AB’den ayrılan İngiltere ile AB’ye girmeyi başaramayan Türkiye arasında Serbest Ticaret Anlaşması yapıldı. Dünya üzerinde en yüksek faizle borçlanan ülke Türkiye. Borç almak için başvurduğu tefeci adreslerinin başında ise İngiltere geliyor
Geçtiğimiz kasım ayında İngiliz Ticaret Odası (BCC) İngiliz hükümetine bir çağrıda bulunarak Türkiye ve Singapur’la Ticaret Anlaşması yapılmasını istemişti. AB’den ayrılan İngiltere, Kanada’yla geçici ticari anlaşma imzalanmasının ardından açıklama yapan BCC’nin, önemli pazarlardan biri olan Türkiye ile de acilen benzer bir anlaşma talep etmesi dikkat çekmişti. AB ile İngiltere arasında Bretix sonrasını düzenleyen anlaşma ise 24 Aralık’ta imzalanmıştı. BCC’nin acil çağrısı karşılık bulurken, Türkiye Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve İngiltere Ticaret Bakanı Liz Truss kameralar karşısında interaktif imza töreni düzenledi.
Gönül rahatlığı!
İmza töreninde konuşan Pekcan, İngiliz mevkidaşı Truss’a ‘dostum’ diye hitap etti. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan anlaşma ile ilgili olarak, “Anlaşma 1 Ocak 2021 tarihinde devreye girecek ve hiçbir süre kaybımız olmayacak” dedi. Pekcan “Gümrük Birliği’nin 25 yılda getirdiği kazanımları korurken, ilişkilerimizi daha da derinleştirme yönünde ilk adımı atıyoruz. Anlaşma, mevcut ticari ve ekonomik ilişkilerimizin çerçevesinin korunması ve geliştirilmesi konusunda hükümetlerimiz arasındaki ortak anlayış ve iradenin bir sonucudur. İş insanlarımız gönül rahatlığıyla bizim için her açıdan kritik bir pazar olan İngiltere ile ticaretlerini sürdürebilirler” diye belirtti.
‘Nefes nefese’
İngiltere Ticaret Bakanı Liz Truss, anlaşmadan bir gün önce açıklama yapmıştı. Truss, İngiltere’de imalat sanayisinde, otomotivde ve çelik sanayisinde binlerce istihdam için güvence temin edeceğini vurgulayarak, “Türkiye ile daha ihtiraslı, iki ülkeye özgü bir ticaret anlaşmasını yakın gelecekte imzalamak için çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ise anlaşma öncesi, “Birleşik Krallık ile serbest ticaret anlaşmamızı yürürlüğe koyabilmek için Brexit sürecini nefes nefese, dakika dakika takip ediyoruz. Amacımız bir an önce anlaşmayı imzalamak” demişti. İngiltere’nin AB ile anlaşma yapmasını ‘nefes nefese’ takip edilmesinin temel nedeni AB ile Türkiye arasında 1995 yılında yapılmış olan Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmeyeceği beklentisinden kaynaklı olarak görülüyor.
AB-Gümrük Birliği
2018 yılında AB Komisyonu, “Türkiye AB değerlerinden uzaklaştığı sürece AB’ye giriş müzakerelerinin tekrar başlamayacağını ve Gümrük Birliği Anlaşması’nın da güncellenmeyeceğini” duyurmuştu. Alman Parlamentosu’nun Aralık 2016’da AB-Türkiye Gümrük Birliği konusunda milletvekillerini bilgilendirmek için hazırlamış olduğu bir broşürde, “AB, Türkiye’nin en önemli ticari partneri; Türkiye ise AB’nin altıncı büyük ticaret partneri” ifadeleri, ‘Sonuçlarını Türkiye düşünsün’ uyarısı içeriyordu. Türkiye’nin dış ticaretinin yaklaşık yüzde 70’i AB ile. 2002-2015 yılları arasında Türkiye’de yapılan doğrudan yatırımların yüzde 69’u AB ülkelerinden. 2014 ile 2015 arasında yapılan bir kıyaslamaya göre doğrudan yatırımlar dip yapmış durumda. Bir diğer önemli nokta ise açıklanan verilere göre 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Protokolü’nden 2016 yılına dek Avrupa’yla yapılan dış ticaret açığının 267 milyar dolar olduğunu belirtelim.
Denize düşen yılana sarılır!
