Ahmet Güneş
Esneyerek, uzanarak, üzülerek ya da bir kahkahanın ortasında okunan yasaklar, ihlaller, ölümler ve dahası. İnsan vakitsiz yakalanır. İnsan zamansız üzülür. Öfkeye, itiraza, isyana, üzülmeye zaman biçilmez. Bu yüzden insanın başına gelen her şey ayarsızdır.
Çelişkili bir tekrar gibi her zaman olan şeylerden bahsetsek. Bireysel ve toplumsal acılardan dem vursak. Sıkılır, aynı ritimle üzülür müyüz? Bir düşünce ne zaman soru olur, bir cümle neden hemen biter gibi taptaze bir şüphe.
Haberlerin başlıklarına bakınca mesken belirliyoruz kestirmeden. Ezilmiş bir bedenin haberini duyunca meslek buluyoruz aniden. Alışkanlık değil, sürekli olanın bıraktığı bir iz. Lanet bir bilmek insanın peşini bırakmaz, insanı hep kovalar. Dipsiz bir kuşku renginde, hayat boyu sürer.
Sade ve bir deneyimden yola çıkan bir tespit ile vuruluruz bazen. O tespit hayatın gerçekliğine tokat atıp onu uyandırır. Uyanan gerçekler bizi hemen yakalar, hem de nerede ne yaptığımızı umursamadan. İşi değildir çünkü. Evet, gerçeklerin işi de zamanı da yoktur. Bir biz buluruz ona bir vakit, bir ikametgâh.
Barbarın reva gördüğü ölüm, yargılamalara bahane, ölene kadar kelepçe, adalet gelsin diye nöbet, katillere indirim ve daha nice olanlardan kısa haber başlıkları derlense. Hem de sadece bir günlük. Bahis artsın, bir saatlik olsun. Zulüm ile dehşet nasıl da meydan okuyor, görelim;
“Kuşaklar boyu toplu mezar olan Newala Qesaba’ya lüks villalar yapılıyor.”
“Ranzaya kelepçeli halde yaşamını yitiren hasta tutuklu Abdullah Boran’ın, “Ceza tehiri gerekir, ceza infazının cezaevinde infazı halinde hayati bakımdan bir tehlike arz eder” raporuna rağmen tahliye edilmediği ortaya çıktı.”
“Beylikdüzü’nde polisin açtığı ateş sonucu katledilen Erhan Eser’le aynı araçta bulunan Cihan Karakaş, polis sirenlerinin olmadığını, kontrol noktası olduğunu fark etmediklerini ve uyarı yapılmadan ateş edildiğini söyledi.”
“Son 3 ayda 8 kadın balkondan düşerek “şüpheli şekilde” yaşamını yitirdi.”
“Kendisinin olmayan fotoğraflardan yargılanan avukata hapis cezası.”
“Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar, adalet nöbetlerini 387 gündür sürdürüyor ve seslerinin duyulmasını istiyor.”
“Efrîn Kantonu’nun Çavkaniyan köyünde 2 çocuğun çeteler tarafından kaçırıldığı belirtildi.”
“HDP’li Ayşe Sürücü, polislerin atış talimi yaptığı bölgede Muharrem Aksem’in cenazesinin bulunmasına ilişkin Meclis araştırması istedi.”
“Servis şoförü ‘mazot zamlandı’ diyerek işi bıraktı, köydeki çocuklar 3 haftadır okula gidemiyor.”
“Engelli çocuğa cinsel saldırıda bulunan erkek tutuklanmadı!”
“Diyarbakır’da zırhlı araçla çarptığı 5 yaşındaki Efe Tektekin’in ölümüne neden olan polis hakkında beraat kararı verildi.”
***
Randevu veriliyor geleceğe, hiç de tuhaf değil bu gerçek. Cesaret veriliyor canilere, çok sıradan çünkü artık yasal. Yarışıyor bir dehşet ölüm ile şok etmesi gereken bir gerçek. Vazgeçtiğimiz her yer bizimken ve bizimle beraber sürükleniyorken, uğramadığımız herkes yine bizimle.
Parçalanmış bir ayna gibi duruyor geçmiş. Eğilip toplasak tek tek, şahit oluruz. Oysa maske çağı ve riyakarlık modası izin vermiyor böyle bir geçişe. Yasak her yerde keyfi, her gün sıradan. Gizemini kaybetmiş bir sırrın ederi naylondan bir bedel.
Hobisi, fobisi ve iştahı darp ediyor yaşamları. Ağır bir hasar bırakan, çekilen acıyı uzatmaktan zevk alan bir zombi gibi, açılan bir leke gibi hayatın içinden köşesine dek dağılıyor. Bakışları uğursuz, konuşması veba. Kininde boğulmayan hazret, gülüşümüzde kaybolsun bir gün. O gün, o haberi okumak herkese nam salan unutulmaz bir müjde, geleceğe bir cemre. Herkesin gülüşü yayılsın da açılan yaralara teselli olsun.
Haftanın kitap önerisi: Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık / Çeviren: Seçkin Selvi, Can Yayınları