Bedri Türkmen – Tolga Balcı / İstanbul
Önceki gün Diyarbakır’da bir araya gelen Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) bileşenleri Türkiye kamuoyuna ve Kürt dinamiklere önemli bir çağrıda bulundu. Hazırlanan ortak bildiride Kürt sorununun çözümü ile demokratikleşme adımlarının bir an önce atılması gerektiği vurgulanırken, başta siyasi iktidar olmak üzere, muhalefete, demokrasi güçlerine demokratik bir anayasa yapımı için harekete geçme çağrısı yapıldı. Bu tarihi açıklamadan bir kaç saat sonra ise AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı bir açılış töreninde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kontrolü altındaki bölgelere operasyon düzenleyeceklerini ileri sürdü. Bu konu hakkında ABD ve Rusya’yı bilgilendirdiklerini belirten Erdoğan’ın açıklamaları tepki çekerken, sürecin nasıl ilerleyeceği, tarafların nasıl tutum alacağı merakla beklenmeye başladı. Türkiye’deki demokrasi dinamikleri ise yaşanan sıcak gelişmeleri değerlendirdi.
Önceki gün HDP, HDK ve DTK’nin yaptığı tarihi çağrıyı değerlendiren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ise konfederasyon olarak başından beri demokrasiden ve barıştan yana tutum sürdürdüklerini ve HDP’nin dile getirdiği ‘Demokratik Anayasa’ talebinin TİS görüşmelerinden sonra ortak bir zeminde tartışılması için aktif bir şekilde çalışacaklarını söyledi. Bozgeyik, devamla şunları söyledi: “31 Mart yerel seçimleri ve ardından yapılan 23 Haziran seçimlerinde demokrasiden yana bir tutumun geliştirilmesi ve bu konuda bir ortak ittifak oluşturulması için çabalarımız oldu.
Tüm baskılara rağmen bu ittifak, faşizmin gerileteceğini bize gösterdi. Bu çerçevede yeni anayasaya tartışmaları var. Gerici askeri ve sürekli değiştirilen ama demokratikleştirilemeyen ve halkın taleplerini karşılamayan bir anayasa ile Türkiye yönetilmeye çalışıyor. Bu bağlamda Demokrasi İttifakı’yla Türkiye için önemli bir kırmızı çizgi dayatmadan, amasız-fakatsız yan yana gelmenin koşullarının zorlanması gerekiyor. Bunu Türkiye muhalefeti açısından son bir şans olarak değerlendiriyoruz.”
‘Savaş krizi derinleştirir’
Mehmet Bozgeyik, Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik askeri operasyon açıklamasını ise “yönetememe krizini, ekonomik krizi savaşla aşmaya çalışıyor” şeklinde yorumladı. Emekçilerin savaştan değil barıştan yana tutum aldığını hatırlatan Bozgeyik, “Bir ülkenin başka bir ülkenin topraklarını işgal etmesi, askeri operasyonla savaşı derinleştirmesi emekçilerin aleyhine bir durum ortaya çıkaracaktır. Türkiye’deki ekonomik krizi daha fazla derinleştirecektir’’ dedi.
Barış diyenlere düşmanlar
Barışı savunan her insanın kriminalize edildiği bir ortamda yaşadıklarını söyleyen Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Afrin konusunda açıklama yapanlardan tutun da çözüm süreci bitiminde sivillerin yaşam alanlarına yönelik yapılan saldırılarla ilgili açıklama yapana, barış diyen herkese düşman bir yönetim biçimi ile karşı karşıyayız” dedi. Muhalefetin bir kesiminin barış söylemine kuvvetle dillendirme konusunda eksik kaldığını ve zaman zaman bu savaş tamtamlarını destekleyen bir tutum aldığını ifade eden Fincancı, “Barış demenin vatan hainliğiyle eşdeğer tutulduğu bir ülkedeyiz. İnsanlara çocuklarının ölüme gönderilmemesi için sessiz kalmamalarını gerektiğini anlatmak dışında bir çaremiz yok sanırım.”
‘Sonu belirsiz bir macera’
HDP Sözcüsü Günay Kubilay ise Kuzey Suriye sınırına askeri yığınak yaparak, savaş çağrıları yaparak çözüm bulunamayacağının altını çizdi. Kubilay, “Burada esas olarak bölgedeki bütün aktörlerin yuvarlak masa etrafında bir araya gelerek sorunları demokratik müzakere yöntemiyle çözmesi ve aşması gerekir. Bizim çağrımız bu yöndedir. Ama anlaşılıyor ki Erdoğan ve ortağı artık içeride sürdürme imkanı mümkün olmayan, giderek kan kaybının hızlandığı kendi iktidar pozisyonunu, bir başka ifadeyle iktidara tutunma çabalarını aynı zamanda savaş ile birlikte tahkim etmek istiyor. Bu çok büyük bir yanlış olacaktır. Sonu belirsiz bir maceradır” dedi.
‘Önce barış sonra demokrasi’
HDP, DTK ve HDK’nin yaptığı çağrıyı desteklediklerini söyleyen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da Türkiye’nin mutlaka yeniden barış politikalarına dönmesinin zorunlu olduğunu ve bu süreçte aktif rol alacaklarını vurguladı. Türkdoğan, barış için toplumun tüm kesimlerine görev ve sorumluluk düştüğünü söyledi ve ekledi: “Barışı sadece desteklemek yetmez örgütlemek de gerek. Elbette demokrasi mücadelesi verilir fakat önemli olan şu yeni bir barış sürecinin inşa edilmesi noktasında tüm demokrasi güçlerinin irade ortaya koyması gerekir. Yani önce demokrasi sonra barış değil, önce barış sonra demokrasi.”