AB raporlarında dikkat çeken gerçek, Gümrük Birliği’nden asıl kazananın AB, kaybedenin ise Türkiye olduğu gerçeğidir. Eşitsizlerin imzaladığı anlaşmalarda güçsüz olanın kazanması imkânsızdır. Türkiye ile AB arasında süren anlaşmazlıkların başlıca nedeni Türkiye hükümetinin halkını düşünerek bir tutum aldığı asla düşünülmemeli. Türkiye’de son yıllarda ayyuka çıkan 5 şirketin tüm büyük kamusal ihaleleri alması ve yine bu şirketlere bağlı gelişen savunma sanayindeki büyüme sürecinden Almanya hariç, AB’nin ciddi rahatsızlık duyuyor olmasıdır. AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’ndan yeni avantajlar yaratmaya çalışan Türkiye’nin bunu başarması ise neredeyse imkânsız. Buna karşın ABD ile yapmayı hayal ettikleri Serbest Ticaret Anlaşması’nın da (STA) iktidar değişimiyle hayal olması sonrası Türkiye’ye tek dayanak noktası İngiltere olarak gözüküyor. Bretix sürecinin büyük bir heyecanla beklenmesinin nedeninin ise bu olduğu biliniyor.
En büyük risk otomobilde
Diğer yandan Türkiye’de otomobil sanayisini ve özellikle yan sanayisini etkileyecek gelişmeler yaşanıyor. AB ile Japonya arasında imzalan STA ile Japonya, AB’den ithal ettiği mal ve ürünlerin yüzde 97’sindeki gümrük vergilerini kaldırırken, AB de Japonya’dan ithal edilen ürünlerin yüzde 99’unda gümrük vergisi uygulamasına son veriyor. Şubat 2019 itibarıyla yürürlüğe giren anlaşma ile küresel ekonominin 3’te birinin üretildiği AB ve Japonya, pazarlarını karşılıklı olarak birbirine açtı. Anlaşma tamamıyla yürürlüğe girdiğinde birçok sektörde Türkiye’nin AB’ye olan ihracatı sekteye uğrayacak. 2026 yılına kadar kademeli olarak yürürlüğe girecek anlaşma sonucunda AB’ye Japonya’dan gelen otomotiv ürünlerine sıfır vergi uygulanacak olması Türkiye için büyük bir yıkım demek olacak. AB ile ABD arasında geçtiğimiz yıl müzakelerin başlatılması kararıyla hedeflenen STA ise Türkiye için bir felaket.
Tefecilerin adresi!
Kapitalist ekonomideki daralmaya çare üretmeye çalışan emperyalist-kapitalist devletlerin yeni anlaşmalarla nefes almaya çalıştıkları izleniyor. Türkiye ise bu süreçte emperyal hayaller peşine düşerek kapitalist dünyada söz sahibi olmak istiyor. Elbette böyle bir şeyin istekle falan gerçekleşecek bir iş olmadığını belirtelim. AB’ye dikleşerek ilişkileri kopma noktasına taşıyan Türkiye diğer yandan ABD ile de ciddi sıkıntı içinde. Rusya’nın büyük bir ekonomik kriz içinde olması Türkiye’nin Rusya’ya yanaşarak umduğu beklentileri elde edememesine yol açarken, iktidarın adeta Türkiye’ye ortak eden adımlarla Katar’a bel bağladığı izleniyor. Aylık, haftalık hatta günlük çözümlerle Türkiye’de kapitalist ekonomiyi ayakta tutmaya çabalayan iktidarın, dış borç bulma yeteneği de körelmiş durumda. Çok yüksek faizlerle tefeci fonlarından borç alabilen Türkiye’nin, borç almak için başvurduğu tefeci adreslerinin İngiltere olması ise ironik bir durum.
İngiltere’ye ihracat ve ithalat
İngiltere’ye en çok ihracat yapılan kalemlerin başında Motorlu Kara Taşıtları ön plana çıkarken, tekstil (Örme Giyim ve Örülmemiş Giyim) ve makine (Elektrikli Makineler ve Mekanik Cihazlar) sektörleri en çok ihracat yapan sektörler olarak görülüyor. Bunların yanında Kıymetli Taşlar sektörü de en çok ihracat yapılan fasıllar arasında kendine yer buluyor. (Maden kanunlarında yapılan değişikliklerin arka planında İngiltere olduğu iddialarını hatırlatalım.) İngiltere’den yapılan ithalatta ise Mekanik Cihazlar yüzde 24.3 ile birinci sıradayken, bunu Demir Çelik ve Motorlu araçlar takip ediyor. Yüzde 5.5 oranı ile eczacılık ürünleri (ilaç vd.) listede dikkat çeken ürünlerden. Türkiye’den İngiltere’ye 11.2 milyar dolar ihracat yapılırken, ithalat ise 13.7 milyar dolar seviyesinde.
450 ton altın Londra’da
Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yaklaşık üç yıl önce, Türkiye’nin 490 ton olan altın rezervinin 450 tonunun, İngiltere Merkez Bankası Bank Of England’da ‘emanette’ olduğunu açıklamıştı. Altınların hangi amaçla gönderildiğine yönelik bir açıklama ise yapılmadı. Ancak altınların borçlar ya da yeni alınmak istenen borçlanmalar için yapıldığı iddia edilmişti. Türkiye’nin dış borcu, 2002 yılında 130 milyar dolarken bugün dış borç 450 milyar doları aşmış durumda. Hazine altınları, borç miktarının giderek arttığı ve ödeme güçlüğü çekildiği bir aşamada İngiltere’ye gönderildi. Bu uygulama, altın rezervinin yüzde 92’sinin İngiltere Merkez Bankası’nda ‘emanet olarak’ daha doğru tabirle ‘rehin olarak’ gönderildiğini gösteriyor.
