Kartal’da yaşanan olayın ardından olası bir depremde İstanbul’un facia yaşayacağını kaydeden İstanbul Mimarlar Odası Başkanı Esin Köymen, İstanbul’un 99’dan daha kötü durumda olduğunu söyledi. Köymen, bunun tek sorumlusunun AKP hükümeti olduğunu kaydetti.
Gülcan Dereli/İstanbul
İstanbul Kartal’da 6 Şubat’ta 24 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan 8 katlı binanın çökmesinin ardından plansız imarlar bir kez daha gündeme geldi. Kartal’da son üç katı kaçak olan binanın çökmesinin ardından çevresinde bulunan 11 bina boşaltıldı. Hemen bir gün sonra ardından Şişli’de bir binanın kolonun çatlaması ve zeminin kaymasından dolayı 4 bina boşaltıldı. Önceki gün de Balat’a 4 katlı bina çöktü. Bunlar sadece yakın zamandan örnekler. Neredeyse her gün farklı kentlerde kaçak yapılaşmadan kaynaklı bir bina çöküyor ve yurttaşlar mağdur oluyor. Yetkililerin ise hiçbir sorumluluk üstlenmezken fatura her seferinde olduğu gibi birkaç kişiye kesiliyor. 24 kişinin yaşamını yitirdiği Kartal’daki olayı ve kaçak yapılaşmanın getirdiği sorunları TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen ile konuştuk. Kartal’da 2 şeyin açığa çıktığını belirten Köymen, “Yapının riskli yapı olduğu ve buna rağmen ‘İmar Affı’ndan (İmar Barışı)faydalanmış olması dikkat çekici. ‘İmar Affı’nı da getiren hükümet” dedi. Hükümetin imar yasasını gelir elde etmek için getirdiğini söyleyen Köymen, “İmar kanunu geçici 16. maddesinde yapılan ek düzenlemeyle ortaya çıkıyor. Ve bir torba yasanın düzenlemesiyle yasal hale getirilmişti. Bu aynı zamanda torba yasanın içerisinde ağırlıklı olarak vergi, sigorta affının kapsadığı bir torbaydı. Meclis’te de plan bütçe komisyonunda görüşülmüştü. Yani İmar Komisyonu’nda falan görülmemişti. Baktığımız zaman plan bütçe komisyonunda bir imar affının görüşülüyor olması da aslında bunun düzenlemenin ağırlıklı olarak gelir elde etmek amacıyla yapıldığının bir göstergesiydi” diye konuştu.
Kültürel saldırı yapıldı
TMMOB’a bağlı birçok meslek örgütleri olarak karşı çıktıklarını belirten Köymen, “Binaların depreme dayanıklılık konusunda bütün sorumluluğu da vatandaşa yüklüyorsunuz. Bunun sonucu da bir facia olacak. Derhal bu düzenlemeyi geri çekin demiştik. Şimdi böyle bir şey çıktı. Keşke böyle bir şey olmasaydı. Ama bütün bunlar yetkililere anlatıldı” dedi. Köymen şöyle devam etti: “99 depreminin üzerinden 20 yıl geçti.İstanbul için bakalım ne yapıldı, yani 99 göre mevcut yapı stoku daha mı dayanıklı bir hale geldi? Bu 20 yıl içerisinde yani o zamandan bu zamana şunu biliyoruz. Afet toplanma alanı olarak ayrılan alanların yani çok büyük bir kısmı yapılaşmaya açıldı. Bunların çoğu alışveriş merkezleri ve rezidans bloklarına ayrıldı. Onun dışında mevcut yapı stokuyla ilgili kentsel dönüşüm furyası çıktı ortaya, onun da uygulamalarına baktığımızda ciddi anlamda ötekileştirme aracı oldu. Yani yoksulların kent çeperlerine itilmesi anlamına geldiğini görüyoruz. Sulukule gibi yerlerde ciddi anlamda kültürel değerlere saldırı oldu. Yani özüne indiğimizde, 99 depreminde yapılan mevcut yapı stokunun sağlamlaştırılması, güçlendirilmesi, risk olanların bir an önce yıkılıp yeniden düzenlenmesi gibi bir şey yerine kentin içerisinde 99’dan beri biraz boş varsa onlarda yapılaşmaya açıldı. Kamusal alanlar özellikle özel sektöre satıldı, devredildi. Kamusal hizmetler devredildi. Baktığımız zaman aslında 99’dan daha kötü durumdayız.”
Olası bir deprem facia olur
Kartal’daki binanın ciddi anlamda katlanarak çöktüğünü söyleyen Köymen, “Yani 8 katlı binanın enkazı bir buçuk insan boyu. Bu korkunç bir şey. Afetlere öncesi ve sonrası hazırlıklarda gerçekten sınıfta kaldığımızı gördük. Elbette İstanbul’da bir deprem olduğunda facia olacağını ve gerçekten çok daha büyük şeylere sebebiyet vereceğini düşünüyorum” diye vurguladı.
