Deprem bölgesinde gazetecilere yönelik baskıları ve ‘sansür yasasının’ yansımasını değerlendiren TGS Ankara Şubesi Başkanı Sibel Hürtaş, kimi gazetecilere ‘Depremzedeleri konuşturmayın’ talimatı verildiğini söyledi
Mereş merkezli depremlerin ardından enkaz bölgesine giderek gelişmeleri aktaran gazeteciler, baskı ve engellemelerle karşı karşıya kaldı. Depremin ilk günlerinde gazetecilerin gözaltına alınmasıyla başlayan baskıları, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından ceza yağdırılması ve televizyon ekranlarının karartılması izledi. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) verilerine göre; depremin meydana gelmesinin ardından bölgede haber yapan 4 gazeteci gözaltına alınırken, iki muhabir ve bir yorumcu hakkında soruşturma başlatıldı. Yanı sıra 6 gazeteci taciz edildi veya engellendi. Bir gönüllü ise verdiği röportaj nedeniyle gözaltına alınırken, depremzedeye “’Burada devlet yok, AFAD yok’ dedin mi?” diye soruldu.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Ankara Şubesi Başkanı Sibel Hürtaş Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Yüsra Batıhan’a deprem bölgesinde çalışan gazetecilere yönelik baskılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bölgedeki çalışmaların bir parçası
Gazetecilerin deprem bölgesindeki çalışmaların bir parçası olduğunun altını çizen Hürtaş, “Gazeteciler her yerden yayınlar, duyurular yaptılar, enkaz altında kalan insanlara yardım etmeye çalıştılar. Kriz Koordinasyonunda eksik kalan tarafları dile getirdiler ve tamamlanmasını sağladılar. Kamu görevlerini yerine getirdiler. Bu anlamda engellenmeleri kabul edilemez” diye konuştu.
Gösterebildiklerimiz yüzde 10’u
Gazetecilerin hem depremin geniş bir etki alanı olduğu için hem de etik kurallar nedeniyle birçok noktadan haber sağlayamadığını, bazı görüntü ve fotoğrafları yayınlamadığını aktaran Hürtaş, “İzleyebildikleriniz orada yaşananların sadece yüzde 10’u. Gösteremediğimiz, ulaşamadığımız o kadar çok şey var ki! Düşünün bu yüzde 10’a bile tahammül edemeyen bir kamu yönetimi ile karşı karşıyayız. Bu da çok vahim bir durum” dedi.
İfade özgürlüğü sadece gazetecilerin sorunu değil
Sansür yasasının kriz döneminde uygulanmaya başladığını vurgulayan Hürtaş, sadece gazetecilere yönelik cezai yaptırımların ve tehditlerin olmadığını belirtti. Hürtaş, haber alma hakkı açısından büyük tehlikelerin mevcut olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “En önemli haklarımızdan biri ifade özgürlüğü hakkımızdır. Bu sadece gazetecilerin sorunu değil. Sadece deprem sürecine ilişkin bir sorun da değil. Pilot bir alan olarak uygulanmaya başlayacak belki ama normal dönemlerde de uygulanmaya devam edecek. İfade özgürlüğüne her ne olursa olsun, kime yönelik olursa olsun sahip çıkmamız gerekiyor.”
Yandaş medya her zamanki gibi
Hürtaş, 2009 ve 2012 yılları arasında Habertük TV’de genel yayın yönetmeni olan, 2011 yılında Wan depreminde verdiği talimatın ardından ödüllendirilen Yiğit Bulut’un, Temmuz 2013’te Başbakanlık Başdanışmanlığına atandığını hatırlattı. Bugün Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olarak görev yapan Bulut’un Wan depreminde muhabirlere, “Yardım dağıtılan noktayı çekin, oradan görüntü ulaştırın” sözlerini anımsatan Hürtaş, “Günümüz itibariyle bazı televizyon kanallarının yöneticilerine ‘depremzedeleri konuşturmayın’ şeklinde talimatlar gittiğini biliyoruz. Yine bazı televizyon kanallarının yönetimlerine bazı ayarlar verildiğini, ‘sadece kurtarma görüntülerini verin, sadece şu koordinasyon merkezindeki şu çadırların önünden yayın yapın’ talimatları verildiğini biliyoruz. Maalesef bazı yayın yöneticilerinin de daha hiç talimata ihtiyaç duymadan, bazı sansür mekanizmaları geliştirdiklerini biliyoruz. Bunları bir taraflara not alın, izlemeyin, protesto edin. Bunlar gazetecilik değil, propaganda faaliyetidir. Propaganda faaliyetlerini izlemeyin. Hakikatin peşinden koşmaya devam edin. Haber verme hakkımız kadar alma hakkımız önemlidir. Biz haber verme hakkına sahip çıkacağız ama siz de haber alma haklarına bu yollarla sahip çıkın” diye seslendi.
HABER MERKEZİ