Kürtler ‘Demokratik Ulus’ fikriyatıyla diğer halklarla ortak bir yaşam örgütlemeye çalışıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de bunu yaratmış durumda. Diğer yandan Kerkük’te halklar arasında herhangi bir sorun yok. Ama milliyetçi Araplar, Türkmenler ve KDP halklar arasında çelişkileri derinleştirme çabası içinde
Aziz Köylüoğlu
Kürtlere karşı 2014 DAİŞ merkezli ve 24 Temmuz 2015 Türk devleti merkezli başlatılan saldırı dalgası sürüyor. Lozan Antlaşması’nın yıldönümü olan 24 Temmuz günü Kürtlere karşı saldırı için özellikle belirlendi. Kürtlerin iradesizleştirmesi üzerine oturtulmuş bir strateji işliyor. Bu stratejinin uluslararası ayakları olsa da, bölgedeki yürütücülüğünü Türk devleti yapmakta. Son iki yıldır saldırılar daha geniş bir coğrafyaya yayıldı. Güney Kurdistan’ın en güney kesimini de içine alan ve Kuzey Doğu Suriye’nin (Rojava) en uç bölgelerini kapsamına alan saldırılar olmakta. Kürt halkı bu saldırı dalgasına karşı varlık mücadelesi içinde. Kürtler bir yandan meşru savunma temelinde saldırılara cevap verirken, diğer yandan bölgedeki halklarla dayanışmasını güçlendiriyor. Son günlerde Güney Kurdistan’ın ve Rojava Kurdistan’ın uç bölgeleri olan Kerkük ve Dêrezor’da ciddi ve endişe verici gelişmeler var. Kürtler ve diğer halklar arasında bir savaşın olması için bölge devletlerin uğraşları devam ediyor.
Türk devleti uzun bir süredir hem Suriye hem de Irak siyasi sınırları içerisinde askeri, ekonomik ve siyasi çalışmalar içerisinde. Irak’ta bu çalışmaların merkezine Güney Kurdistan’ı koymuş durumda. Bir yandan askeri olarak Güney Kurdistan’ın içlerindeki işgal saldırılarını artırırken, diğer yandan bu saldırılarını Güney Kurdistan’ın daha geniş alanlarına yayma çabasında. Bunun için yoğun diplomasi çalışmaları içerisinde. En son Türk Dışişleri Bakanı sıfatıyla Hakan Fidan’ın son Irak ve İran ziyaretleriyle bölge daha da ısındı. Dêrezor’daki son gelişmelerden sonra Hakan Fidan’ın ‘bu daha başlangıç’ demesi de bunun göstergesi.
Güney Kurdistan ve Kuzey Doğu Suriye’deki gelişmeleri birbirinden ayrı düşünemeyiz. Tamamen iç içe geçmiş durumdalar. Buradaki saldırılar aynı merkezden organize ediliyor ve yürütülüyor. Amaç ise Kürtlerin bu bölgedeki kazanımlarını ortadan kaldırmak, Kürt engelini kaldırdıktan sonra bölgedeki petrol ve gaz kaynaklarını kontrol etmek. Bunun da merkezinde Türk devleti yer almakta.
Türk devleti Misak-i Milli planlarında değişiklik yaptı. Uzun bir süredir Türkmenler ve Sünni Araplar arasında ittifak kurarak, Hatay sınırından Kerkük’ü de kapsayacak şekilde Türkmenlerin başında olduğu bir koridor oluşturmayı amaçlamaktadır. Bunun için yakın zamanda Irak ve çok az sayıda olmalarına rağmen Suriye Türkmenleri’yle yoğun toplantılar yaptılar. Sünni Araplar içinde özellikle eski Irak BAAS rejiminin önde gelenleriyle görüşmeler gerçekleştirdiler. Türk devleti, Suriye’de çok sayıda radikal çeteyi kendi bünyesinde toplamış durumda. Bu çeteler üzerinden Suriye’den açık olmasa da, toprak talebinde bulunuyor. Sadece Suriye’den değil, Irak’tan da toprak talebi var. Kerkük’teki son gelişmeler bu talebin bir parçası. Türk devleti bu planına bir de Kürdistan Demokrat Partisi’ni ekledi. Kerkük’te yeni bir denklem oluştu.
Kerkük provokasyonu kimin işi?
Türk devletinin talimatıyla KDP, Türkmenler ve eski BAAS rejiminin önde gelenleriyle Kerkük’te Kent Meclisi seçimleri için ittifak kurdu. Hakan Fidan’ın telkinlerinin ittifakın kurulmasında etkili olduğu biliniyor. KDP bu ittifakı şimdiye kadar resmi olarak ilan etmese de, Kerkük’te Kürtlerin oluşturduğu ittifaka dahil olmayacağını açık bir şekilde ilan etti. Şu an Kerkük’te farklı gruplar olsa da, seçimler bağlamında KDP-Türkmenler- Eski Baasçılar başka bir ittifak ve Şiaların ayrı ayrı bir ittifakı var. Tüm bu ittifakların yanında Kürtler ayrı gruplarda yer alıyor.
