3’üncü yol için bir araya gelen EMEP, EHP, HDP, TİP, TÖP, SMF ve Halkevleri temsilcileri gazetemize konuştu
Ferhat Çelik/Sadık Topaloğlu
Türkiye’nin KDP işbirliği ile Federe Kürdistan bölgesinde bulunan Zap, Metina ve Avaşin’e yönelik başlattığı saldırılar sürerken, halklar, işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. “Savaşa hayır”, “Savaş daha fazla kriz ve yoksulluk demektir” ve “bu savaş işçilerin, emekçilerin değil iktidarın savaşıdır” taleplerinin alanda yankılanacağı 2022 1 Mayıs kutlamalarına, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik krizin de etkisiyle geçtiğimiz yıllara kıyasla tüm kentlerde daha yoğun bir katılım olması bekleniyor. Genel seçimler öncesi işçi ve emekçiler açısından bir final niteliği taşıdığı belirtilen 1 Mayıs’a Demokrasi İttifakı için bir araya gelen siyasi partiler ve STÖ’ler de hummalı bir şekilde çalışıyor. Günler öncesinden meydanlarda ve kentlerin en işlek yerlerinde dağıttıkları bildiriler ve çağrılar ile halkı 1 Mayıs alanlarına davet eden siyasi parti ve STÖ’ler, “1 Mayıs savaşa karşı yükselen halkların sesi olmalıdır” diyerek, herkesi alanlara davet etti. Demokrasi İttifakı için bir araya gelen EMEP, EHP, HDP, TİP, TÖP, Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Halkevleri’nden temsilciler 1 Mayıs’ı, emekten, gençliğe, adaletten kadına, ekolojiden savaşa birçok başlık altında gazetemiz için değerlendirdi.
Yaşamı savunmak için…
Türkiye’nin önemli sorunlarından birinin ekolojik yıkım olduğunu ifade eden Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, “Neoliberal kapitalizm kendi sıkışmışlığını aşmanın yollarından birini de doğayı sermayenin sınırsız sömürüsüne açmakta arıyor. Pervasızca doğaya saldırının sonuçlarını ise ekolojik krizin giderek derinleşmesi ile ödüyoruz. Yaşadığımız dünya adeta uçurumun kenarında. Sermayenin çıkarları için ‘çarklar dönsün’ diyen iktidarlar yüzünden küresel ısınmanın önüne geçemedik. İklim krizi hasat mevsimini yangın mevsimine, yağmur mevsimini ise ölümcül seller mevsimine çevirdi. Büyük ölçekli endüstriyel hayvancılık, insan dışı hayvanların sömürüsünü çoğaltırken insanlığın da büyük salgınlarla uğraşmasına neden oldu. Bu politikaların Türkiye’deki yansıması ise AKP ve kamu kaynaklarıyla beslediği sermaye eliyle yürütülen talan projelerinde görülüyor. İktidar ülkemizin dağını, taşını, suyunu, toprağını, tarihini, kültürünü yok eden yağma ve talan projelerinde ısrar ettikçe başta kırsal bölgeler olmak üzere çok güçlü halk direnişleri açığa çıkıyor” dedi.
Ekonomik kriz, toplumsal kriz, devlet krizi kadar ekolojik krizin de bugün insanlık için ölümcül tehlikeler içerdiğini vurgulayan Merttürk, “O yüzden bu 1 Mayıs’ta ekolojik krizi tetikleyen doğanın, ormanların, meraların, derelerin talan edilmesine kentlerimizin yağmalanmasına, hayvan sömürüsünün artırılmasına karşı alanlarda olacağız. Ve elbette ki Erdoğan’ın ‘Ne yaparsanız yapın, orası için karar verdik’ diyerek yok etmeye çalıştığı Gezi Parkı’nı milyonların isyanıyla yaşatanlar olarak, tutuklanan Taksim Dayanışması’ndan dostlarımız için Gezi’nin talepleriyle birlikte 1 Mayıs’ta olacağız. Kentine, doğasına, köyüne, merasına, ormanına, deresine sahip çıkan tüm insanları bu 1 Mayıs’ta yaşamı savunmak için alanlara davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
Tencere boş
Ekonomik krizin derinden hissedildiği böylesi bir dönemde 1 Mayıs’ın daha çok anlam kazandığına dikkati çeken EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, yüksek enflasyonun durdurulmadığını, Merkez Bankası başkanları, müsteşarlar ve Maliye bakanlarının değiştirildiğini ancak çözüm bulunmadığını söyledi. Bu durumun temel nedeninin ekonomide dışa bağımlı olmak olduğunu savunan Akdeniz, “Tarımın bütünüyle bitirilmesi, yerli ve yabancı tarım firmalarına teslim edilmesidir. Bu kötü gidişatı durdurmaları mümkün değildir. İnsanlar pazardan filesi boş dönüyor. Tencereler mutfakta boş kaynıyor. Öğrenciler beslenme çantasını dolduramıyor. Birçok öğrenci okulu yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bu süreçte asgari ücrete yapılan zamlar da kısa sürede eridi. Şuan Türkiye Arnavutluk’la beraber Avrupa’nın en kötü asgari ücrete sahip ülkeler arasına girdi” dedi. Hükümetin bu süreci seçimlere kadar böyle götürmek niyetinde olduğunu aktaran Akdeniz, “Ama halkın seçimi bekleyecek dermanı yok. Ne yapılacaksa bugün yapılmalıdır. Bu grevler, direnişler genel bir direnişe evrilmelidir. Bunun için 1 Mayıs çok önem taşıyor. İşçiler yekvücut halde alanları doldurarak en güçlü itirazını ortaya koymalıdır” diye ifade etti.