Tefeci yüksek faiz sever
2018 Mayıs ayında dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya Londra’ya gitmişlerdi. Gitme nedenleri ‘finans çevreleri ve yatırımcılar’ ile görüşmek olarak açıklansa da görüşme yapılanların ‘tefeci’ kuruluşlar ve temsilcileriydi. Son dönem Türkiye’de artış gösteren her kötü şeyin ardında bu tefecilerin parmağı olduğu biliniyor. Türkiye’de ‘faiz lobileri’ne hizmet ediliyor diye önüne geleni suçlayan iktidarın tek suçlamadığı şey ise uluslararası tefecilerdi. Türkiye’de faizlerin dünya ortalamasının 2-3 katına yükselmiş olması tefecilerin ağzını sulandıran bir durum. En çok da İngiliz tefecilerinin ağzı ‘emanet altın’ nedeniyle daha fazla sulanmakta. Tefeciler faiz nerede yüksek ise oraya gider ya da sıkışmış olan borçluya yüksek faiz önerisinde bulunarak onun kanını emmek ister ve bu bilinen bir şeydir.
Türkiye güvenilmez ülke
Türkiye ekonomisi bugün her şeyi ile ‘dış ilgiye’ açık konumda. İktidarın arayışları çok kısa vadeli de olsa sermaye girişlerine ihtiyacı olduğu izleniyor. Türkiye ekonomisi, dış sermayeye bağımlı borçlanmaya ve dolayısıyla borç artışına dayanan, inşaat odaklı bir büyüme modelinin duvara toslama halini yaşıyor. Sermaye kesimlerinin en iğrenç yüzleri açıkça ortalıkta dolaşarak iktidarın her adımını her koşul ve şartta destekleyerek ‘avantaj’ peşinde koştukları gözleniyor. Dünya sermaye kesimlerinin muhtemelen en iğrençleri, Türkiye’de sınırsız boyutta aldıkları devlet destekleriyle büyürken halkın ve doğanın adeta kanı emilirken benzer süreçler neredeyse tüm dünyada yaşanıyor. Türkiye’de ortaya konan politikalar tam bir lümpen ağzıyla uygulamaya sokulurken, Türkiye kapitalist dünyada en güvenilmez ülkeler arasında değerlendiriliyor.
Tahvilin yarısı İngiltere’ye
Ekonomideki çöküşün sorumlusu kılınan damat Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan görevden alınma yolu dikkat çekmişti. Ancak ekonomik sorunların Albayrak’a yıkılmaya çalışılması görünen gerçekleri gizleme adımından başkaca bir şey değildi. Kapitalist ekonomilerin tamamında yaşanan krizin başlıca nedeni yapısal özelliğidir. Ancak Türkiye’de bu yapısallık içinde kayrılan 3-5 sermaye grubunun çıkarlarına ekonominin endekslenmesi krizi büyüten önemli bir özellik taşıyor. Albayrak’ı görevden alan Erdoğan’ın faize ilişkin yaklaşımı bugün yerle bir olmuş durumda. Son dönemde Türk lirasının aşırı değer kaybının Merkez Bankası’nın faiz artırımı kararına engel olunmasından kaynaklandığı söylemi bitti ve aşırı yüksek fazilerle borçlanma açıkça başlamış durumda. Hazine, tahvil ihalelerinde dolar bazında yüzde 6 faizle borçlandı. Dünya üzerinde en yüksek faizle borçlanan ülke ise Türkiye oldu. Kasım ayında yapılan tahvil ihalesinde alım yapanların yüzde 40’ı İngiltere, yüzde 19’u ABD, yüzde 17’si AB ülkeleri, yüzde 15’i Türkiye ve yüzde 9’u ise diğer ülkeler olduğu açıklanmıştı.
G20 hayal oluyor
İngiltere’nin Londra merkezli The Centre for Economics and Business Research (CEBR) adlı finans kuruluşu yıllık olarak yayınladığı Dünya Ekonomi Raporu’nda, dünyanın 17. ekonomisi olarak nitelenen ve bu sıfatla G20’de yer tutan Türkiye’nin 2021’de 22. sıraya gerileyeceğini ve G20 özelliğini yitireceği belirtiyor. Türkiye’nin orta ve uzun vadeli ekonomik görünümünde dış politikaların belirgin bir rolü olacağını öne süren rapor, ABD’de başkanlık koltuğuna Donald Trump yerine Joe Biden’ın oturmasının Türkiye’ye karşı yaptırım olasılığını artırdığını vurguluyor. Raporda ayrıca, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları siciline dair sorgulamaların da uluslararası toplumdan tepkileri artırabileceği ve bunun da ekonomik sonuçları olabileceği belirtiliyor.