Türkiye’de toplum demokratik eylemleriyle zorlamazsa AKP-MHP ittifakı ne seçim yapar; ne de iktidarı bırakır. Ancak mevcut Millet İttifakı’nın tutumuyla ne bu iktidar aşılabilir ne de Türkiye gerçek bir demokrasiye kavuşabilir. Türkiye’yi radikal bir demokrasiye götürecek 3. bir ittifaka ihtiyaç var. Bu da demokrasi ittifakı olabilir
Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye’de devalüasyon yapıldı. Bu iktidarın bilinçli ve planlı biçimde yaptığı bir devalüasyondur. Var olan ekonomik krizin halkın sırtına yüklenmesidir. Türkiye’de ne zaman ağır bir kriz olsa bundan halkın sırtına yıkılarak çıkılmaya çalışılıyor. Şu bilinsin ki, AKP-MHP faşist ittifakı Türk parasının değerinin düşürülmesini bilerek yapmıştır. Çünkü bu ekonomik krizi halkın sırtına yıkmasaydı kriz daha da ağırlaşacaktı. Kapitalist ülkelerde krizler ağırlaştığında halkın elindeki avucundaki paranın değeri düşürülüp zenginlere aktarılarak krizden çıkılır. Tabi ki böylece Türkiye dışındaki ülkeler de bu devalüasyonun diğer kirli kar ortaklarıdır.
Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi faize karşı olduğu için değil; bu sonucu yaratmak için politika faizini düşürmüştür. Halkı değil bazı zengin kesimleri düşündüğü için bu yola başvurmuştur.
Kuşkusuz bu devalüasyonun siyasi arka planı da vardır. Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu, derler. Bu siyasi arka planını da sonra öğreniriz.
Halkın yoksullaştırılması ortamında muhalefet partileri erken değil hemen seçim istediler. MHP de AKP de erken seçim yok dedi. Onlar tabi ki böyle bir ortamda erken seçime gitmezler. Eğer halk için bu iktidarın gitmesi gerekiyorsa o zaman bunun erken olmayacağı anlaşılıyor. Kuşkusuz AKP-MHP ittifakı kendisi için uygun bir konjonktür yakalarsa seçime gider. Şubat ayında Garê’de askeri bir operasyon yaparak hem PKK gerillalarına darbe vurmayı hem de esirleri kurtarmayı amaçlayıp sonra da zafer ilan ederek seçime gitmeyi hesaplıyordu. Ancak esirlerin cenazeleri getirilebilirdi; asker kayıpları da oldu. Tayyip Erdoğan başarısız olduklarını kabul etti. Belli olmaz belki Garê’de olduğu gibi başka mecralara da girebilir.
Türkiye’de toplum demokratik eylemleriyle zorlamazsa AKP-MHP ittifakı ne seçim yapar; ne de iktidarı bırakır. Eğer bu iktidar Türkiye’ye zarar veriyorsa, milli güvenlik sorunu haline gelmişse düşürülmesi gerekir. Demokratik ülkelerde halk demokratik iradesini ortaya koyduğunda o iktidar ayakta kalamaz. Bu açıdan demokrasi güçlerinin ve halkın demokratik iradesini ortaya koymasının tam zamanıdır. AKP-MHP ittifakına dayalı iktidar her demokratik eyleme saldırıyor. En son kadına şiddete karşı çıkan eylemlerde polis saldırıları oldu.
Muhalefetin tümü mitinglerle iktidarı seçime zorlamak istiyor. Ancak mevcut Millet İttifakı’nın tutumuyla ne bu iktidar aşılabilir ne de Türkiye gerçek bir demokrasiye kavuşabilir. Türkiye’de Türkiye’yi radikal bir demokrasiye götürecek 3. bir ittifaka ihtiyaç var. Bu da demokrasi ittifakı olabilir. Şimdi bu HDP, Türkiye İşçi Partisi, EMEP, ESP ve bazı siyasi partiler ve demokratik güçler tarafından dillendiriliyor. Gerçekten de Türkiye’nin ihtiyacı böyle bir demokrasi ittifakıdır. Eğer böyle bir demokrasi ittifakı demokrasi mücadelesinin motoru olursa o zaman diğer muhalif güçler de AKP-MHP ittifakına karşı daha fazla mücadele edebilir. AKP-MHP iktidarı aşıldığında doğrudan Türkiye gerçek anlamda demokratikleşmeye kavuşmaz. Kuşkusuz şimdi HDP ve etrafındaki demokrasi ittifakı önemli görevler yürütüyor. Ancak daha güçlü bir demokrasi ittifakına ihtiyaç var. Tüm devrimci demokratikler ve Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye kavuşmasını isteyenlerin böyle bir amacı ve çalışması olmalıdır. Türkiye’nin demokratikleştirilmesi CHP ve İyi Parti’den beklenemez. Türkiye gerçek anlamda demokratikleştirerek Kürt sorununu, Alevi sorununu, kadın sorununu, ekonomik eşitsizlik sorununu, adaletsizlikleri çözecekse güçlü bir 3. demokrasi ittifakının oluşturulması gerekir. Böyle bir demokrasi ittifakı diğer tüm demokratik güçleri ve muhalif siyasi partilerini AKP-MHP ittifakına karşı daha fazla aktif hale getirir.
AKP-MHP ittifakının 6,5 yıllık politikası ve uygulamaları ortaya çıkardı ki, Türkiye sorunlarını ancak köklü bir demokratikleşme ile çözebilir. Bazı rötuşlar yapılarak; ya da güçlendirilmiş parlamento sistemine geçilerek çözülemez. Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı sistemi tam bir faşist diktatörlük oldu. Ancak öncesindeki parlamento sisteminde de demokrasi yoktu. Hatta bu faşist diktatörlüğe o demokratik olmayan sistem zemin oldu. Türkiye halkları AKP-MHP faşist ittifakından çok zarar gördü; ağır bedeller ödedi. Kuşkusuz bu bedeller Türkiye’nin demokratikleşmesi için ödendi. O zaman AKP-MHP iktidarı aşıldığında gerçek demokrasi gelmeli. Başta Kürt halkının ve Alevi halkının, kadınların, gençlerin ve emekçilerin taleplerini karşılayacak bir demokratikleşme olmalı. Türkiye halkları, kadınları, emekçileri ve demokrasi güçleri bir daha ne birinci dönem ne de ikinci dönem AKP iktidarı ve uygulamalarıyla karşılaşmalı. Yoksa son yıllarda halklarımızın çektiği acıların hakkı verilmemiş olur.