AKP/MHP iktidarının Kürt halkına ve HDP‘ye yönelik saldırıları devam ediyor. İktidarın HDP’ye yönelik son saldırılarından birisi de HDP’ye hazine yardımını Anayasa Mahkemesi aracılığı ile bloke etmesi. Mahkemenin iktidar baskısıyla aldığı karar tümden hukuksuz bir karar.
İktidar 2015’ten beri demokratik siyasete ve Kürt halkına yönelik sistematik bir saldırı içinde. İktidar binlerce Kürt siyasetçisini haksız, hukuksuz bir biçimde zindanlara tıktı. Kürt halkı kendi tercihi ile özgür iradesiyle kazandıkları belediyeleri iktidar kayyımla gasp etti. Kürtlerin evlerini, sokaklarını, köylerini, şehirlerini tahrip etti.
İktidarın tahammül etmediği şey ise Kürt halkının özgürlük bilinci. Kendisine, tarihine, kimliğine ve özgürlüğe yönelik şuuru ve mücadelesidir. Diktatörlerin ve destekçilerinin sancısı da burada başlıyor. Gerçeği kabullenmedikleri için Kürt halkına, Kürt siyasetine yönelik her türlü kötülüğü kendileri için reva görüyorlar.
Kürtlere karşı her türlü hukuksuzluğu, her türlü kötülüğü kendilerine hak sayıyorlar.
Kürt halkına yönelik kötülük yapmayı kendine hak sayanın en önde gideni de AKP/MHP iktidarıdır. AKP/MHP iktidarının Kürt halkına ve siyasetçilerine yönelik temel algısı ve icraattı bu eksende, kötülük yapma temelindedir.
AKP /MHP iktidarı ve devlet son yedi yıldır aralıksız bir biçimde Kürt halkı üzerine, HDP üzerine hep zulüm, yıkım ve hukuksuzluk sevk etti. Hukuk derken, geçenlerde AKP/MHP iktidarının ortağı Doğu Perinçek bir Tv kanalında diyordu ki, ‘hukuk siyasetin köpeğidir.’ Bu zihniyet aynı zamanda AKP/MHP zihniyetidir. Bu zihniyet Kürtlere karşı hukuka köpeklik muamelesini yaptırıp saldırı aracı olarak kullanmaktır. AKP iktidarının yaptığı da budur. Bu zihniyetin 12 Eylül zihniyetinden, Kenan Evren zihniyetinden hiçbir farkı yok.
12 Eylül askeri faşist darbesinin hukuku nasıl militaristleştirdiğini, nasıl ayaklar altına aldığını Diyarbakır Cezaevi uygulamalarında ve yargılamalarında gördük. Kürt halkı ve kamuoyu uygulamaları yakından biliyor.
Yine 1990’larda Çiller, Ağar, Güreş katliamcı şebekenin, köy yakmaları, faili meçhul cinayetler, siyasi yasaklar, parti kapatma uygulamaları, infazlar Kürt halkının ve kamuoyunun hafızasında yerini koruyor.
Benzer içerikte bir saldırı hatta katbekat daha yüksek dozda bir saldırı konsepti AKP/MHP iktidarı tarafından sürdürülüyor
HDP’ye yönelik kapatma davasında, Kobanê davasında, yine Kürt milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve binlerce Kürt siyasetçinin, aktivistin ve basın mensuplarının, insan hakları savunucularının yargılamalarında hukuku nasıl hiçleştirdikleri, nasıl hukuksuzlaştırdıkları, iktidarları için saldırı konseptinin bir parçasına dönüştürdükleri ortada.
İktidarın tüm saldırılarına rağmen Kürt halkının duruşu da, bilinci de, tercihi de ortada. Kürt halkının, Kürt siyasetinin, HDP’nin duruşunda. Faşizm tarafı, barış ve demokrasi karşıtı güçler çok huzursuz oluyor. Huzursuz olanların başında da AKP/MHP iktidarı geliyor. Seçime doğru giderken huzursuzluğunun ve saldırganlığının kat sayısı habire yükseliyor. HDP’ye yönelik saldırıların, HDP’yi kapatma girişimlerinin Kürt halkının bilincini ve duruşunu kıramayacağını, tercihini değiştiremeyeceğini kendileri de biliyor. Zulmün güvensizliğe düştüğü, sahiplerini itibarsızlaştığı nokta da burası.
Kürt halkının, Kürt siyasetinin ve HDP’nin duruşu, mücadelesi demokrasi, özgürlük, adalet ve barış için büyük değeridir. Demokrasi güçleri, halklar faşizmin önünü bu eksene odaklamayla, bu ekseni güçlendirilmeleriyle kesebilirler. Toplumsal dinamiklere, emek özgürlük dinamiğine, hak, adalet, inançlar dinamiğine bu eksen üzerinden seslemeleriyle faşizmin önünü kesebilirler. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın rolünü nasıl yerine getireceği önemli.
Altılı Masa toplumu, demokrasi dinamiklerini siyasetsizleştirme, apolitikleştirme siyasetini güdüyor. 6’lı Masa demokratik bir alternatif değil ve olamaz da ve bu masanın öyle bir iddiası da yok. Bu masaya endeksli demokratik bir muhalefet, özgürlükçü bir muhalefet ve demokrasi beklentisi yanlış bir beklentidir.