Cengiz Holding’e ait Mazıdağı Eti Bakır’dan gübre taşıdığı iddia edilen kamyonun freninin patlamasıyla Derik’te 20 kişi hayatını kaybederken, 26 kişi yaralandı. Bu elim kaza Cengiz Holding’in bölgede halka neler yaşattığı ve neden burada bulunduğunu gündeme getirdi
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Eti Bakır’ı almasıyla birlikte durdurulamaz biçimde büyüyen Cengiz Holding’in, Mardin’in Mazıdağı ilçesinde bulunan Eti Bakır Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Fabrikası’nda gübreden çok farklı işlemler yapıldığı iddiaları sürüyor. Mazıdağı dışında, Eti Bakır’ın Samsun, Murgul, Küre ve Halıköy tesisleri de özelleştirme ile Cengiz Holding’e geçmişti. Mardin’de büyük bir alanı işgal eden holding; çevresel ve toplumsal etkileri umursamadan dağlar, dereler, tarım alanları, meraları ve ağaçları yok etti. Neden olduğu kirlilik ise Mazıdağı ile birlikte Mardin, Derik, Kızıltepe ve Çınar‘a kadar ulaştı.
Köyler yerle bir edildi
Bin 500 kişinin istihdam edileceği iddiasıyla Cengiz Holding’e verilen tesiste, yaşamları alt üst edilen 2 köydeki yurttaşların tamamının işe alındığı iddiası yapılmış ancak bu iddia gerçek dışı çıkmıştı. Mazıdağı, ismini mazı yani meşe ağacından alan bir yer. Karataş köyünde meşe ve alıç ağaçları şirket tarafından dinamit patlatılıp kepçelerle söküldü. Cengiz Holding yurttaşlara, “Evlerinizi ve meralarınızı boşaltın” tebligatları gönderdi. Tebligat sonrası madene yakın bulunan Karataş (Şemika) ve Kocakent (Tezne) köylerindeki yurttaşlar hukuk yoluna başvurmasının ardından Holding, Kocakent’e giden köy yolunu toprakla kapattı. Mazıdağı Eti Bakır’da bir işçinin siyanürden dolayı zehirlendiği ve hastaneye kaldırıldığı ise basın organlarında yer almıştı.
20 yurttaşın ölümü kader mi?
Cengiz Holding’in devlet desteği ile bölgede adeta baş kesen konumda işlerini yürütürken, araçlarının köy ve kentlerin içinde hızla yol alarak büyük tehlikelere yol açtığı, ortalığı toza toprağa boğduğu yurttaşlar tarafından bildiriliyor. Derik’in Üçyol mevkiinde Cengiz Holding’e ait Eti Bakır Fabrikası’ndan yük taşıyan TIR’ın yaptığı kazada yaralılara müdahale edenlere bir başka TIR çarptı. İlk kaza sonrası bölgede önlem alınmadığını belirten yurttaşlar, Cengiz Holding’e ait yük taşıyan araçların ağır tonaja rağmen aşırı hız yaptıkları ve araçların bakımsız olduğu belirtiyor. Meydana gelen kazada, 20 yurttaş yaşamını yitirirken, 7’si ağır 26 kişi yaralandı.
Öldürenlere cezasızlık
Bölgede askeri araçların ezerek ölümlerine yol açtığı çocuklar her olayda suçlu bulundu, çocukların ölümüne yol açanlar ise cezasızlık zırhı altında aklandılar. Diyarbakır Barosu’nun hazırladığı raporda, 2011-2021 yılları arasında Kürt illerinde 21 çocuk zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitirirken, 27 çocuğun ise yaralanmış olması bölgede insan yaşamının hiçe sayıldığını gösterdi. Yurttaşlar ve çocuklar ölümlerle yüzyüze kalırken, bölgede ormanlar kesilip yakılarak yok edilmeye ve her akarsuyun önüne bentler kurup barajlar inşa edildi. Bölgede yaşananlar bir kader değil devletin Kürt düşmanlığının bir tezahürü olarak yaşanırken, Derik’te ölen 20 yurttaşın ölümü yaşanan diğer ölümlerden farklı değil.
