Akdeniz’de Girit Adası açıklarında meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki depremin ardından Prof. Dr. Ahmet Ercan ve JMO’dan Atakan Yüklü, 2 yıl içinde 7 şiddetinde bir deprem olabileceğini belirtti
Süren koronavirüs salgınını sermaye çıkarları fırsata çevirme adımları atarken olası depremlerin yıkıcı etkilerini önlemeye yönelik hiçbir çözüm üretmeyen AKP, iş cinayetleri, doğa katliamları, kadın cinayetleri gibi birçok sorunun da müsebbibi olarak görülüyor. 99 depreminden sonra geçici olan deprem vergisini kalıcı kılan iktidarın depreme hazırlık anlamında hiçbir adım atmaması dikkat çekiyor. Ege Denizi içinde yaşanan 6.4 şiddetindeki deprem sonrası 7 şiddetinde bir depremle yüz yüze kalınabileceği belirtildi. Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, “Bu bölge gerginliğini yaklaşık 6-7 aydır sürdürüyor ve 2-3 ay daha süreceğini düşünüyorum. Bu süreçte irili ufaklı depremler olacaktır. Muğla, Antalya, Aydın, Burdur, Isparta’da bugün deprem olacakmış gibi hazırlıklı olmakta yarar var” dedi.
1489’da deniz yarılmıştı
Jeofizik Mühendisleri Odası’ndan Jeofizik Mühendisi Atakan Yüklü yaptığı açıklamada, Akdeniz’de 7 şiddetinin üzerinde deprem beklediklerini belirterek; Antalya, Burdur, Isparta, Muğla ve Aydın’ın risk taşıyan iller olduğunu söyledi. Son günlerde depremlerin meydana geldiği noktanın Helen-Girit Yayı dedikleri kısım olduğunu aktaran Atakan Yüklü, tarihsel zamanda bölgede çok sayıda deprem olduğunu belirtti. Yüklü, “Ünlü İtalyan Hezarfen Leonardo da Vinci, 1489 yılında oluşan depremde denizin yarıldığını, 3 saat boyunca denize su döküldüğünü söylüyor. O bölge deprem üreten bir bölge, çünkü Afrika levhası orada Anadolu’nun altına dalıyor” dedi. Yüklü, “Deprem öldürmüyor, ihmalkarlığımız öldürüyor. Antik kentlere de baktığınız zaman, depremden terk edilmiş kentler görüyoruz. Bu durum tsunamiyi de beraberinde getirir. Sahilde bulunan illerde tsunami tehlikesi de olacak. Gevşek zeminler dediğimiz alüvyon zeminlerde sıvılaşmadan dolayı daha hızlı bir yıkım söz konusu olacak” ifadelerini kullandı.
‘Beni unutmayın’
Girit Adası açıklarında meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki depremin ardından Sözcü’ye açıklamalarda bulunan Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Deprem koronavirüs salgınıyla boğuştuğumuz şu günlerde kelimenin tam anlamıyla ‘Beni unutmayın’ dercesine hareketlendi. Bu depremin derinliği yaklaşık 18 kilometre olması, bunun Ege Denizi altına ve aynı zamanda Anadolu’nun altına doğru kürek gibi dalan Afrika ana karasının üzerinde olduğunu gösteriyor. Yani Ege karası üzerine değil de onun altında dalma batma kuşağı üzerinde oluşmuş bir kırılma sonucunda oluşan bir deprem. Bu depremin Ege Bölgesi’ndeki dalma batma kuşaklarında göçüntüsü büyük olsaydı süpürtü dalgalarını oluştururdu. Bu dalgaların da geçmişte gerek adalar ve gerek Ege kıyılarında 5-10 bin kişiyi denize sürüklediği tarihin yapraklarında yazılı” diye belirtti.
7,5 şiddetinde deprem olabilir
Prof. Dr. Ercan açıklamalarının devamında, “18 kilometre derinde olması nedeniyle deniz içinde büyük bir göçüntü olduğu beklenemez. Süpürtü oluşmuş olsaydı Marmaris, Bodrum ve Fethiye kıyılarında denizde bir çekilme ve arkasından da büyük bir dalga gelişini beklerdik. Ama geçmişte bundan daha büyük 7,5 büyüklüğündeki depremlere bu bölge tanık olmuştu. Bu demektir ki gelecekte bu dalma batma kuşağında bu büyüklükte depremler beklenebilir. Son 4 yıldır sizinle sürekli konuşuyoruz, Afrika anakarasının Ege Bölgesi ve Batı Anadolu Bölgesi altına dalış hızı yılda 3-4 santimetre iken şu anda bu 6-8 santimetreye kadar vardı. Yani Afrika’nın kuzeye doğru toslama hızı arttı” dedi.
2020-2022 yılları riskli
Prof. Ercan, “2018 de yaptığım açıklamada 2020-2022 yılları burada ve Anadolu’da depremler yılı olacak demiştim. Depremler siyasi sınır tanımaz. Girit Yunan sınırlarında demek yanlıştır. Güney Ege dalma batma kuşağının uzantısının karadaki devamı Fethiye, Çameli üzerinden Denizli, Burdur, Isparta göller bölgesine kadar gidiyor. Korku vermek istemem ama Muğla, Antalya, Aydın, Burdur, Isparta bugün deprem olacakmış gibi hazırlıklı olmalı. Kaş, Finike, Fethiye, Dalaman, Ula, Marmaris, Bozburun, Datça ve Bodrum gerginlikten etkilenecek alanlar” dedi.
AKP deprem duyarlılığını kullandı
1999 depreminden bugüne geçen zamanın tamamında İstanbul Belediyesi, 2002 yılından bu yana da merkezi iktidarı elinde tutan AKP, duble yollar, köprüler yapan ve Kanal İstanbul gibi ‘çılgın projeleri’ gündeme getirmekten geri durmamış, milyonlarca insanın can ve mal güvenliğini sağlamak adına hiçbir adım atmamıştır. Atılmış gibi yapılan adımların tamamı ise 99 depremi sonrası ortaya çıkan panik havasından yararlanıp kentsel dönüşüm adı altında inşaat şirketlerine rant alanları yaratmaktan başkaca bir şey değildi. Sermayenin finans yapıları olan bankacılık ve sigortacılık sektörlerinin çıkarına kaynak yaratmak için ‘deprem vergisi’, ‘zorunlu deprem sigortası’ gibi paketler halka dayatıldı. 99 depremi sonrası bir yıllığına konan deprem vergisi her yıl uzatıldı ve bugün kalıcı hale getirildi. Toplanan paraların nerede kullanıldığı iktidara sorulduğunda ise ‘duble yol yaptık’ cevabını vermeleri dikkat çekiciydi. Halktan halen zorla toplanan para deprem önleyici tedbirler için kullanılması gerekirken, sermaye kesimlerine duble yol iş vd. rantsal işler olarak sermayeye aktarıldı ve halen aktarılmaya devam ediliyor.
EKOLOJİ SERVİSİ