1 Mayıs başlangıç olabilir
Derinleşen krizin en çok işçileri etkilediğini belirten TİP MYK üyesi Deniz Gülşen, “Derinleşen kriz sınıfın hem satın alma gücünü hem de geçim sıkıntısını inanılmaz bir şekilde zorlamıştır. Aslında işçi sınıfı memnuniyetsiz ama örgütlü değil. Buna bu süreçte şahit olduk. Çünkü son zamanlarda birçok direniş oldu ama bunun çok azı kazanımla sonuçlandı. Bu 1 Mayıs bu açıdan çok önemli. İşçilerin birlik olunca çok önemli bir kuvvet olduklarını görmesi açısından çok önemlidir. İşçilerin önümüzdeki dönem kaybettikleri hakları yeniden kazanması, sermayeye karşı daha güçlü mevziler elde etmesi için 1 Mayıs başlangıç olabilir. İşçi sınıfı önümüzdeki dönem bariyerlerin hepsini dağıtacaktır. Bu 1 Mayıs’ta buna vesile olacaktır. Krizin faturasını bugüne kadar hep işçilere ve emekçilere kestiler. Bütün emekçileri buna karşı 1 Mayıs’a davet ediyoruz” diye aktardı.
Gençlik ruhunu kuşanalım
Gelecek konusunda gençlerin ciddi anlamda kaygılarının olduğunun altını çizen SMF Temsilcisi Mahir Gürz de, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “1 Mayıs işçi sınıfı ve emekçiler için tarihsel politik bir anlam ifade ettiği gibi işçi sınıfının hareketinin parçası ve dinamiği olan gençlik için de tarihsel devrimci politik bir anlam ifade ediyor. Kapitalist sistemin yaşadığı yapısal kriz işçi ve emekçilerin omuzlarına yıkılmaya çalışılıyor. Kapitalist sistemin bir parçası olan coğrafyamızda da yaşanan ekonomik ve siyasal krizin bütün ağırlığını yaşayan toplumsal dinamiklerden biri de gençliktir. Özellikle ekonomik krizin yarattığı tahribat yıkım onun haricinde gençliğin bütün gelecek kaygılarını umutlarını ve yaşama dair bütün özelliklerini ortadan kaldıran, gençliği bir bütün geniş bir karanlığa hapsettiği bir dönemde giriyoruz. Eğitimin ucuz iş gücü ve ranta dönüştürüldüğü, tamamen metalaştırıldığı, üniversitelerin AKP-MHP iktidarının gerici kültürel hegemonyasının birer aracına dönüştürüldüğü, gençliğin ciddi anlamda gelecek kaygısı taşıdığı ve bundan dolayı da gençliğin önemli oranda ülkesini terk ettiği bir 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. AKP-MHP faşist iktidarı başta olmak üzere bir bütün burjuva kapitalist sistemin gençliğe dayattığı geleceksizliğe ve umutsuzluğa karşı bütün gençleri, gençliğin militan devrimci ruhunu kuşanarak 1 Mayıs alanlarına akmaya davet ediyoruz.”
Savaşa karşı halkların sesi
Savaşın gölgesinde gidilen 1 Mayıs için herkesi savaşa karşı ses çıkarmaya davet eden HDP Merkezi Örgütlenme Komisyonu Eş Sözcüsü Mahfuz Güleryüz, “Böylesi bir süreçte Türkiye emekçi halkları ve yoksullarının kendi bütçelerinin savaşa akıtılması karşısında seslerini yükseltmesinin tam da zamanıdır. Savaşın halklarımıza yoksulluk olarak geri döndüğünü hepimiz biliyoruz. Türkiye halkları yaklaşık yüzyıldır devam eden bir savaş sarmalından geçiyor. Bu rejim kendi halkları ile bir yüzyılık savaş içindedir. Bunun devamı olan bir politikanın sonucu yeniden bir sınır ötesi operasyon ile karşı karşıyayız. Bunun Türkiye halklarına bir yararının olmadığını, bir çıkarının olmadığını, kan ve gözyaşı getirdiğini hepimiz biliyoruz. Bunun da ötesi Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz her geçen gün daha fazla derinleşiyor ve halklara yoksulluk olarak geri dönüyor. 1 Mayıs’a giderken işçilerin, emekçilerin, barışseverlerin seslerini tam da yükseltmesi gerektiği bir dönemdir. Bu açıdan bu yılki 1 Mayıs tarihi bir öneme sahip. Hem ekmeğimize aşımıza hem de iç barışımıza sahip çıkma günüdür. Bu 1 Mayıs’ı bu amaçla kitlesel bir şekilde kutlamanın ve itiraz sahası haline getirmenin önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.