Muhammed Şia Sudana Irak başbakanı olarak geçtiğimiz günlerde bir genelge yayınlayarak ortak operasyonlar merkezi olarak bilinen binanın KDP’ye verilmesi kararı aldı. Bu kararın Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın talebi üzerine alındığı biliniyor. Bu karar aynı zamanda daha önce tezgâhlanan bir senaryonun hayata geçilmesinin başlangıcı oldu.
Senaryo nasıl uygulandı?
Sudani’nin kararından sonra bir grup Türkmen Cephesi üyesi Ortak Operasyon Merkezi binasının önüne gelerek “KDP’nin Kerkük’e gelmesini istemiyoruz” diye çadır açıp, Hewler- Kerkük yolunu kapattı. Daha sonra eski Baasçıların katılımıyla, olayların boyutu genişledi. Olaylar Kürt, Arap ve Türkmen çelişkisine evriltilmeye çalışıldı. KDP’nin eski Kerkük merkez binası olan ve geçmişte Ortak Operasyon Merkezi olarak kullanılan binanın uzun süre önce boşaltıldığı açığa çıktı. KDP’ye bağlı asayiş, anti-terör ve istihbarat elemanların merkezde çalışmalarını burada sürdürdüğü ve KDP Kerkük’e gelmesin eylemi sürerken, KDP üyelerinin eylemciler içinden geçerek, merkeze girip çıktığı ortaya çıktı.
KDP, Baasçılar ve Türkmenler…
KDP’nin Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nda 6 kürsü verdiği, bölge hükümetinde bakanlık tahsis ettiği Türkmenler, KDP Kerkük’e gelmesin mi diyecekler? KDP’nin kontrolündeki Hewler şehrinin en rahat yaşayanlarından olan (182 bin Kürdü katleden) Baas rejimi yetkilileri mi KDP Kerkük’e gelmesin diyecek? Bu yıl Aralık ayının 18’inde Irak’ta il meclisleri seçimleri yapılacak. Kerkük il meclisi seçimleri, Kerkük’ün geleceği için çok önemli. Özellikle Kürtler için önemli bir seçim olarak görülüyor. Seçimlerde 16 meclis üyesi belirlenecek ve bunlar da Kerkük valisinin kim olacağını belirleyecek. KDP milliyetçi Türkmenlerle, Baas rejimi artıklarıyla yaptıkları ittifakıyla Kerkük’te seçimlere katılıyor. KDP basını oyunun başında yaşananları Türkmenler ve Araplar KDP’nin Kerkük’e gelmesini istemiyorlar diye canlı yayınlar yaptı.
Müdahale için zemin sunmak
KDP, MİT, Baasçılar ve Türkmenlerin ortaklığında oynanan oyunda amaç halklar arasında bir çatışma çıkarmaktı. Hakan Fidan’ın Iraklı yetkililerle yaptığı görüşmelerden eli boş dönmesinden kaynaklı önceden planlanan oyun devreye sokuldu. Sözde çadır kuranlara karşı KDP öncülüğünde bir gösteri yapıldı. Bu gösteriye başta rağbet etmeyen Kürtleri provoke etmek için, göstericiler içinden güvenlik güçlerine ateş açan KDP üyelerine sert karşılık veren güvenlik güçlerinin silah kullanmasına Kürtler tepki gösterdi. Silahların kullanılmasından ve Kürtlerin kitlesel olarak gösterilere katılmasıyla çekilen KDP üyeleri, Kürtleri ve güvenlik güçlerini karşı karşıya bıraktı. Olaylarda KDP üyesi olmayan 5 Kürt genci şehit oldu. KDP, Türk devletinin desteğiyle Pırde ilçesinde güç yığmaya başladı. Olaylar olduğunda Hakan Fidan Tahran’daydı. Orada yaptığı açıklamada, ‘PKK Kerkük’ten çıksın’ dedi. Bu müdahale zemini için bir algıydı.
Dêrezor’da da aynı oyun
Kerkük’te halklar arasında çatışma yaratmaya çalışılırken, Dêrezor’da çatışmaları daha geniş alana yaymak istediler. Dêrezor’daki oyunun sahipleriyle, Kerkük’teki oyunun sahipleri aynı: Türk devleti, Baasçılar (buna Suriye BAAS’ı da dahil), Türkmenler ve KDP. Bölgede ilginç bir denklem oluşmuş durumda. Türk devleti Türk milliyetçisi; Baasçılar Arap milliyetçisi; Türkmenler; Türk miliyetçisi, KDP sözde Kürt milliyetçisi… Bu düşman gibi görünen güçleri bir araya getiren nokta, Kürt karşıtlığı. Buna Suriye merkezli İran ve Rusya’nın ABD’nin oradaki varlığından kaynaklı olarak Kürtleri suçlamasını eklersek denklem daha fazla netleşiyor. Rusya ve İran, ABD’nin Suriye’den çıkartılmasının tek yolunun Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmak olduğu düşünüyor. Bunun için Türk devleti dahil, herkesle işbirliği içine giriyor. Suriye rejimi ise, Kürtlerin en basit kazanımlarına bile tahammül etmiyor. Dêrezor hattında denklem daha da karışık. Kerkük, Dêrezor, Minbic’teki gelişmeler aynı noktada birleşiyor: Türk devleti!
