Kayyım atanan Dêrsim’de halk 7’den 70’e direnirken, siyasi parti ve emek örgütleri de kazananın yeniden halk iradesi olacağını belirtiyor:
‘Teslim alınan beton yığınlarıdır ama halkın iradesini asla ve asla teslim olmayacak. 38’de nasıl diz çöktüremedilerse bugün de başaramayacaklar’
Reyhan Hacıoğlu
Tarihi ve siyasi önemi olan Dêrsim’de uzun yıllarından ardından kurulan ittifak ve kent uzlaşısı stratejisi ile kazanılan Dêrsim ve Pulur (Ovacık) Belediyelerine 22 Kasım’da kayyum atandı.
Önce 20 Kasım’da DEM Parti’li Dêrsim Belediyesi Eşbaşkanı Cevdet Konak ve CHP’li Pulur (Ovacık) Başkanı Mustafa Sarıgül’e haklarında açılan davalarda 6 yıl 3 aylık hapis cezası verildi. Ve ardından halk kayyum tehdidine karşı belediyeler önünde nöbete başladı. Nöbet sürerken, 22 Kasım’da iki belediyeye kayyum atandı.
Kararın ardından Dêrsim halkı sokaklara çıkarken, diğer Eşbaşkan Birsen Orhan’ın, “Burası Seyit Rıza’nın şehri, onlar baş eğmedi biz de eğmeyeceğiz.38’de de başaramadılar. 90’larda Beyaz Toros’lar ile de başaramadılar. Bugün de bu barikatlarla başaramayacaklar. Ölsek de bu işgalcilere boyun eğmeyeceğiz” sözleri direnişin rengi oldu.
Halk gece boyu barikatlar kurup direnirken, kayyum darbesini kabul etmeyeceğini ortaya koydu. Kentteki siyasi parti ve emek örgütleri de kazananın halk iradesi olacağını belirtti.
Dêrsim ittifakı kazanacak
SMF Dönem Sözcüsü Evrim Konak: “Dêrsim’de günlerdir olağanüstü bir hal ilan etmişlerdi. Kayyum darbesinin geleceğini hepimiz çok iyi biliyorduk. Elbette ki bunu dün kabul etmediğimiz gibi, bugün de mücadelemiz sürecek.
Ezilenlerin tarihi bugünden ibaret değil; Kürt halkının, Alevilerin, kadınların tarihi bin yıllardan günümüze gelmiş. Seçme ve seçilme hakkı olarak meseleye baktığımızda bile bir kadın olarak şunu söylemek istiyorum. Kadınlar bu hakları için bin 800’lü yıllardan beri direniyor, emek veriyor. Bedel ödedi ve kazandı. Ve bugün bu hakkı gasp etmek istiyorlar.
AKP-MHP iktidarı, yasalarını nasıl tanımadıklarını bir kez daha bu pratikleri ile ortaya koydular. Dêrsim halkı 1938’den günümüze her zaman baskıyla, şiddetle, zulümle karşılaştı. Ama bunlara karşı her zaman kendi kültürüne, inancına, kimliğine ve mücadelesine yakışır bir şekilde dimdik ayakta oldu.
2016’daki gibi ikinci bir kayyum darbesi ile karşı karşıyayız ve halkın tepkisi çok yüksek. Kimse asla kayyumun gölgesi altında, silahların gölgesi altında, beton duvarların arkasında yönetilmek istemiyor.
Dêrsim, buradaki sol sosyalist güçler, hep birlikte ittifak kurarak bu belediyeyi kazandı. Eşitsiz güç ittifakına karşı büyük bir mücadele yürüterek kazandık. Bu ittifak da çok önemli ve bugünden yarına da korumak ve büyütmek için de mücadele edeceğimizi bilsinler.”
Kayyuma geçit yok
ESP MYK üyesi Orhan Çelebi: “Yeni bir kayyum darbesi ile karşı karşıyayız. Bir aydan fazladır ülkenin, Kürdistan’ın değişik yerlerinde kayyum saldırıları gerçekleşti. Dêrsim halkı da bu saldırılardan nasibi alan yerlerden oldu.
Dêrsim halkının iradesine darbe yapıldı ve belediyelerimizin etrafı bariyerlerle çevrildi. Personel işlemez hale getirildi, sabah sokakları kara yolları personeli temizliyordu bu da kayyumun mevcut belediye personelini işlevsiz kıldığının göstergesidir.
Dêrsim Seyit Rıza’lardan başlayarak yüz yılı aşkın bir süredir hep saldırı altında olmuştur. Son yılarda da özellikle doğamıza kültürümüze yönelik saldırılar var. Dêrsim’in doğasının yüzde 52’si maden rezervi olarak teyit edilmiş durumda. Ve özellikle altın rezervi olmasından kaynaklı coğrafyamız tamamen talana açık hale getirilmiştir.
Gençliğimiz yozlaştırılıyor, uyuşturucu, çeteleşme hat safhada. Bu bilinçli bir politika olarak uygulanmaya çalışılıyor. Dêrsim, Alevi Kızılbaş inancının yüzde 95’nin olduğu bölge. Alevi inancına yönelik devletin bilinçli bir politika yürüttüğünü biliyoruz. Diyanet aracılığıyla Alevi inancı yozlaştırılarak bir devlet politikası yürütülmek isteniyor.