Aşa ekmeğe sahip çıkmanın yolunun iç barışı korumaktan geçtiğinin altını çizen Güleryüz, “Dolayısıyla her türlü savaş politikalarına karşı halkı 1 Mayıs alanlarına davet ediyoruz. Newroz’da açığa çıkan irade herkesi yeni planlar yapmaya itmiştir. Herkes bunun üzerinden yeniden düşünme durumunda kalmıştır. Newroz’daki fotoğraf Türkiye halklarının tekrardan bir arada yaşayabileceğinin fotoğrafıydı. Bu irade kendini en güçlü bir şekilde savaş karşıtlığı tarzı ile 1 Mayıs’ta göstermelidir. 1 Mayıs savaşa karşı yükselen halkların sesi olmalıdır. Savaş karşıtı 1 Mayıs’a dönüştürülmelidir” şeklinde konuştu.
Kalıcı bir adalet için…
Adalet vurgusunun en çok dile geldiği bir dönemde 1 Mayıs’a gittiklerini ifade eden EHP Sözcüsü Özge Akman ise şunları ifade etti: “Ülkedeki muhaliflerin temelsiz, delilsiz, uydurma davalarla bastırılmaya çalışılması maalesef yeni bir durum değil. Bir tarafta sosyal medya paylaşımlarına bile türlü suçlar uydurulurken bir tarafta da herkesin gözü önünde işlenen suçlar, sırf failleri iktidara yakın diye korunup kollanıyor. Siyasi iktidarın oyları eridikçe, bu saldırıları da artırıyor. Başta Kürt halkına ve siyasi temsilcilerine yönelik sistematik saldırıların, bugün toplumun muhalefet eden tüm kesimlerine yöneldiğini görmek maalesef ki şaşırtıcı değil. Bu durum iktidarın düzenli politikası halinde sürüyor. Ancak bu durumun toplum tarafından görülmediği, iktidarın bu tür saldırılarının yanına kar kalacağı asla düşünülmemeli. Siyasi iktidarın amaçladıklarını da tutarsızlıklarını da herkes görüyor. Tüm toplum buna göre kendi aldığı tutumu da gözden geçiriyor, konumunu yeniden düşünüyor ve ilerliyor. Siyasi iktidar artık her hamlesinde toplumun çoğunluğunun tepkisini hesaba katmak zorunda kalıyor.”
2022 1 Mayıs’ının da toplumun bu ilerleyişinin tepe noktalarından biri olacağını vurgulayan Akman, “Emekçiler 1 Mayıs alanlarını kitlesel olarak doldurdukça ülkedeki adaletsizliğin sorumluları da korkuyla dolacaktır. Mahkeme salonlarından, adaletin kırıntılarını bulunmadığı adalet saraylarından taşan tepkiler elbette 1 Mayıs alanlarında da kendini gösterecek. Hepimiz biliyoruz ki kalıcı bir adalet ancak emekçi halkın yönetimiyle gelebilir. 1 Mayıs 2022 de bu yolda bir adım daha attığımız bir gün olacak. Tüm işçilerin, emekçilerin 1 Mayısı’nı şimdiden kutlarım” dedi.
Kadın mücadelesi için alanlara
Kadınlar üzerindeki baskılara dikkat çeken Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) İstanbul İl Sözcüsü Hasret Bahçecioğlu, kadınların korkmadığını, susmayacağını ve itaat etmeyeceğini vurguladı. Derinleşen yoksullaşma dalgasıyla birlikte bir gün daha hayatta kalmak için yaşadıklarını dile getiren Bahçecioğlu, “Pandemiyle beraber kapitalizmin üzerindeki örtü kalktı ve patronlar, sermayedarlar ekonomik krizin yükünü işçilere yüklüyor. Patriyarkal kapitalizm sömürüsüne ve erkek şiddetine karşı sokaklara, gecelere, meydanlara akan kadınların mücadelesi , iktidarın bütün çabalarına rağmen büyüyerek , üstelik korku duvarlarını alaşağı ederek yollarına devam ediyor halk güçlerinin önünü açıyor, yeni bir yaşam tahayyülüne güç ve güven veriyor, ışık tutuyor. ‘İstanbul Sözleşmesi’nden, kazanılmış haklarımızdan ve mücadelemizden vazgeçmiyoruz’ diyerek yürüyor kadınlar. 8 Mart’ta sokakları zapt eden kadınların iradesi, kazanılmış haklarına sahip çıkan kadınların inadı 1 Mayıs’ta iş, ekmek, özgürlük ve barış talebiyle yarını bugünden kazanmak için tüm kadınları kadın kurtuluş mücadelesini büyütmek için alanlara davet ediyoruz” diye konuştu.