Yerel yönetimler seçimine tamı tamına altmış gün kaldı. İktidarın toplumu karpuz gibi ortadan ikiye bölen ve savaştan medet uman politikalarına muhalefetin beceriksizliği eklenince, seçimler yerellikten çıktı, daha şimdiden kıran kırana geçecek gibi görünen genel seçim havasına büründü. Bir yandan her türlü baskıyı mübah gören Cumhur İttifakı, diğer yandan milliyetçilikte onlardan hiç de geri kalmayan Millet İttifakı. Kendi içlerinde de sıkı pazarlıklarla daha çok belediye almaya çalışmaktadırlar. Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP ise adeta vebalı muamelesi görmektedir.
Seçim kurulları ise birer yargı kurumu olduklarını unutarak, iktidarın emriyle kritik yerlere kaydırılan üç yüz elli bini aşkın seçmene yapılan itirazları reddetmekte, boş binalarda, ahırlarda, olmayan katlarda kayıtlı yüzlerce seçmeni, o yerleri görmeye bile gerek görmeden karar vermekteler. Siirt’te kaydı silinen altı bini aşkın seçmenden pek azını yeniden listeye almışlar, az memur çalıştırıp işlemleri yavaşlatarak çok büyük bölümünü itiraz süresinin bittiği gerekçesiyle reddetmişlerdir. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın “hayali seçmen yoktur, hepsi gerçektir” tarzındaki beyanı da oraya yapılacak itirazların akibeti hakkında bize bir fikir vermektedir.
Cumhur İttifakı’nda MHP’nin, AKP’ye karşı gösterdiği direnç sonunda elde ettiği belediye başkanlığı adaylığı, oy oranı göz önüne alındığında azımsanmayacak kadardır.
Buna karşılık yukarıda da belirttiğimiz gibi HDP, her iki grubun dışlamasına maruz kalmaktadır. Bir yandan içte ve dışta tüm politikalarını Kürt aleyhtarlığına dayandıran iktidar blokundan her türlü engellemeyi ve tehdidi görmekte, diğer yandan muhalefetin ağır eleştirilerine maruz kalmaktadır. Gün geçmiyor ki örgütünün bir birimi basılmasın, yöneticileri, mensupları gözaltına alınmasın. İktidar, dini pervasızca kullanmakta, TBMM Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı yapmış biri “AKP adayına verilen oylar, ruzi mahşerde beratınız olacaktır” diyerek oy devşirmeye çalışmaktadır.
Aynı şekilde muhalefet kanadı da HDP ile bir arada görünmekten fellik fellik kaçmakta, ama onlardan da oy beklemekteler.
AKP’li Orhan Miroğlu, HDP’nin iki milyon oyuna talip olmakta, CHP, alttan alta destek beklemektedir.
O CHP ki, bir yandan demokrasiyi kimseye bırakmaz, diğer yandan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde iktidar blokuyla yan yana durup Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM’nin tahliye kararının uygulanması ve muhalefete yönelik haksız tutuklamalara son verilmesine ilişkin tavsiye kararına red oyu vermektedir.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen HDP, geçtiğimiz pazartesi günü yetkili kurullarını toplamış ve demokrasiden yana tavır almıştır. Parti Meclisi’nin verdiği yetki ile bazı büyük şehirlerde belediye başkanı adayı göstermemeye karar vermişter. Şimdilik, İstanbul, İzmir ve Adana’da parti logosuyla aday göstermeme kararını açaklayan parti sözcüsü Saruhan Oluç, “HDP üç büyük şehirde aday göstermiyor. Herhangi bir parti değil, demokrasi lehine fedakârlık yapıyoruz” diyerek, bu üç şehirde muhalefetin adayını destekleyeceğini belirtmiştir. Yani demokrasiyi savunmak HDP’ye kaldı.
Aynı açıklamada il ve ilçelerin durumunun tek tek ele alınıp değerlendirileceğini ve bu konuda alınan kararların peyderpey açıklanacağını da belirten Oluç, Türkiye’nin batısında da temsil olanağı bulacaklarını bildirmiştir.
HDP’nin bu tavrı iktidarı korkutmuş olacak ki aynı gün akşama doğru CHP’nin Eyüp ile binasına saldırı olmuş, üç kişi yaralanmıştır. HDP’nin İstanbul’daki % 13 oyu ile Ankara ve İzmir’in yanında üç büyük şehri kaybederse iktidar hızla irtifa kaybedecek, kaçınılmaz düşüşten kurtulamayacaktır.