20 yılda boş alan bırakılmadı
En önemli problemin plansız kentleşme olduğunu ifade eden Esin Köymen, “Kentlerin bütüncül bir planlama anlayışından soyutlanarak parçalanarak parça parça kentte bulunan her boş alanın bir şekilde ranta tahmil edilebilecek şekilde menkulleştirilmesi ve tüketilmesi süreci. Özellikle kamusal alanlar. 99 İstanbul’da var olan kamuya ait arazilerin durumuna bakalım. O zaman bile kentin içerisinde pek çok boş alan ve nefes alabilecek alanlar vardı. Ama şu anda öyle bir durum yok. Bu alanların büyük bir kısmı yapılaşmaya açıldı. Hepsine özel plan tadilatları yapıldı. Çevresindeki yapılaşmadan çok farklı yapılaşma değerleri getirildi. Ve ne kadar çok yapı oluşturuyorsa o kadar çok da para kazanıyorlar. Dolasıyla yaşananlar kentin planlamasına sadece rant elde edilecek bir şey olarak bakan zihniyetin dışavurumudur” vurgusu yaptı.
Konuşmasına örnek vererek devam eden Köymen şöyle anlattı: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kartal Sahili’ndeki Yunus Çimento Fabrikası’nda bir imar planı tadilatı yaptı. O zaman Cumhurbaşkanı başbakandı. O zaman ilişkilerinde problem yaşayan Çevre Şehircilik Bakanlığı gider ayak ‘Sayın başbakan ne dediyse onları yaptık’ dedi. Şimdi böyle bir duruma baktığımızda orada 45 katlı 5 tane gökdelen yapıldı. Denizin dibindeki ilk parselden ve kamusal bir alandan bahsediyorum. Bütün bunların karar vericileri bu iktidardı. Şimdi bunların hepsi yanlış sanki bunları başka hükümet yapmış da suçu da başkasına atıp yanlış oldu, ya da pişmanım deyip başka şeyler söyleyip ondan sonra yine aynı şeyleri yapmaya devam etmelerini samimi bulmak mümkün değil elbette.” 17 Ağustos 99 depreminde yaşananlara dikkat çeken Esin Köymen, “Gölcük Değirmen Dere’yi hepimiz gördük. Dolgu alanlarının depremde kendi orijinal kıyı kenarına nasıl döndüğünü gördük. Bütün bunlar olmuş olmasına rağmen önce Maltepe arkasından da Yenikapı. Üstelikte imar planları bile olmadan baya bildiğini hafriyat atıklarıyla dolduruldu. Maltepe’yi gün gün takip ettim. Ama eş zamanlı oldu onlar. O yıllarda Taksim Meydan’ıyla ilgili yayalaştırma projesi, AKM’nin yıkılması, Gezi Parkı’nın içerisine topçu kışlasının yapılması konuşuluyordu. 1 Mayıs’ta işçilere izin verilip verilmemesi konuşulurken birden bire size iki tane alan yapıyoruz. Biri Anadolu yakasında Maltepe diğeri Avrupa yakasında Yenikapı dolgu alanına yapıyoruz dedi. Bu tartışmalar ışığında aynı zamanda bunlar yapıldı. Ve Maltepe dolgusu bir milyon 200 metrekaredir, Yenikapı ise 750 bin metre. Her iki dolguda hiçbir imar planı olmadan hafriyatlarla doldurulmaya başlandı” diyerek yaşanan süreci anlattı.
Hukuksuzlukla yapıldı
Arkasından suç duyurusunda bulunulduğunu ancak bununla ilgili odalardan alelacele imar planları yapıldığını ifade eden Köymen, “Her iki dolguda aynı anda askıya çıkarıldı. O imar planları için davalar açtık.İmar planlarının iptaliyle ilgili en son bilirkişiler geldi. Yenikapı’nın tarihi yarım adanın hemen yanı UNESCO Dünya Mirası nedeniyle hukuksuz bulundu. Maltepe’yle ilgili de bilirkişiler gerçekten çokta iyi bir rapor hazırlamışlardı. Ve mahkeme her ne kadar bilirkişiler tersini iddia etse de zaten bitmiştir dolgu, yapılan işte de kamu yararı vardır deyip davayı ret etti. Ama Yenikapı dolgusunu iptal etti. Aynı durum aslında baktığımızda Maltepe içinde geçerliydi ama buna rağmen yapıldı” dedi.