Dêrezor’da neler oldu?
Türkiye, İran ve Rusya’nın son Astana görüşmelerinden sonra yayınladıkları metinde tek ortak nokta Kürt karşıtlığıydı. Suriye’de birçok noktada ciddi şekilde çelişkileri olan ve Suriye üzerinde vekâlet savaşı yürüten Rusya, Türkiye ve İran’ın birbirine yakın Kürt politikası en son Dêrezor’da kendini gösterdi. Türk devletinin Suriye rejimiyle siyasi ilişkileri olmasa da, istihbarat teşkilatları üzerinden görüşmeleri sürüyor. Görüşmelerde tek gündem Kürtlerin öncülüğünde şekillenen ve diğer halklarla birlikte oluşturduğu özerk yönetimin ortadan kaldırılması.
QSD bir katliamı engelledi
MİT ile Muhaberat arasında yakın zamanda çok sayıda görüşme olduğu ve Dêrezor’da QSD güçlerine bir plan oluşturduğu biliniyor. Plana ABD’nin de sessiz kalacağı öngörüsü vardı. Amaç Tel Temir’den Dêrezor hattına Türk devleti için bir koridor oluşturup halkların kazanımlarına büyük bir darbe vurmaktı. Dêrezor saldırılarında Suriye rejiminin, Türk devletinin amaçları aynı iken, İran ve Rusya, Kürtlerin bölgedeki kazanımlarını zayıflatmanın yanında, ABD’nin bölgeden çıkartılmasını da amaçlamaktaydı. Bu güçler planlarını hayata geçirmeye ve bölgede büyük bir katliam yapmaya hazırlanırken, Suriye Demokratik Güçleri bu planları önlemek amacıyla ‘Güvenliği Artırma’ adıyla önleyici bir operasyon başlattı. Bu önleyici operasyon Türk devleti ve Suriye rejimini şoke ederken, Rusya ve İran’ın bölge politikalarını boşa çıkardı.
ABD’nin sessizliği
Suriye Demokratik Güçleri’yle DAİŞ ile savaşta ortaklaşan ABD, Dêrezor, Til Temir, Minbic ve Eyn İsa’daki saldırılara karşı başta sessiz kaldı. ABD başta olayların gidişatını Türk devletinin yaptığı propaganda bağlamında aşiretlerin başkaldırısı olarak yorumladı ve kim kazanırsa benim için fark etmez gibi yaklaşım içine girdi. Kazanandan yana yaklaşım burada da ortaya çıktı. QSD’nin önleyici operasyonu başarılı olmaya başlayınca, ABD açıklama yaptı ve olaylara müdahil oldu.
Arap-QSD çatışması yok
Bölgede Türk medyasının öne sürdüğü gibi Arap aşiretlerle, QSD arasında bir çatışma yok. Dêrezor’da halen DAİŞ’in gizli hücrelerinin olduğu biliniyor. Dêrezor’da üç farklı güç ortaklaşarak Suriye Demokratik Güçleri’ne saldırdı. Suriye rejim güçlerine bağlı Difaa Vatani denilen paramiliter grup, bunlardan biriydi. Suriye Muhaberatı ve İran tarafından finanse edilen bu grup, daha önce de Haseke ve Qamişlo’da Suriye Demokratik Güçleri’ne saldırılar yapmıştı. DAİŞ’in gizli hücreleri bu durumundan istifade ederek bölgede saldırılarını artırdı. Yine aynı paralelde Türk devletine bağlı çeteler harekete geçerek Til Temir, Eyn İsa ve Minbic’te saldırılarını artırdı. Suriye Demokratik Güçleri saldıran güçlere halkı savunma temelinde sert karşılık verdi. Arap aşiretlerinin desteğiyle bölgeyi kısa zamanda çetelerden temizledi.
Kürtler ‘Demokratik Ulus’ fikriyatıyla diğer halklarla ortak bir yaşam örgütlemeye çalışıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de bunu yaratmış durumda. Diğer yandan Kerkük’te halklar arasında herhangi bir sorun yok. Ama milliyetçi Araplar, Türkmenler ve KDP halklar arasında çelişkileri derinleştirme çabası içinde. Bunu uzun süreli bir çatışmaya evirmeye çalışıyor. Kerkük için çözüm ‘Demokratik Ulus’ modelidir.