Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı seçimde kaybedeceğini anlayınca HDP’ye yönelik saldırı ve baskılarını arttırmıştır. Suruç saldırısı bunun en somut ifadesidir. HDP’nin hem Türkiye’nin demokrasi dinamiklerini etrafında toplanması, demokrasi mücadelesine sevk etmesi hem de barajı aşma ihtimalinin yükselmesi Tayyip Erdoğan’ı korkutmuş ve dengesini bozmuştur. Tayyip Erdoğan ilk defa bu düzeyde korkulu günler yaşamaktadır. İstanbul’da basına kapalı bir toplantıda HDP’yi baraj altında bırakma konuşması yapması bu ruh halinin dışa vurumudur. HDP’ye saldırmasının yetmeyeceğini görmüş olacak ki şimdi de CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’ni de teröre destek vermekle suçlamaktadır. Kutuplaşmayı bu düzeye çıkarması Tayyip Erdoğan’ın iktidarını seçimle bırakmak istememesinin dışavurumudur.
Afrin savaşının bir boyutunun da seçim kazanmak olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Afrin savaşıyla şahlandırılan şovenizme güvenen Tayyip Erdoğan umduğunu bulamamıştır. Tüm anketler Tayyip Erdoğan’ın birinci turda seçilemeyeceğini ve Meclis çoğunluğunu kaybedeceğini ortaya koymaktadır. Bunu gören Tayyip Erdoğan şimdi de Kandil fatihi olmaya soyunmuştur. Ancak şimdiye kadar Kandil operasyonu haberlerinin sanal olduğu görülmektedir. Yıllarca yapılan rutin hava saldırıları dışında bir harekât yoktur. Çünkü KDP desteğiyle 100 kilometreden fazla uzaklıkta olan dağları ve derin vadileri aşmadan Kandil’e ulaşmak mümkün değildir. Ancak şovenizmi şahlandırarak oy arttırmaya o kadar ihtiyaç duymaktadır ki sanal Kandil operasyonları gazeteleri süslemektedir. Ortada hava saldırıları dışında bir Kandil operasyonu olmadığı için şimdi de hava saldırısıyla yönetim toplantı yerini vurduk denilmektedir. Alınan bilgiler ne böyle bir yönetim yerinin vurulduğunu, ne de herhangi bir yönetimin burnunun kanadığı yönündedir. Edinilen bilgilere göre Kandil’in Enzê köyünün bağ, bahçe ve ormanlık alanları vurulmuş ve bir çoban yaralanmıştır. İzlediğimiz bir televizyon kanalında köylüler bu hava saldırısına tepki göstermiştir. Bu saldırıların esas olarak köylüleri bulunduğu yerden kaçırtmak için yapıldığı dile getirilmiştir.
AKP iktidarı Türkiye’de gerçekleri yazacak ve konuşacak bir basın bırakmamıştır. Birkaç demokratik basın-yayın organı olsa da bunlar da Tayyip Erdoğan’a inanan ve yandaş basını izleyen kesimlere ulaşamamaktadır. Bu nedenle Tayyip Erdoğan her gün yalan atmaktadır. Sanal operasyonlarla toplumu aldatmakta ve yanlış yönlendirmektedir.
Tek parti olan CHP iktidarı döneminde ilköğretimde okuduğu yalanını bile atmıştır. Hâlbuki kendisinin ilkokulda okuduğu dönem Demokrat Parti ya da Adalet Partisi’nin iktidarda olduğu dönemdir. Propaganda gereği doğumunu bile farklı yıllara kaydırmıştır. Dört yıllık üniversiteden diploma almadan cumhurbaşkanı olan biri bu yalanları da söyleyebilir denilebilir.
HDP’nin barajı aşması korkusu Erdoğan’ı sarsmıştır. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Çünkü tüm demokrasi güçleri ve demokrasiden yana olan topluluklar HDP barajı aşmadan, HDP güçlü biçimde Meclis’e girmeden Türkiye’de demokratikleşme mücadelesinin verilemeyeceğini görmüştür. Bu nedenle AKP iktidarının düşmesini arzulayan topluluklar oylarını HDP’ye vereceklerdir. Demokrasi güçleri HDP’nin baraj altında kalma riskini göze alamazlar. Çünkü AKP iktidarı HDP’yi baraj altında tutmak için her türlü hileyi yapacaktır. Bu nedenle Türkiye halkları ve demokrasi güçleri HDP’nin en az %15 oy almasını sağlayacak düzeyde oylarını HDP’ye verecektir. Özellikle Tayyip Erdoğan’ın HDP’yi baraj altında bırakan talimatına gereken cevabı vereceklerdir. Ya demokrasi ya da diktatörlük seçiminde demokrasinin kazanması için oylar HDP’ye gidecektir.
HDP’nin var olmadığı bir Türkiye’de demokrasiden umudu kesmek gerekir. HDP var oldukça demokrasi konusunda umut taşınabilir. HDP’nin olmadığı bir Türkiye faşizme mahkûm olur. Türkiye’de baskı, zulüm ve diktatörlüğe karşı mücadele ancak HDP’nin varlığı ortamında sürdürülebilir. Bugün Türkiye’nin umudu HDP’dir; bu nedenle sandıktan UMUT güçlü biçimde çıkmalıdır.