Birinci sorumlu devlet
99 depreminden sonra halkın öğrendiğini ancak yetkililerin kulak tıkadığını dile getiren Esin Köymen, “Bugün yapılan açıklamayla bu zamana kadar yapılan eylemeler bir birbirinden çok farklı. O yüzden de bunları samimi bulmak mümkün değil. Asıl sorun şu plansız kentleşmeyi savunmamak gerekiyor. Kaçak yapılaşmayı savunmamak gerekiyor. Kamusal denetimin önemi çok büyük. Kamu her şekilde bu yapıları denetlemesi gerekiyor. Yapanlar yaptıranlarla ilgili bir hukuk sistemi işletilmesi gerekiyor. Şimdi bakanlık da oradaki birkaç binayı boşaltıp orada kira yardımı eşya yardımı yaparak sıyrıldığını düşünüyor. Ama böyle bir durum söz konusu olamaz. Birincisi devlet vatandaşını sağlıklı bir çevrede sağlık bir binada yaşamasınız garanti altına almakla mükellef. Temel durum budur. Dolayısıyla devlet yapısının taşıyıcısı olan hükümetler yerel yönetimler, büyükşehir belediyeleri de aynı oranda bun şeyden sorumludurlar” ifadelerini kullandı.
AKP sorunu küçültmedi, büyüttü
AKP iktidarının kente bakış açısının planlama birimini, bütün bilimsel verileri ret eden inşaat sektöründe hıza özellikle önem veren bir yol izlediğini ifade eden Esin Köymen, “Bütün üretim ilişkilerini kopartan kentin sadece inşaat sektörüne bağlı bir ekonomik kalkınma modelini kendine hedef edinen dolayısıyla da bu nedenle kentteki bütün arazileri ciddi anlamda yağmalandığı, kamusal alanların özel şirketlere devredildiği, tüketildiği bir anlayıştan bahsediyoruz. Şimdi bütün bu anlayış aslında 99’dan itibaren baktığımız zaman 2019’da depreme karşı İstanbul için söyleyelim, daha mı hazırlık daha mı kötü derseniz, daha kötü durumdayız. Elbette tek tük binalarda yıkılıp yeniden daha sağlam yapılan binalar olmuştur ama o zaman kentin içerisinde bazı boşluklar vardı. Hiç olmazsa o boşluklar değerlendirilebiliyordu. Sokakta boş parseller vardı. Öyle bir şey de kalmadı artık. Olası bir İstanbul depreminde insanların toplanacağı alanlar, o toplanma alanlarına nasıl ulaşacağı, ulaşım açısından bile baktığımızda ciddi problem. Bu sorun küçülmedi büyüdü” dedi.
Ne söylerse tersini yapıyor
Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın “İstanbul’a ihanet ettik” açıklamasını hatırlattığımız Köymen, Erdoğan’ın açıklamalarının samimi bulmadığını şöyle ifade etti: “Erdoğan’ın açıklamalarını kesinlikle samimi bulmuyorum. Samimi bulunacak durumda yok ortada. Çünkü Cumhurbaşkanı ne söylerse tersini yapıyor. Ya da yaptığı şeylerin hep tersini ima ediyor. Bu kadar yüksek yapıların oluşmasıyla ilgili Mimarlar Odası olarak biz kendi çalışma alanlarımızdan baktığımız zaman bile kent içerisinde bu kadar ayrıcalıklı imar planları yapılan alanlar var.”
İmar Affı derhal geri çekilsin
Esin Köymen son olarak şu ifadelere yer verdi: “Bu kente bakış ve planlama mantığıdır. Bizim meslek odaları olarak baştan beri söylediğimiz, bilimsel planlama anlayışının terk edilmesinin sonucudur bu. Biz özellikle İmar Affı’yla ilgili düzenleme çıktığında şunu söyledik. Kaçak olarak yapılan tüm yapıları kapsar. Bu inanılmaz geniş bir kapsam ve bunun vebali büyük olacak. Biz Kartal’da bir binanın çöküşüyle bunları tekrar konuşuyoruz. Konuyla ilgili basın açıklaması da yaptık. Bir an önce bu İmar Affı’nın geri çekilmesi gerekiyor. İkincisi kamu bu inşaat üzerindeki denetimi düzenli bir şekilde yapması gerekiyor. Ve tabi en önemlisi de 99 yılından itibaren İstanbul için diyelim ki, bence bütün kentler için gerekli bu, mevcut yapı stokunun sağlamlığıyla ilgili bir çalışma yapılması gerekiyor. Hangi binaların riskli ve yıkılması gerektiği bilimsel çalışmalardan bahsediyorum. Hangi binaların güçlendirilmesi ve vakit kaybetmeden bu konuda çalışma yapılması gerekiyor. Kartal’da ihmallerin yapıldığı ve sonuçta 24 insanın canıyla ödediği bir şeyden bahsediyoruz burada. Maalesef arka arkaya yapılan hatalarla göz göre göre oldu bu iş. Yani düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerekiyor.”