Dêrsim halkı belediyesine, iradesine, belediye Eşbaşkanına sahip çıkıyor çünkü bu saldırı sadece belediye Eşbaşkanımıza değil tüm halkın iradesinedir. Halkımızın ortaya koyduğu direnişi gördük, halk bundan sonra da iradesine sahip çıkacak ve kayyuma geçit vermeyecek.”
Halk direniş geleneğine sahip çıkıyor
EMEP Dêrsim İl Başkanı Ergin Tekin: “Halkın seçilme ve seçme hakkının yok edilmesine darbedir kayyum. Yeni deneyimlemediğimiz bir durum değil. 2024’te Dêrsim ittifakının kazanmasıyla kayyum atamaları başladı ve halkın tercihlerinin yok edilmesi anlamı taşıyor bu. Kayyum tamamen halktan kopuk, ranta dayalı, seçme ve seçilme hakkının yok edilmesidir.
Dersim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e muhalif kimliği ve direnişi ile öne çıkmış, mücadelesini 60’lı yıllarda da büyütmüş, 90’lı yıllarda köy boşaltmalarına rağmen mücadelesini büyüten bir geleneğe sahip ve bu geleneğini sürdürüyor.
Bu aynı zamanda 1 Ekim’le başlayan el sıkışma meselelerinde uzatılan elin darbeci bir el olduğunu gösteriyor bize. Kendi tarafında durmayan, kendisine biat etmeyen dediklerini kabul etmeyenlerin, bölücü terörist olarak nitelendiği bir durumla karşı karşıyayız.
Muhalefete saldırılar arttı. Buna karşı hem Dêrsim hem de diğer alanlarda bütün emek ve demokrasi güçlerinin yan yana gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu ittifaka oy vermiş vermemiş önemli değil. Temel olan burada halkın seçme ve seçilme hakkının yok sayıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Bu meşru zeminde demokratik bütün tepkiler koyulmalıdır.”
Halk gerçeği gördü
KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz: “Emekçiler olarak kayyum atanan her yerde halkın yanında olduk. Ki yeni değil bir önceki dönem 48 belediyeye kayyum atandı. Ancak ülkenin doğusuna atanan kayyumları kriminalize etmek çok daha kolay oluyordu. Çünkü Batı’dakiler burada ne olup bittiğini bilmiyorlardı, anlamıyorlardı malum ana akımdan kaynaklı.
Esenyurt’a kayyum atandıktan sonra işin rengi değişti. Halk anladı ki kriminal işler yapıldığı için kayyum atanmıyor. Esenyurt Belediyesi’nde de gördüğümüz gibi asıl mesele rantçı, çetecilere, müttehitlere kaynak aktarmak ve belediyeyi keyfince yönetmek.
Biz KESK olarak iki temel nedenle kayyumlara itiraz ediyoruz. Birisi kayyumlar seçme ve seçilme hakkı’nın yok edilmesidir, Mevcut seçilmiş Dêrsim Belediyesi’e bizim üyelerimiz oy verdiler. Onların iradesini gasp ediyorlar.
İkincisi ise biz TÜM BEL-SEN’de de iş kolu olarak da örgütlüyüz. Ve çok güzel toplu sözleşmeler yaptık. Kayyumlar geldiği zaman o toplu sözleşmeleri askıya alıyor. Mêrdin’de örneğin gelir gelmez 22 daire başkanı ile 400’ün üstünde insan görevden alındı. Biz kayyum politikalarının emekçiler, çalışanlar açısından nasıl korkunç bir eziyet olduğunu önceki kayyumlardan deneyimlemiş olduk.
Burada uygulanan şiddeti izlerken iktidarın telaşını gördük. Çünkü Dêrsim halkı iradesine sahip çıktı. Daha önce de çıktı. Ve eminim bu halkın bir sonraki hamlesi AKP’yi iktidardan düşürmek olacaktır.”
Hakikat yolundan vazgeçilmez
DAD Yönetim Kurulu üyesi Fethiye Yıldırım: “Bu halkın inancına darbedir, 38 ve öncesinde başlayan ve günümüze kadar devam eden zulmün, yok saymanın, inanç ve itikâfına, coğrafyasına yapılan kansız saldırıdır. Kabul edilir değildir.
Teslim alınan beton yığınlarıdır ama halkın iradesini asla ve asla teslim olmayacak. Orada beton blokların arkasına sığınan, bize yabancılaşmış bir ortam var. Bu bizim için yok hükmündendir, kayyum demek talandır, doğaya saldırıdır, 38’de yarım bıraktıklarını devam ettirmektir. Daha önce de kayyumlarla yaşadı bu kent. Gördük kentin durumunu, bu halk hak ve hakikat yolundan asla vazgeçmemiştir ve vazgeçmeyecektir. 38’den bu yana yapılan kıyımlara asimilasyonlara karşı devrimci damarını korumaktadır. Bedeller ödemiştir. Aynı direnci devam ettirecektir.
Çünkü toplum kendi yolundan ve inancından dönmeyecektir. Bu kent bu coğrafya asla pes etmeyecektir, diz çökmeyecektir. Haksızlık karşısında susmayacak bugüne kadar yapılan zulüm karşısında mücadelesini sürdürecektir. İrademizi teslim alamayacaklar, tek bir can kalsak bile irademize, doğamıza, inancımıza, dil ve kültürümüze sahip çıkacağız.”