Asgari ortaklaştığımız noktalar üzerinden yan yana gelerek, demokrasi için, adalet ve barış için mücadeleyi büyütme zamanı diyerek bu bozuk düzene yüklenmemiz gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki ‘Bozuk Düzende Sağlam Çark Olmaz’. Belki bugün değil, ama yarın çok geç olabilir!
Mehmet Bozgeyik*
Uluslararası alanda yayınlanan birçok karşılaştırmalı ölçeklerde yer alan verilerde Türkiye uluslararası endekslerde en kötü ülkeler arasında yer almaya devam ediyor. 2021 yılını kapsayan Küresel İşçi Hakları Endeksi’nde Türkiye işçi haklarının, sendikal hakların en çok gasp edildiği ilk 10 ülkeden biri. Türkiye’de her 6 çalışandan 1’i, haftalık 60 saat ve üzeri çalışmak zorunda (tüm çalışanların %15.7’si). Bu oran OECD genelinde %4.4. Yine Türkiye’de her 6 çalışandan 1’i, haftalık 60 saat ve üzeri çalışmak zorunda. Yine Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO)’nun Şubat 2022’de yayınlamış olduğu rapora da baktığımızda sendikal örgütlenme özgürlüğü, demokratik toplu sözleşme ve grev hakkı, sendikal ayrımcılık iş güvencesine dönük saldırıların (Sadece altı yıllık OHAL sürecinde 150 bine yakın kamuda işten çıkarma) artığına işaret etmektedir.
İktidarı uzatma taktiği
AKP iktidara geldiğinden beri geçen 20 yıllık sürede özgürlükler konusunda havuç-sopa tutumu sergileyerek en temel evrensel haklara yönelik saldırılarını arttırmış, tek adam rejimi ile birlikte otoriter bir rejime doğru giden yolun taşlarını döşeyerek ilerlemiştir. Temsil ettiği İslamcı ideoloji ile ırkçı-milliyetçi ve Türk İslam Sentezci ideolojiyi sentezleyerek ve bu kesimlerle birleşip ittifaklaşarak açık bir faşizm rejimini kurumsallaştırmayı hedeflemiştir. Bu dönemde birçok siyasal, ekonomik krizle karşı karşıya kalmış uluslararası hegemonik güçlerin de desteğiyle bu krizlerin çoğunu kendi lehine çevirmiştir. İktidarlarının ömürlerini uzatmak için dönem dönem özgürlüklerden yanaymış gibi davranıp uluslararası emperyalist güçlerle de ittifaklaşmayı esas alarak pozisyon alma, oralardan (ABD, RUSYA ve AB) aldığı güçle de Ortadoğu’da ve içerde muhalefete dönük güvenlikçi ve baskıcı politikaları esas almış, toplumu nefes alamaz hale getirmiştir.
Çıkış yolu
Kısacası, bugün Türkiye’de hem emekçiler açısından hem de muhalif kesimler açısından derinleşen otoriterleşme ve baskının en yoğun hissedildiği bir dönemi yaşıyoruz. Kapitalizmin 21.yy’da derinleşen krizi ve onun yaratmış olduğu ekonomik, siyasi, ve ekolojik alanda yaşanan çoklu krizlerle birlikte dünyada hegemonik güçler arasında yürüyen, emperyalist paylaşım savaşlarının yarattığı kriz ve kaos aralığından geçtiğimiz bu dönem yeni bir toplumsal yaşamın geliştirilmesine dönük kapitalizme karşı yürütülecek mücadelenin yükseltilmesinin olanaklarının güçlendiği bir dönemi de içerisinde barındırmaktadır. Kapitalist barbarlığa karşı geliştirilecek demokratik, kadın özgürlükçü, ekolojik demokratik sosyalizm mücadelesi emekçilerin yaşamış olduğu yoksulluğun, baskıların ve ötekileştirmelerin ortadan kaldırılacağı yaşamın adresi olarak bir zemin, umut oluşturuyor.
