Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye’de faşist bir iktidar var. Tam bir diktatörlük var. Tayyip Erdoğan sokağa çıkmayın yoksa ezeriz, dedi. 15 Temmuz’a gönderme yaptı. Bu sokağa çıkanın kafasını keseriz anlamına gelmektedir. Çünkü 15 Temmuz’da askeri öğrencilerin kafasını kesme videoları yayınlanmıştı. Tüm dünyada halkın sokağa çıkıp gösteri yapma hakkı vardır. Bu hak herkes tarafından kabul edilmiş bir norm olmaktadır. Sokağa çıkanı ezeriz diyen bir iktidar zayıf bir iktidardır. Halk sokağa çıkarsa ayakta kalamayacak bir iktidardır. Dünyada hiçbir siyasi iktidarın yapamayacağı tehditler yapmaktadır. Bu nedenle AKP-MHP ittifakına dayalı iktidarın Türkiye tarihinin en zayıf iktidar olduğu belirlemesi bir daha doğrulanmıştır.
Demokrasiyi sokak gösterileri getirir. Bu da kanıtlanmış bir gerçektir. Sokağa dayalı gelişmeyen bir tek demokratik ülke gösterilemez. Kuşkusuz hala gerçek bir demokrasi yoktur. Belli demokratik kurumları bulunan ve demokratik hakları sağlanan ülkelerin tarihine bakılırsa arkasında sokak gösterileri vardır. Demokrasi gerilimsiz ve mücadelesiz gerçekleşmez. Çünkü demokrasi devletin bazı yetkilerini halka bırakmasıdır. Halkın da çeşitli biçimlerde yönetimde yer almasıdır; ya da devletin toplum taleplerine duyarlı hale gelmesidir. Halkın yönetim kararlarında etkili olmasıdır. Esas olarak da halkın üzerinde hiçbir siyasi otorite olmadan kendi kendini yönetmesidir. Devleti elinde bulunduran güçler ellerindeki gücü kendiliğinden bırakmazlar. Bu nedenle halk mücadele eder ve demokratikleşme gelişir. Bu da demokratikleşmenin ve demokratik hakları sağlamanın ve demokratik kurumların ortaya çıkarılmasının kanunudur.
Sokağa çıkmayacaksınız, tehdidi yapmak; bizden hiçbir şey isteyemezsiniz, bir şey vereceksek biz veririz anlamına geliyor. Bu da insanları yurttaş değil, kul-köle görmektir. Türkiye sokaklar yürümekle aşınmazdan; sokaklara çıkanı ezeriz noktasına gelmiştir. Süleyman Demirel Türkiye’de demokrasi güçlerine karşı olan bir siyasi lider olarak bilinirdi. Bu sağcı lider sokaklar yürümekle aşınmaz derken Tayyip Erdoğan sokağa çıkanın kafasını ezeriz diyor. Bu durum Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir siyasetçi olduğunu gözler önüne sermektedir.
Faşist iktidarlar böyle söyleyebilir; ancak AKP iktidarına muhalif olduğunu söyleyen CHP ve Millet İttifakı da bu tehdit karşısında biz sokağa çıkmayız diyor. Açıklamalarıyla sokağa çıkmayı bir provokasyon olarak görüyorlar. Dünyada böyle muhalif görülmemiştir. Böyle bir söylemi iktidarın payandası olarak görülen muhalifler söyleyebilir. Demokratik muhalif güçler böyle bir şeyi söyleyemez. Söylerlerse halkın en temel hakkının kullanılmasına karşı çıkmış olurlar. Sokağa çıkmayın diyen CHP ve Millet İttifakı da bu söylem ve tutumuyla iktidarın payandası haline geliyor. Çünkü faşist iktidarın muhalifiyim diyerek böyle bir tutum içine girmek halkın tepkisinin önüne geçmekten başka anlama gelmez. CHP ve Millet İttifakı birkaç mitingle de zevahiri kurtaramazlar.
CHP seçim diyor başka bir şey demiyor. Bu iktidarın baskı ve zulmüne karşı sokağa çıkmayanlar seçim güvenliğini de sağlayamazlar. Halkın en masum talebi olan zamlara yapılan tepkilere bile sahip çıkılmadı. Halk sokağa çıkmaya hazır; ancak muhalif olanlar engelliyor. Bu, Türkiye’de siyasetin sağlıksız ve çarpık olduğunu gösteriyor. Aslında bu durumu yaratan da Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Bu sorun var olduğu müddetçe Türkiye halkının her tepkisi Kürtlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesine destek olma olarak ele alınıp bastırılmak istenir. Tayyip Erdoğan’ın tehdidini de böyle anlamak gerekir. Kürt sorunu gibi bir sorun olmasaydı, Kürtleri baskı, katliam dahil birçok yöntemle Türk uluslaşmasının parçası haline getirme amacı olmasaydı Türkiye’de hiçbir siyasi iktidar bu tehdidi yapmazdı. Demokrasi isteyen güçler hala bu gerçeği anlamış değiller. Birçok demokrat ve bazı sosyalist kesimler de bu gerçeği tam anlamamışlar. Kürt sorununun varlığı birçok şeyi çarpıttığı, doğal zemininden çıkarttığı gibi en fazla da siyaseti dünyanın başka ülkelerinkinden çok farklı hale getirmiştir. Bu gerçeklik bile Türkiye’nin en temel sorunun Kürt sorunu olduğunu gözler önüne serer.
CHP uzun yıllardır bazı sol ve demokratik güçleri kuyruğuna takmış bulunuyor. Sol demokratik güçlerin gelişmesini engelleyen en temel etken budur. Bu açıdan CHP’nin kuyruğunu bırakmak lazım. CHP’yi de demokratik tutuma çekecek olan sol ittifakın gelişmesidir. Eğer HDP ve HDP dışındaki demokratik güçler yaptıkları ittifaklarla daha etkili mücadele verirlerse CHP de AKP-MHP faşist ittifakına karşı daha etkin mücadele eder. Bu açıdan CHP’yi sadece eleştirmek yetmez; AKP-MHP faşizmine karşı demokrasi ittifakını geliştirip mücadele edilirse o zaman CHP’yi bugünkü pasif konumundan çıkarıp demokrasi mücadelesini aktif verir hale getirebiliriz. Bu açıdan HDP ve HDP dışındaki demokrasi güçlerine, sol demokratik güçlere önemli görevler düşmektedir.
Sokaklar halkın güçlendiği alanlardır. Örgütlenme ve sokak mücadelesi halkı güçlendirir; devleti geriletip demokratikleşmeyi geliştirir.