Elif Aydoğmuş/İstanbul
HDP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin 2016 yılında atadığı kayyumlardan büyük oy farkıyla geri aldığı belediyelere yeniden AKP-MHP ittifakının talimatıyla kayyum atanmasına tepkiler sürüyor. Diyarbakır, Mardin, Van büyükşehir belediyelerine ve Diyarbakır Kulp, Erzurum Karayazı ilçe belediyelerine kayyum atanması ardından başlatılan Demokrasi Nöbeti 43. gününde. Demokrasi Nöbeti’nin yaklaşık bir hafta önce İstanbul ve İzmir’e taşınmasıyla eylemler farklı bir boyut kazandı. HDP İstanbul İl Eş başkanı Cengiz Çiçek gazetemize kayyum darbesi ardından gelişen eylemleri, ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosferi, verilen erken seçim sinyallerini ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit politikalarını değerlendirdi.
AKP iktidarı ele ayağa düştü
Polisin eylemlere karşı saldırgan davranışlarının altını çizen Çiçek, “Söz konusu eylemleri hayata geçirirken kayyum darbesinin altında yatan hedefleri tekrardan gördük. Bu eylemlere kolluk güçlerinin sert müdahalesinin altında, AKP-MHP faşist iktidarının kendi iktidarının yalan imparatorluklarının teşhir olmasından korkmaları. Örneğin 27 Eylül’de milletvekillerimizin Esenyurt Meydanı’nda halka seslenmesi sırasında polis bir nevi magandalık yaparak siren sesleriyle konuşmaları bastırmaya çalıştı. Bu aslında bir devletin AKP iktidarı şahsında ne kadar ele ayağa düştüğünün de göstergesi” dedi.
“19 Ağustos darbesinden hemen sonra demokrasi güçleri hızlı bir refleksle yan yana geldi” diyen Çiçek, sözlerine şöyle devam etti: “Yenilenen İstanbul seçimlerinde demokrasi güçlerinin yan yana gelebilmesinin sonucunda oluşan tarihsel kazanımlar farkındalık ve ortak bilinç yarattı. Bundan sonra yapmamız gereken kendi özeleştirimizi verip ezberimizi de bozmamız. Faşizan politikalarla ayakta kalmaya çalışanları iktidardan düşürmek istiyorsanız ortak paydalarla buluşup ortak mücadele hattını örmek gerekir.”
Çiçek, AKP’nin kayyum atamasıyla birlikte HDP’nin diğer toplumsal kesimlerle buluşmasını engellemeye çalıştığını belirterek, “Çünkü ortaya çıkan seçim sonuçları HDP’yi tekrardan Türkiye halklarının nezdinde daha umut beslenen bir konuma sürükledi. AKP tam da bu tehlikeyi 7 Haziran’dan sonrasında olduğu gibi bir kez daha gördü. AKP kayyum eylemlerinin biz bize yapılacağını sandı. Fakat böyle olmadı” dedi. Çiçek, aynı zamanda Demokrasi İttifakı’nı daha da büyütme çağrısı yaparak kayyum eylemlerinin Kaz Dağları’ndaki ekolojik mücadeleyle, Munzur’daki çevre mücadelesiyle, Hasankeyf’teki tarih mücadelesiyle ve ekonomik krize bağlantılı eylemlerle buluşturmak gerektiğinin özellikle altını çizerek şunu söyledi: “Biz bunu başarabildiğimiz anda iktidar tepe taklak olacak. Bunun farkındalar bu yüzden muhalefeti bölmeye çalışıyorlar. CHP’yi bizimle sınayıp CHP’yi de demokrasi güçleri nezdinde tekrar itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.”
AKP’nin korkulu rüyası
Nöbet eylemlerine halkın ilgisinin de yoğun olduğunun belirten Çiçek, polisin eylem alanlarını tecrit altına alması sebebiyle halkın eylem alanına giremediğini belirtti. Çiçek, AKP’nin özellikle son dönemlerde adeta bir düşmanla mücadele eder gibi ideolojik ve zor aygıtlarını tedavüle soktuğuna vurgu yaparak şunları söyledi: “Tabi AKP’nin bu düşmanca saldırılarının yanı sıra bizim de kimi eksiklerimiz var. Evet bugün faşizm koşulları var diyorsak insanların faşizme karşı mücadeleye en basit şekilde katılacak yol ve yöntemleri yaratıcı bir şekilde geliştirmek gerekiyor. Sayın Öcalan’ın vurgu yaptığı sivil itaatsizlik eylemini geliştirmemiz gerekir. Fabrikadaki işçi, evdekiler, sokaktakiler, yaşamın herhangi bir yerinde yan yana gelenler her yerde insanların kendilerini ifade edebilecekleri alanlar yaratabilirsek başarırız. İşte bu iktidarın korkulu rüyası.”
18 Ekim’e kadar kampanya
HDP’nin kayyuma karşı kesintisiz eylem planlarına da değinen Çiçek, 18 Ekim’e kadar sürecek olan imza kampanyalarının olduğunu ve tüm yurttaşlara bu kampanyaya katılmaları çağrısında bulundu. İmza kampanyasındaki temel hedeflerinin verdiği oyun Türkiye’deki demokratik mücadeleye katkısına inanan tüm kesimlere ulaşmak olduğunu söyleyen Çiçek, kayyuma karşı durmanın Türkiye’nin demokratik geleceğiyle paralel olduğunu belirtti.
