmış olan en son ‘FETÖ terör örgütü’ olarak tanımlanan örgütün başı Fetullah Gülen öldü. Bir zamanlar şimdiki cumhurbaşkanı “ne istedi de vermedik’’ demişti. Sormak lazım, ne istedi de vermediniz ve aranız bozuldu? Esas ana mesele bu örgütün siyasi ayağı ortaya çıkmadığı müddetçe bu örümcek ağı yaşamaya devam edecektir. Binlerce insanın FETÖ denen örgütün mağduru olarak hayatları karardı. Eğer bu örgütün ortadan kaldırılması gerçekten isteniyorsa Gülen’e övgüler yağdıran, onu ziyaret edenler açığa çıkartılmalıdır. Yenidoğan çetesine prim vermeyen bir savcı gibi başka savcılar da bu örgütün üzerine gidebilir mi? Bu kadar olumsuzluklar yaşanırken hükümet kadrolarından “istifa ediyorum” sesi duyamadık. Hatta il müdürlüklerinden bakanlığa kadar yükselmişler. Bazı hastanelere de başarı ödülü verilmiş.
Ana muhalefet partisi ve meclisteki diğer muhalefet partileri acilen amasız fakatsız ortak bir birliktelikle görüşmeler yapmalı ve halklar için bu adaletsizliklere karşı çıkmalıdırlar. Bu kadar da pasif muhalefet yapılmaz ki. Ülkenin bütün şehirlerinde hükümet istifa mitingi düzenlenmelidir. Çocuklarımıza güvenli bir gelecek bırakmak ve onlara karşı bir sorumluluğumuzu yerine getirmek herkesin birincil görevidir.