Yetersizlikler…
Bugün somut olarak ülkede yaşanan siyasetin yönetememe krizi ile birlikte geliştirmiş olduğu ataklar demokratik siyaseti, kadın özgürlükçü mücadeleyi, emekçileri, gençleri, Kürt halkını, Alevi toplumunu, sol sosyalist muhalefeti bütünden tasfiye etmeyi, asimilasyon politikaları ile tek tipleştirmeyi esas alarak siyasallaşan ve iktidara bağlı hale getirilen yargı erki aracılığıyla iktidardaki ömrünü uzatmaya dönük bir yol temizliği stratejisi izlemektedir. Bu anlayışı geriletme noktasında bu zamana kadarki pratiğimizin olumlulukları olsa da yetmezliği ortada. Bizden olmayana, farklı olana dönük hukuksuzluklara karşı yaşadığımız sessizlik bugün herkese dönük geliştirilen bu saldırı sarmalını büyütmüştür. Belki de dokunulmazlık, parti kapatmalar, Gezi, kayyumlara karşı gösteremediğimiz ortak refleksler bu günü yaşamamıza neden olmuştur. Geç kalmış olmasına rağmen iktidarın bu yol temizliği stratejisine karşı birlikte ortak bir demokrasi cephesi ve mücadele ortaklığı yaratılmasına dönük önemli çalışmalar ve sonuçlar ortaya çıksa da bir mücadele programına dönüşmede gecikmiş olması, asgari bir program etrafında hala birlikte davranmada çekinceli olan çevrelerin tutumu da iktidarı cesaretlendiren durumlara yol açmaktadır.
Sıra hepimize gelir
Bugün dünya, Ortadoğu bir ateş çemberine dönüşmüş durumda. Her gün on binlerce insan savaşlarda yaşamını yitirmekte, milyarlarca insan açlığın pençesinde kıvranmakta, milyonlarca insan yurdunu terk etmek zorunda kalarak mülteci durumuna sürüklenmekte, gittikleri ülkelerde ırkçı, milliyetçi saldırılarla yaşamını yitirmekte, sermaye ve patronlar için ucuz işgücü olarak görülmekte, kadınlar ve çocuklar köle olarak satılmakta. İşçiler, emekçiler her geçen gün daha fazla yoksullaşmakta, genç işsizlik milyonları bulmakta, kadınlara yönelik şiddet ayrımcılık artmakta, yoksulluk bir kader gibi gösterilerek kaynaklar sermayeye, güvenlikçi militarist politikalara ayrılmaktadır. Emeği ve doğayı aşırı kar hırsı nedeniyle sömüren, talan eden bu barbarlığa karşı insanlıktan yeterince ses yükselmemekte, ‘ateş düştüğü yeri yakar’ deyimiyle izlemekle yetinmekte, sıranın kendisine gelmeyeceği hesabıyla davranabilmekteyiz. Oysa biliyoruz ki bu barbarlığı durduramadığımızda er geç sıra bize de gelecek Ve arkamızda ses çıkaracak kimseyi bulamama durumuyla karşılaşma olasılığımız çok yüksek!
Bu nedenle asgari ortaklaştığımız noktalar üzerinden yan yana gelerek, birbirimize ihtiyacımız olduğunu bilerek bir yol ve yöntemle demokrasi için, adalet ve barış için mücadeleyi büyütme zamanı diyerek bu bozuk düzene yüklenmemiz gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki ‘Bozuk Düzende Sağlam Çark Olmaz’.
Sayın Demirtaş’ın da bize gönderdiği mektupta belirttiği gibi tarih; demokrasi, adalet eşitlik, özgürlük, barış ve laikliğin yeniden tesis edildiği bir ülkede bir arada yaşamı savunan her birimize önemli sorumluluklar yüklemektedir.
Belki bugün değil, ama Yarın Çok Geç olabilir!
Kaynaklar:
– ILO uzmanlar komitesinin 2022 raporu yayınlandı, raporun Türkiye bölümü ile ilgili tam metne ulaşmak için tıklayınız. <https://kesk.org.tr/wp-content/uploads/2022/03/ILO_uzmanlar_komitesi_raporu_2022.pdf>
-Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) her yıl dünya ülkelerinin işçi hakları açısından değerlendirdiği Küresel Haklar Endeksi raporu
*KESK Eşbaşkanı