Çiçek şöyle devam etti: “Onun dışında yine yerelde demokratik güç birliğini geliştirme noktasında sıkça tartışmalarımız ve çalışmalarımız var. Kayyuma karşı mücadele elbette salt Demokrasi Nöbetleri’yle sınırlandırılacak bir mesele değil. 7 Haziran gibi bir süreç yaşamak istemiyorsak demokratik ilkeler etrafında bütün muhalif yapıları ortaya çıkarmamız gerekiyor. Özellikle Türkiye ve Kürdistan’daki demokratik mücadelenin kalbi olan İstanbul’da demokratik mücadelemizi kazandığımızda aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan’da demokratik ivme olacak. Başta CHP olmak üzere tüm demokrasi güçleriyle yürüttüğümüz tartışmalar var, iç eleştirilerimiz var. Farklı yollardan yürüyor olsak da bu yolları birbirine yakınlaştırmak gibi tarihsel bir ödevimiz var.”
“Çözümsüz olan bu siyasal kültürü bir çözüm siyasetine çevirmek gibi bir derdimiz olmalı” diyen Çiçek şunları söyledi: “Şimdi biz kendi dışımızdaki güçlere diyoruz ki evet bize saldırıyorlar, bizi bu saldırı sürecinde yalnız bırakırsanız yarın siz de yalnız kalacaksınız. Diyarbakır’daki halk iradesi neyse İstanbul’daki halk iradesi de odur. Bu iki iradeyi eşit görmek demokrat olmanın önceliklerinden biri. Başta CHP olmak üzere bütün Demokrasi İttifakı’na şunu söylüyoruz: ortak bir gelecek için ortak bir mücadele hattı çizmek gerekiyor. Mevcut iktidar ve onun faşist ittifakı MHP, bizi güçlendiğimiz noktadan zayıflatmaya çalışıyor, biz de inadına buraları güçlendirmek zorundayız.”
‘Erken seçim mümkün’
Son günlerde sıkça konuşulan erken seçim tartışmalarını da değerlendiren Çiçek şöyle devam etti: “Tüm parametreler AKP iktidarının mevcut durumunu sürdüremeyeceğini gösteriyor. Siyasal kriz ekonomik krizi derinleştiriyor. Uluslararası sermaye güçleri ilişkileri, Ortadoğu’daki bütün gelişmeler ve Türkiye’deki iç dinamiklere baktığımızda Türkiye’deki sürdürülemez hali görmek mümkün. Bu hal bir erken seçime dönüşebilir mi? Evet tarihte de görüldü, dönüşme ihtimali çok yüksek. Biz sadece seçimden seçime vurgusunun tehlikeli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Türkiye’de son yıllarda halkın iradesini sandığa yansıtmasını hazmetmeyenler Türkiye’yi nasıl bir kabus sürecine soktuğunu savaş sürecine soktuğunu gördük. 7 Haziran sonrası gördüğümüz tüm süreçler bunun özeti. Bu tehlikeyi tekrardan gören ve uyaran bir yerden kendi rolümüzü oynamak istiyoruz. Asıl demokratik mücadelenin sonuç alıcı mücadele seçimler sürecine sıkıştırılmamış demokratik ilkelere dayandırılmış bir mücadele hattı olduğunu düşünüyoruz ve bu konuda da tekrardan bu buluşmaya davet ediyoruz.
‘Öcalan bu ülkenin politik gerçeğidir’
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit politikalarını da gayrı ahlaki olarak değerlendiren Çiçek, “Bu ahlaksızlığa karşı bir bütün olarak tepkisiz kaldığımız için, bugün her alanda yayılan ahlaksızlığa çürümüşlüğe karşı başarısız olabiliyoruz. Esenyurt’ta bizi tecrit edenlerin yaklaşımı neyse Sayın Öcalan’ı yıllarca İmralı’da tecrit politikasına mahkûm etmeye çalışanların yaklaşımı aynıdır. İmralı’da hukuk uygulansın talebi aynı zamanda KHK’lilere hukuk uygulansın talebidir. Yine işçinin emekçinin hakkını alsın talebidir. Çünkü bütün bunların hepsi aynı yerden kaynaklanıyor. O yüzden bundan sonra da Sayın Öcalan’ın üzerinde yürütülen tecrit politikalarına karşı demokrasi güçlerinin ses çıkarması demek aynı zamanda Kaz Dağları’ndaki mücadeleye ses çıkarmak demek, ekonomik yolsuzluğa ses çıkarmak demek, buna karşı mücadele etmek demek” şeklinde konuştu. Çiçek son olarak Abdullah Öcalan’ın bu ülkenin politik gerçeği olduğunun altını çizerek, “Sayın Öcalan’ın politik karşılığının başta Kürt halkı olmak üzere halklar nezdindeki karşılığını kabul etmek bile aslında Kürt sorununun tarihselliğini kabul etmek ve Kürt sorununun demokratik çözümünü kabul etmek demektir” dedi.