Amaç gübre üretmek mi?
Cengiz Holding devlet desteğiyle bölgede baş kesen uygulamalarıyla birlikte, Karadeniz bölgesinden trenlerle bölgeye bakır piriti taşımaya ve bu piritlerden kurulan siyanür havuzlarında altın ayrıştırılması yapılmaya başlandığı iddiası ortaya çıktı. Sonrasında ulaşılan bazı bilgiler, bölgede yüksek tenörlü uranyum maden rezervinin olduğu ve tesisten uranyum zenginleştirme hazırlığının da yapıldığına dair iddialar yapıldı. MTA’nın hazırladığı raporlarda Mazıdağı’nda gübre üretimi için gerekli olan fosfat madeninin ekonomik düzeyde olmadığı belirtilmişti. Bu rapora rağmen mevcut tesisi alan Cengiz Holding’in burada gübre üretiminden çok, farklı bir üretim yaptığı gündemde yer aldı.
Cengiz Holding ve Mazıdağı
AKP iktidarı Cengiz Holding’e Mazıdağı’ndaki söz konusu tesis için bir kararname ile çok büyük destekler sağladı. Resmi Gazete’de Kasım 2016’dan itibaren geçerli olmak üzere 24 Nisan 2017’de yayımlanan kararnameye göre yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırım için Holdinge, “Gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, KDV iadesi, sıfır kurumlar vergisi, azami tutar olmadan 10 yıl boyunca sigorta primi desteği ve 250 milyon TL’yi aşmamak üzere kredi kullanım tarihinden itibaren 10 yıl faiz desteği” verildi. Ayrıca 1081 km mesafedeki Kastamonu İnebolu Limanı, 900 km mesafedeki Samsun Limanı ile Dilaver Barajı su hattı ve doğalgaz boru hattında yapılması için de destekler verildi. Yine geçtiğimiz yıl Eti Bakır’ın Samsun’da 1.6 milyar liralık gübre üretim tesisine proje bazlı devlet desteği verilmiş olması ise kafa karıştırıcıydı.
Karadeniz’den Mazıdağı’na
Cengiz Holding, desteklerle ilgili sorulan sorulara verdiği yanıtta, “Söz konusu ham madde, Küre’de çıkarılan ‘pirit’ cevheri. Metal geri kazanım sürecinde kullanılan ‘piritin kavrulması’ gerekiyor. Eti Bakır Küre madeninden sağlanan pirit cevheri, yapılacak boru hatlarıyla İnebolu Limanı’na taşınacak. Buradan da deniz yolu ile önce Samsun’a, ardından demir yolu ile özel vagonlarda Mardin Mazıdağı’na getirilecek. Tesislerin diğer ihtiyaçları olan su ve doğalgaz ise bölgede yapılacak DSİ Diyarbakır Dilaver Barajı ve Bismil-Mardin doğalgaz boru hattından temin edilecek” diye belirtmişti. Daha sonra Diyarbakır-Mazıdağı tren yolu hattı ihaleye çıkmış ve bir başka şirketin verdiği fiyattan 109 milyon lira fazla bedelle bu iş de Cengiz Holding’e verilmişti. Tüm bu gelişmeler Mazıdağı ile ilgili ortaya birçok soru işareti çıktı.
