Salih Yılmaz
Türkiye’de AKP-MHP iktidarının savunduğu siyaset dışında yeni bir siyasetin gerekli olduğunun yüksek sesle ve geniş çevrelerce dile getirildiği ve Kürt sorununun yeniden tartışıldığı bir döneme girildi. Türkiye’de alternatif siyasetin ve Kürt sorununun konuşulması her zaman uygulanan resmi konseptin başarısızlığının sonuncunda gerçekleşir. AKP-MHP’nin hâlâ iktidarda oluşu ve bu iktidarın devlettin mevcut ekonomik, siyasi ve askeri gücünü arzuladıkları siyaset için hâlâ kullanması bu başarısızlığın üstünü örtemez. AKP-MHP iktidarının uyguladığı konsept çökmüştür. Bu konseptin çöküşüyle birlikte AKP-MHP iktidarının çöküşü de kaçınılmaz olacaktır.
AKP-MHP iktidarının uyguladığı konseptin başarısız olmasının temelinde Kürtlere karşı izlenen politikanın başarısızlığı yatmaktadır. Kürtlere karşı uygulanan soykırım politikası başarılı olsaydı AKP-MHP iktidarı otoriter ve tekçi siyasetini tüm Türkiye’de hakim kılar, bunun tartışılmasının zeminini kuruturdu. Dolayısıyla konseptin başarısızlığının temelinde Kürt politikasının başarısızlığı vardır. Buna Kürt konsepti ve onun başarısızlığı da denebilir. Bu durum Türkiye’nin temel sorunlarının çözümünün Kürt sorunuyla olan bağını bir kez daha ortaya koyması açısından önemlidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, temel sorunlarının çözümü ile Kürt sorununa yaklaşım arasında bir korelasyon bulunmaktadır. Maalesef siyaset ve sol adına bu gerçeği yeterince anlamama durumları ve duruşları yakın süreç içerisinde de oldu ve bu durum bu tavrın sahibi olan insanların ileri sürdükleri gibi bizleri ileri bir noktaya değil, bugün geldiğimiz noktaya geç gelmemize neden oldu. Ulaşmamız gereken noktaya da daha geç gitmemizde de bunun payı olacaktır. İnsanın gerçekleri algılama ve yaşamı anlamlandırma biçimi son tahlilde izafidir. Önemli olan her birimizin tarihsel akışın neresinde durduğumuz, onu geri mi çektiğimiz yoksa ileri mi ittiğimizdir. Türkiye’de gerçekten her şeyi yeniden ve doğru bir şekilde tartışmak gerekir. Çünkü her şey birbirine çok karıştırılır olmuş. Bunun tarihsel ve sosyolojik sebeplerini bulup ortaya çıkarmak gerekiyor. Neden çok berrak, başka yerde çok iyi anlaşılan gerçekler Türkiye’de özellikle de kavrayış düzeyi daha iyi olduğu düşünülen insanlar tarafından anlaşılmıyor? Gerçekten Türkiye’de bir aydın sorunu ve bulanımı vardır. Bunun sosyolojik tahlilini yapmadan burada yapacağımız siyasi analizlerle bu durumu bütünlüğü içerisinde ifade etmek mümkün olmayacaktır.
Türkiye’de Kürt sorununun tartışılması AKP-MHP zihniyetinin ve siyasetinin çökmesinin sonucu ve bunun ispatıdır. Eğer AKP-MHP iktidarının siyaseti bir çöküş yaşamasaydı böyle bir iklim oluşmaz ve bu tartışmalar da yapılamazdı. Bulunduğumuz yere kendiliğinden gelinmedi. Bunu sağlayan önemli taktik ve stratejik adımlar olmuştur. Bunlar doğru anlaşılmalı ki bundan sonra da nasıl yürüyeceğimizi bilmiş olalım. Öncelikle AKP-MHP faşizmine karşı direniş tutumu her şeyin temeline yerleştirmek gerekir. Eğer başta Kürtler olmak üzere en geniş anlamda Türkiye halkları ve demokrasi güçleri AKP-MHP faşizmine karşı direnmeyi esas almasalardı bırakalım bugün gelen noktaya, eskinin bile çok gerisine düşülür, hiçbir gelişme yaşanamazdı. İkicisi, Kürt hareketinin demokratik ulus anlayışı gereği hareket etmesi ve siyasi arenada AKP-MHP siyasetini hedefleyerek ortaya koyduğu taktik ve stratejik adımlardır. Bu yaklaşım zamanında sol ve demokrasi çevreleri ve hatta bir kısım Kürt legal siyasi cenahı tarafından gerektiği kadar anlaşılıp kavranmadıysa da önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Bu yaklaşım üçüncü yol çizgisinin faşizm koşullarında hem ayakta kalmasını hem de demokrasi ittifakıyla şekillenen bugünkü gelişme seyrine ulaşmasını sağladı.
Yerel seçimlerde uygulanan taktik sonrasında devam eden siyasi yaklaşım stratejik sonuçların ortaya çıkmasına yol açtı. HDP Türkiye toplumuyla güçlü bağlar kurarak, bu alanların kendisine açılmasını sağlayarak stratejik amaçlarına yaklaştı. Türkiye’deki diğer muhalefet kesimlerinin AKP-MHP siyasetine eklemlenmesi bu yaklaşımla engellenmiş oldu. Böylece Türkiye’de faşizmin herkese hakim olmasının önüne geçilmiş oldu. Şimdi Türkiye’deki muhalefet cephesi Kürtlere AKP-MHP iktidarının yaklaştığı gibi yaklaşmamakta ve bu yaklaşımın önemli siyasi sonuçları oluyor. Bu daha da devam edecektir. Kimileri bunu muhalefetin seçim hesapları, pratiği olmayan söylemler olarak görüyor ve değerlendiriyorlar. Bu güncel siyasi gelişmelerin ortaya çıkardığı güncel değerlendirmeler olmaktadır. Türkiye’de demokrasi, özgürlükler ve Kürt sorununun çözümü dışında ayak basılacak ve dayanacak siyasi bir zemin yoktur. Toplum AKP-MHP iktidarından çok çekti, ona karşı bir mücadele içerisinde oldu ve özgürlükler ve demokrasi sorununun çözümü konusunda yoğun bir beklenti içerisindedir. Bunun dışında toplumun ikna olacağı bir vaat yoktur. Onun için artık hiç kimse Türkiye’de kendini özgürlüklerin sağlanmasına, demokrasinin inşasına ve Kürt sorununun demokratik çözümüne kapatamaz. Kişisel hesaplar, tercihler değil, toplumsal güç ve irade siyasete yön vermektedir.
Bir diğer önemli nokta demokrasi ittifakı siyasetin ve toplumsal gelişmelerin öznesi durumundadır. HDP süreci bu düzeye getiren ve bundan sonra da ilerletecek olan esas siyasi irade ve toplumsal güçtür. Kürt sorununun tartışılmaya başlandığı bir süreçte bir deklarasyon geliştirerek konunun daha da fazla tartışılmasını ve tartışmaların doğru bir seyir kazanmasını sağlayan önemli bir siyasi hamle yaptı. Bundan sonra yapılması gereken bunu topluma taşıyarak toplumu Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümü etrafında örgüt ve eylem hattına çekerek demokrasi ittifakını Türkiye’nin sorunlarını çözen en etkili güç haline getirmektir.