Merkezi düzeyde yöneticilik yapmış ve halen yönetici olan HDP’lilerin gözaltına alınması, tutuklanması belli bir plan dâhilinde gerçekleşti. “Gereğini yapın, işi bitirin” talimatını görev belleyenler dokunulmazlıkların kaldırıldığı dönemde olduğu gibi şapkadan dosya çıkarmak için epey hokkabazlık numaraları sergilediler. Daha önce beraat ve takipsizlikle sonuçlanan tozlu dosyaların, Türk usulü aç-kapa yapılmasıyla on yedi HDP’li tutuklandı. Kobane davasından beraat eden ve tazminat kazanan Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’in bu davaya eklenmesi, Kars Belediyesi Eşbaşkanı Şevin Alaca ve meclis üyelerinin, HDP’li yöneticilerin gözaltına alınmasıyla kayyım darbesi tamamlanmış oldu. Zira, Kars belediyesi, HDP’nin elinde kalan en son il belediyesi idi.
HDP’nin 7 Haziran 2015 seçim zaferinden sonra AKP’li Bakan Cemil Çiçek “Ermenistan sınırına dayandılar” demişti. HDP’nin yükselişi, resmi ideolojinin tekçi, faşist kodlarını bozmaya başladığı anda “devlet aklı” devreye sokuldu. 7 Haziran sonrası başlatılan savaş konseptinin ortaya çıkardığı kan revan görüntüler resmi ideolojinin statükoyu savunmak için nelere başvurabileceğini de göstermiş oldu. Son yerel seçimde HDP adayları Ayhan Bilgen-Şevin Alaca’nın, MHP-AKP-Mafya üçgeni içinde can çekişen Kars’a umut olarak seçilmeleri ikinci kez “Ermenistan sınırına dayandılar” ırkçı sendromunu tetikledi. “Diyarbakır tamam da, Kars olmaz” diyen ırkçı akıl, Kars yenilgisini sindiremedi. Kars Valisi’nin makineli tüfeklerle Kars Belediyesi’ne girişi, şov amaçlı bina önünde namaz kılması Emevi Camii’nde namaz kılamayan, dış siyaseti çöken, ekonomiyi Titanik gibi batıran Saray Rejimi’nin trajikomik seremonilerinden biri olarak tarihe geçti. Otuz yıldır “milli irade” sakızı çiğneyenler, Kars halkının iradesi çiğnemekte beis görmediler.
Yunanistan ile gerginlik NATO’nun kaş çatmasıyla sona erdikten beş dakika sonra Azerbaycan-Ermenistan savaşı icat oldu. Irkçı milliyetçiliğe en çok pirim yaptıracağı düşünülen Türk-Ermeni savaşı AKP’nin sıfırı tükettiği günlerde alevlendirildi. Dövize bakmayan Maliye Bakanı, koronavirüse bakmayan Sağlık Bakanı, çevre sorunlarına bakmayan Çevre Bakanı, “kimsenin gözünün yaşına bakmayan” Cumhurbaşkanı… varken halka “cambaza bak”mak dışında bir şey kalmadı.
Tutuklamalar, baskılar, uzun namlulu silahlar elbette korku ortamını besliyor. Sokağa çıkıp itiraz etmek isteyen on binlerce insan, işgal ordusu gibi sıralanan rejim güçlerinin fütursuz şiddeti nedeniyle tepki veremiyor. Demokratik kazanımların tamamen ortadan kaldırıldığı bu günlerde A. Bilgen’in ifade ettiği gibi demokrasicilik oynamadan, demokrasi ve özgürlükler için kararlı mücadele yolları bulunmak zorunda. Halkın seçtiği başkanların makamının silah zoruyla gasp edilmesi, rejimin zor aygıtları dışında meşruiyet yaratamadığını, kaybettikçe saldırganlaştığını gösteriyor.
Kars halkının iradesi Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca’nın, silahlı polislerle Belediyeyi “ele geçiren” Kars Valisi’nden daha güçlü olduğunu söylemek romantizm olmayacaktır. Haklı olma ve halktan güç alma bilinci diri olduğu sürece süngüyle her şeyi yapabileceğini zanneden haramzadelerin süngüsü düşecektir. Bunca zorbalığa karşı tek başına direnen gücün HDP olması HDP’liler için çok zorlu bir durum olsa da, geleceğe bırakılan direnme ve diz çökmeme geleneği bir sonraki süreçte ezilen halklara ve emekçilere büyük bir miras bırakacaktır. Bunca acının, esirliğin boşuna çekilmediğini en çok direnenler biliyor. Geçmişten alınan direnme mirası zafiyete uğratılmadan geleceğe taşınıyor.
Bir tarafta, tepeden tırnağa ırkçı, otoriter, neo-liberal, militarist rejim güçleri, diğer tarafta (yani bu tarafta) halkların, emekçilerin, kadınların, ezilenlerin hakları için direnen demokrasi güçleri… İki taraf arasında “son kavga” değilse de tarihsel bir mücadele olduğu gün gibi açık. Tarihe, halklar ve emekçiler lehine bir not düşmek boynumuzun borcu.