Pirit için siyanür liçi
‘KÜRE piritli bakır cevherlerinden kobalt, bakır, altın ve gümüşün hidrometalurjik süreçlerle kazanılma olanakları’ (1) başlığı ile MTA’dan 4 akademisyenin hazırladığı bir akademik bildiride, Klorlayıcı Kavurma ve Liç önerisi yapılmaktadır. Bildiride, bakır piritleri seyreltik asitte liç edilerek demirdışı metallerin çözündürüldüğü yer almaktadır. Bu yöntemin sakıncaları olarak ise, sülfatlayıcı ve klorlayıcı kavurma süreçlerinde soy metallerin eldesi için siyanürleme işlemine gereksinim bulunduğu ve elde edilen sonuçların bakır piritlerinden kobalt, altın ve gümüşün ayrıştırılarak elde edilme yönteminin başarılı olduğu belirtilmektedir. Aşıköy ve Bakibaba yataklarındaki cevher rezervi ile Cu, S, Co, Au, Ag tenörleri yüzde 80 verimle, yüzde 15 Cu tenörlü kalkopirit konsantresi üretileceği bildiride yer alıyordu.
MTA: Gübre için rezerv az
MTA Genel Müdürlüğü tarafından detay etütleri yapılan Mazıdağı-Kasrık-Şemikan fosfat yataklarında açık ve kapalı işletmeye uygun 75.5 milyon ton yüzde 15-21 P2O5 içerikli işletilebilir sedimanter tip fosfat rezervi olduğu ve 1993 yılına kadar işletilen yatakta 68.2 milyon ton fosfat rezervi kaldığı belirtilmişti. Mazıdağı fosfat madenlerinin zenginleştirmeye uygun olmayan asidik karakterli topraklarda öğütülerek doğrudan kullanılabildiği, ancak örtü kalınlığının fazla olması nedeniyle gübre üretimi için ekonomik olmadığı MTA rapor detayında vurgulanıyordu. Yine MTA raporlarında Mazıdağı maden sahasında ‘55 ppm tenörlü’ 4 bin 576 ton uranyum rezervi olduğunu belirtilmesi ise dikkat çekiciydi.
Mazıdağı’nda uranyum
Maden.org.tr sitesinde Güven ÖN AL tarafından hazırlanan ‘Fosfat Cevherindeki Uranyumdan Yararlanma Olanakları’ (2) başlıklı bir tebliğe rastladık. Bu tebliğin konusu başlıkta da vurgulandığı gibi, Mazıdağı Bölgesi fosfat yataklarındaki uranyumun mevcudiyetini ve Batı-Kasrık cevherindeki uranyumun, fosforik asit üretimi sırasında, yan ürün olarak değerlendirilmesi olanaklarını kapsadığı belirtiliyor. Sülfürikasit ile yapılan liç deneylerinde; asit konsantrasyonu, liç süresi, pülp ısısı ve pülp yoğunluğunun, uranyum çözünme verimine etkileri incelenmiş, optimum koşullarda elde edilen fosforik asit çözeltisindeki uranyum, organik çözündürme ile ayrılarak, sarı-pasta halinde çöktürülmüştür ifadeleri tebliğde yer aldı.
Bir şeyler gizleniyor
Türkiye’de rezerv miktarının 10.000 ton ve tenörünün yüzde 0.05 U3-O8 üzerindeki değerlere sahip olan uranyum cevher yatakları şu an için işletilebilir özellikte olduğu raporlarda yer alıyor. Mazıdağı’nda bu değerin yüzde 63 U3-08 civarında olması maden sahasına niçin yatırım yapıldığına işaret ederken, bu durum burada bir şeylerin gizli tutulduğunu gösteriyor. Uranyum madenlerinin yüzde 50’sinden fazlası pek çok diğer maden gibi açık veya kapalı madencilik yöntemleri ile işletilebilmektedir. Uranyum üretiminin yüzde 40’a yakını ise yerinde liç yöntemi (in situ leaching, ISL) ile elde edilirken, çok az bir kısmı da yan ürün olarak kazanılmaktadır. Günümüzde çıkarılan uranyum madenleri yüzde 0.1 ila yüzde 1 oranında U3-O8 içerdiğinden çıkarılan maden, bir ön zenginleştirme işlemine tabi tutulmaktadır.