Demokratik siyaseti esas alan ideolojiler, iktidarcı anlayışların kavram ve kuramları ile varlığını devam ettiremez. Kendi amacına ve hakikatine uygun kavram, kuram ve araçlarla inşaya başlar. Özü itibariyle her amaç kendi aracını gerekli kılar. “Amaç için her yol mubahtır” ilkesi kapitalist modernist sisteminin temel ilkesidir. Siyaset dili ne kadar toplumcu olursa olsun, pratiğin kime hizmet ettiği ilkesi temel ölçüdür. Aslolan hedeflere nasıl ve hangi araçlarla, yöntemle ulaşıldığıdır. Toplumsal hakikat çoklu yöntemi esas alır.
“Yol bir sürek bin bir” ilkesi aynı zamanda strateji ve taktik ilişkisini dile getirir. “Yolun bir” oluşu stratejiyi, “sürek bin bir” söylemi ise taktiği anlatır. Aslolan yoldur; yola ikrar vermek, kiminle, hangi araçlar ve kişilerle yola revan olacağını bilmek, edep – erkan ilkesidir, hakikat ilkesidir. Başka bir ifade ile ahlaki-politik ilkedir. Demokratik siyasetin temel ilkesi; “düşüncelerin ahlaklı olması kadar, o düşünceleri inşa edecek araçların da ahlaklı olması” hakikatidir. Bu ahlakî düstur özgürleştirici ilkedir, demokratik alan ilkesidir. İktidardan uzaklaşma; ahlaka, adalete, özgürlüğe, politikaya yakın olma halidir. Demokratik siyaseti yürüten organlar kadar bu organların içinde demokratik kriterlerin esas alınması, demokratik siyasetin olmazsa olmaz kuralıdır. Ahlaki yaklaşım politikanın uygulanış biçimine bakar, faydalı sonuçlarına bakmak yanlıştır.
Politika, demokratik alanın ifadesidir. Politik alan zihniyet, duygu, düşünce, uygulama olarak özgürlük ve demokrasi alanının kendisidir. Bu alan, ikrar ve rızalığı esas alan toplumsal faydayı ifade eder. Toplumsal fayda hali “kom” olma halidir. Kırklar meclisindeki ruhsal, zihinsel ve bedensel ikrarlaşma durumu; kom olma halinin, demokrasi ve özgürlük halinin ifadesidir. “Kom olmakta keramet var” kelamı boşuna söylenmemiştir. “Birimiz kırkımız, kırkımız birimiz için” ilkesi demokrasi ve politik alanı ifade ederken, iktidar alanını reddeden temel ahlaki politik ilkedir.
Rıza toplumu perspektifinin temel ilkesi politik ilkedir. Rıza toplumu perspektifinde politika; bir takım “profesyonel” kişilerin, “siyasetçi” sıfatını alarak, halka rağmen ikbal devşirdikleri, rant alanı değildir. Toplumsal hakikat arayışında doğru yöntem olmadan istenildiği kadar hakikat dile getirilsin, yaşamda karşılığı olmayacaktır. Makama, mekâna çöreklenmiş, dönemsel olarak halka uğrayan, halktan kopuk, tepeden inmeci bir anlayış halktan kopma anlayışıdır. Bu anlayış, sonuç itibariyle toplumu üstten yöneten devletçi geleneğin zihinlerde yer edinmesidir. Bu zihniyet, özünden uzaklaşma halidir.
“Kırklar meclisi” çoklu toplum modelini esas alır. Farklılıkların, yerelin, kimliklerin tabanda güç ve irade olmasını esas alır. Toplumun kendisinin demokrasi ürettiği, “politika yereldir” ilkesinin esas alındığı bir kurumlaşma, demokratik kurumlaşmayı ifade eder. Bu kurumlaşma aynı zamanda hakikat rejimini inşa edecek temel dayanağı da içinde barındırır. Komün; demokratik siyaset ideallerinin yaşam bulduğu, en küçük yerel varoluştur. Nasıl ki maddenin en küçük hali atom ise, toplumun da en küçük birimi komündür. Yerelin komün gücü atom gücünden daha etkileyicidir.
Demokratik siyaset alanının “profesyoneller” tarafından “merkezden” denetlenmesi yerelin nesne haline getirilmesidir. Yerelde bölünmelere yol açarak toplum üzerinde egemenlik kurmak iktidar mekanizmasını tahkim etmek, özgürlük alanını daraltmaktır. İnsan için özgürlük, kendini toplumla tamamlama halidir. Toplum ile bireyin varlığının bütünleştiği andır. Özgürlük alanı genişlerse, çözüm gücü olunur. Çözüm gücü olunması özgür alanın genişlemesi anlamına gelir. Bir olmak, iri olmak, diri olmak hali toplumla tamamlanma halidir, özgürlük eylemidir. Bu eylemde, parçalama, kopma, dağılma, yok etme söz konusu olamaz.
Yaşadığımız her an, bir tarihin zuhurunu içinde barındırmaktadır. Zamanın çarkı durmayı değil, kemalet ile gayret etmeyi, nahak zihniyete karşı birlik olmayı uygun görür. İktidara bulaşmayan, ahlaki-politik olan rıza toplumunun bütün komları tekçi zihniyetlerin her türlü baskısıyla karşı karşıyadır. Toplumsal hakikatimize ait bütün değerlerin yok edildiği, Pir û pak olan evlatlarımızın ruhsuz, nefessiz bırakıldığı, analarımızın hawarlarının gök kubbeye ulaştığı, hakikat ve özgürlük uğruna yola revan olanların zındanlara atıldığı, sürgün edildiği bu demler birlik olmamızın gerekçesi olmalı. Bütün bu yaşananlar rıza toplumu süreklerine tarihsel sorumluluklar yüklemektedir. Yol taşını yol kuşuna atmadan, etki ve yetki sahibi olan bütün canların Hak meydanında Dar û Didar (eleştiri – özeleştiri) olmalarının zamanıdır. Her canın sorumluluğu oranında özünü meydana koyması tarihsel sorumluluğun gereğidir. “Alimler özünü yoklar, cahiller kendini aklar” kelamı Dar û Didar meydanın delîlidir.
Geçmişi bugün ile, bugünü geçmiş ile buluşturmadıkça, iktidar gömleğini çıkarmadıkça, Hak meydanında üryanlaşmadıkça, her çaba amacına ve ruhuna ulaşmış olsa bile eksik, parçalı olacaktır. Bireye, topluma, doğaya karşı ahlak, adalet ve vicdan ölçülerimiz olmalıdır. Ahlak ve vicdan olmazsa direniş olmaz, toplum kendini bulamaz. Adalet, bir toplumda değerlerin, ilkelerin, ideallerin, erdemlerin cisimleşmiş, somutlaşmış hayata geçirilmiş olması durumudur. Herkesin hak ettiği ödül ve cezayla karşılaşması halidir. Topluma karşı Dar û Didar olmama hali ayrıcalık oluşturma halidir. Özellikle son yıllarda siyaseti merkezden yöneten “profesyonel” kişiler ayrıcalıklı hale geldiler. Son seçim pratiği bu ayrıcalıklı durumu gelenek haline getiren anlayışa rıza göstermemiştir.