Demokratik siyaset olarak tanımlanan çalışma alanının gerçekte ne olduğu anlaşılmadan demokratik siyaset alanında doğru bir çalışma yürütmenin, demokratik siyaset alanında yürütülen çalışmalarla toplumun eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesine katkı yapmanın mümkün olmadığı başta Kürt demokratik siyaset mücadelesi deneyimleri olmak üzere yakın dönemin dünya legal siyaset mücadelesi tarihinden çıkan sonuçlardan yeterince anlaşılmaktadır. Kürt halkının demokratik siyaset mücadelesi deneyimleri sanıldığından daha fazla bu alandaki mücadelenin gelişmesinde ve onun tarzının şekillenmesinde belirleyici olmaktadır. Bu durum siyasal konjonktür gereği Kürdistan ve Ortadoğu’da eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin hızlanarak gürleşip gelişmesinin sonucunda daha görünür olmaktadır. Bu gerçeklikten ötürü Kürtlerin demokratik siyaset deneyimleri üzerinde yeterince durmak ve bu deneyimler ışığında doğru mücadele duruş ve tarzını esas alarak sürecin gerektirdiği çalışmayı açığa çıkarmak önemli olmaktadır.
Kuşkusuz demokratik siyaset alanı derken düzen içi liberal-parlamentarist yaklaşımları kastetmiyoruz. Kelimenin diğer anlamıyla bu tarz yaklaşımların egemen devletçi sistemin bir siyaseti olduğu, bu “siyasetle” de toplumun eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesini tasfiye etmek olduğu Alman Sosyal Demokrasi hareketinin yakın tarihte yapıp ettiklerinden ve günümüzde bu anlayışın tezahürü olan liberal-parlamentarist siyaset tarzının özellikle Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de mücadelenin gelişmesini engelleyen ve bu şekilde kendini hızla kurumsallaştırmaya çalışan faşizme ortam sağlayıcı olumsuz rolünden yeterince anlaşılmaktadır. Bu gerçeklikler ışığında kendi siyaset ve mücadele tarzımızın ne olduğunu bilmenin önemi katlanmaktadır.Demokratik siyaset anlayışımız ve mücadele tarzımız nasıl olmalı ki sistemin tasfiye oyunlarını boşa çıkaralım ve toplumun eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesine katkı sunmuş olalım? Bu sorunun doğru cevabını geliştirmek ve buna uygun bir şekilde hareket etmek güncelde demokratik siyaset alanının en temel görevi durumundadır. Bunu sağlamadan bu alanda bırakalım mücadeleyi geliştirmeyi, mücadelenin gelişiminde en temel engel konumuna gelineceği yakın dönem pratiklerinden defalarca kanıtlanmıştır.
Demokratik siyaset alanının devletçi sistemin kurup geliştirdiği siyaset oyunlarına çokça maruz kalıp bir tasfiye hareketine dönüştüğü bir gerçekse ki yapılacak tarihsel analizlerden öyle olduğu anlaşılacaktır. Burada çok genel bir çıkarsama yapmakla yetinmek durumunda kaldık. İlk elden çıkarılması gereken iki sonuç var ki bunlar söz konusu etmek istediğimiz olgu için hayati öneme sahiptir. Birincisi, bu alanın hem gerçekte eşitlik ve demokrasiyi sağlayıcı niteliği ile burjuvazinin büyük yalanı olan demokratik bir karakterinin olduğu ve siyasete demokratik bir muhteva kazandırdığına dönük iddiasıdır. İkincisi, egemen devletçi sistemin eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesini tasfiye etme ve bu şekilde büyük mücadele birikimlerini kendine eklemleme siyasetini boşa çıkaracak ideolojik bilinçte olmak ve bu bilinçle doğru ideolojik duruşu sergilemenin gereğini anlamak ve buna göre bu alanda doğru mücadele tarzını hâkim kılmaktır. İkisini tamamlayıcı bir sonuç olarak bu alanın özüne uygun gelişmesi halinde sömürgeci sınıflı sistemin önemli bir darbe alacağı gerçeğidir. Bilinmeli ki egemen sistemin saldırılarını en çok geliştirdiği alan onun en zayıf olduğu noktadır. Mao’nun doğru mücadele çizgisinin ölçüsü olarak düşmanın saldırganlığını göstermesi öneminden hiçbir şey yitirmeyen bir tespittir.
Doğru ve derinlikli bir yaklaşımla bu temel sonuçlara ulaşılıp gereği kadar bilince çıkarılması ve buna göre hareket edilmesi önemlidir. Birincisinde demokratik siyaset mücadelesinin devrimci-demokratik mücadeleden, onun ideolojik, siyasal ve toplumsal direniş tarzından ayrı olduğu fikri tasfiye amaçlı bir orta sınıf anlayışıdır. Demokratik siyaset alanında bunun temsilini yapan anlayış ve kişilik sübjektif durumda mücadeleyi parçalayarak tasfiye etmeyi hedeflerken; objektif anlamda kapitalist modernetinin hakikati parçalayan pozitivist bilme paradigmasından mustarip olup önüne geçilip düzeltilmemesi halinde daha tahripkâr bir sonucun doğmasına neden olacak bir gerçekliğe sahiptir. Sübjektif durum için burada denilecek fazla bir şey yok. Ancak objektif boyut üzerinde önemle durulmalı, doğru mücadele tarzı ve çizgisi hâkim kılınarak mücadelenin seyrindeki sapmaların önüne geçilmelidir.
Demokratik siyaset alanı devrimci demokratik mücadeleyle gelişen toplumsal direnişin birikimleri sonucu açığa çıkan ve yine buna dayanarak gelişen bir mücadele alanıdır. Burada önemle belirtilmesi gereken ya da anlaşılması gereken husus demokratik siyaset alanı için güncel durumda bu gerçekliğe doğru yaklaşmayıp kendini toplumsal direniş geleneğinden ayrı görerek veya kopararak demokratik siyasetin yapılabileceğini düşünen anlayışların önüne geçilmesi, bunun örgüt, eylem ve mücadele tarzının yaratılması, aksi durumda tarihte görüldüğü şekliyle mücadelenin gelişiminde içeriden bir engel durumunun açığa çıkacağının bilinmesidir.
Güncelde AKP-MHP ittifakının kendini geliştirip kurumsallaştırmasını sağlayan zeminin bir de bu gerçekliğin ışığında bakılarak ele alınması mücadelede ilerleme sağlamak isteyenler için yaralı olacaktır.