Dr. Hayri Hazargöl
HDP’nin kapatılması konusundaki iddianamenin kabul edildiği açıklandı. Bu iddianame temelinde Anayasa Mahkemesi konuyu görüşüp karara bağlayacak. İddianamede HDP’nin kapatılması yanında yüzlerce HDP’liye siyaset yasağı isteniyor.
Demokrasi güçleri açısından en temel gündem HDP’yi kapatma adımı olması gerekirken yeterince gündem olamıyor. Bu, Türkiye’deki demokrasi anlayışı ve bilincinin yetersiz ve sakat olduğunu göstermektedir. Bu kapatma davası sadece bir partiye yönelik değildir. Demokratik siyaseti kapatma davasıdır. Yani demokrasiye kapatma davasıdır. Bunu böyle anlamayanlar ne demokrat olabilir ne de gerçek demokrasi mücadelesi verebilirler. Bu, kendine göre demokrasi anlayışına sahip olmak, kendine göre demokrat olmaktır. Zaten Türkiye’de demokrasi ve demokratlık onlarca yıl böyle anlaşıldığı için Türkiye demokratikleşemedi; hatta tarihinin en otoriter iktidarıyla yönetilme durumuna geldi. Bu duruma herkes layığını bulur mu demeliyiz!
Kürt sorununun çözümsüzlüğü Türkiye’de her şeyi sakatladığı ve çarpıttığı gibi demokrasiyi de çarpıtıyor ve sakatlıyor. Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’ye demokrasi de gelmez, hiçbir konu da sakatlıktan kurtulamaz. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümünü savunmayanlar ne demokrasiden yana olabilir ne de demokrat. Türkiye’de demokrat olmanın, demokrasiden yana olmanın birinci ölçütü budur. Bunu atlayarak demokratlıktan, demokrasiden söz etmek demagojidir, halkı ve dünyayı aldatmaktır. Kapatma konusu yıllardır gündemde tutulmaktadır. HDP bir taraftan tutuklamalarla, diğer taraftan kapatma baskısıyla demokrasi mücadelesinden alıkonulmak istenmiştir. Milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, il ve ilçe yöneticileri, üyeleri bu kadar tutuklanan ve her gün üzerinde özel savaş ve baskı uygulanan başka bir parti olsaydı esamesi kalmazdı. Demek ki HDP’nin demokrasi mücadelesi ve birikimi o kadar köklü ki bu baskılar çökertemedi. Bu da Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesi birikimiyle Kürt halkının demokrasi ve özgürlük mücadelesi birikimini kendinde buluşturması ve birleştirmesi sonucudur. Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır. HDP bunu başararak Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük mücadelesine büyük katkı sunmuştur.
Şimdi böyle bir partiye kendine demokrat diyen ve demokrasiden yana olanlar sahip çıkmazlarsa onların derdinin demokrasi olmadığı anlaşılır. Bugün demokrasinin ölçütü çok somut olarak da HDP’ye sahip çıkmaktır. CHP değişimden söz ediyor. Muhalif olduğunu ve AKP’ye karşı olduğunu söyleyen partiler var. Bunlar HDP’ye sahip çıkmazsa değişim söylemleri sahte olur, halkı kandırmak anlamına gelir. Yapılan AKP karşıtlığı da demokrasi için olmaz. AKP iktidardan gitsin, yerine ben geleyim ve benzer politikalar uygulayayım demek olur. Bunu da demokrasi güçleri ve Türkiye halkları kabul etmemelidir. Onlarca yıl olduğu gibi bir daha kendilerinin aldatılmasına izin vermemelidir. HDP’ye sahip çıkılmazsa Türkiye on yıllardır yaşadığı kısır döngüyü kıramaz. Çokça eleştirilen 12 Eylül düzenini sahiplenmiş olur.
Demokrasi güçleri bu gerçekliği gündeme koymalıdır. HDP’nin kapatılması davası sıradan bir gündem olarak ele alınamaz. Bir iki gün gündem yapılıp sonradan bırakılamaz. Türkiye’nin en ciddi sorunudur. Çünkü Kürt sorununun çözümünü istediği için kapatılıyor. Kürt sorunu Türkiye’nin en temel sorunuysa o zaman HDP’nin kapatılma davasının birinci gündem olması gerekir. Bu konu gündeme alınmazsa o zaman diğer gündemler bu gündemi kapatmak için öne çıkarılıyor denilir. İstenildiği kadar ekonomik sorundan söz edilsin. Türkiye bu ve başka gündemlerle mevcut sistemi aşamaz. Türkiye demokratikleşmezse ekonomik sorunlar da çözülemez. Ekonomik sorunların çözümü de Kürt sorununun çözümüyle gerçekleşir. Tayyip Erdoğan merminin fiyatının ne kadar olduğunu biliyor musunuz, demedi mi? Kürt halkının özgürlük talebini bastırmak için özel savaşa harcanan paralar belki de Türkiye bütçesinin yarısıdır. Örtülü ödenek denen ne kadar olduğu bilinmez paralar da bu özel savaşa harcanmaktadır.
HDP dışındaki partileri HDP’yi sahiplenmedikleri için eleştirmek lazım. Tüm demokratlar bu eleştirileri geliştirmelidir. Bu yapılmadan da gerçek demokrat olunamaz.
Ancak HDP’nin de kapatma davasına karşı mücadelesi yetersizdir. Kendini sahiplenmek için Kürt halkını ve demokrasi güçlerini ayağa kaldırmalıydı. Kürt halkına HDP’yi sahiplenmesi için çağrı yapmalı ve halk partiye sahip çıkmalıydı. Her parti binası önünde binler toplanabilirdi. Birçok yol ve yöntemle bu gündem ekseninde HDP’yi savunma geliştirilebilirdi.
HDP kamuoyuna sunduğu deklarasyonla Türkiye kamuoyunu ve demokrasi güçlerini önemli düzeyde etkilemişti. Bu etkiyi yaratan tüm siyasi aktörlerin ve toplumsal kesimlerin harekete geçirilmesi beklenirdi. HDP, kapatma davasından sonra durgunlaştı. HDP varlığını böyle savunamaz, kapatılmasını önleyemez.
Demokrasi mücadelesi aynı zamanda hukuk mücadelesidir. Zaten demokrasi olmadığı için hukuk; hukuk olmadığı için de demokrasi yok. HDP’nin mevcut yaklaşımı kaderini başkalarına bırakmış gibidir. Ya da AYM yargıçlarının insafına bırakmış! HDP bilmeli ki, 20. yüzyılda klasik bir söylem haline gelen Berlin’de yargıçlar varmış gibi Ankara’da adaletten yana tutum koyacak yargıçlar yok. Halkın demokratik iradesi herkesi etkiler. Yargıçların iradesinin olması için de demokrasi mücadelesi gerekmektedir.
HDP’nin mevcut sessizliği aşması gerekir. En başta da muhalif partileri bu konuda zorlaması gerekir. HDP’nin kapatılmasına karşı çıkmayanları HDP demokrasi saflarında görmez, yaklaşımı da buna göre olur.