DTK, HDP ve HDK bileşenlerinin de imzasıyla ortak bir basın metni yayınlandı. Metinde, başta CHP olmak üzere tüm siyasi partilere Kürt sorununda ‘açık bir tutum belirleme’ ve ‘savaş politikalarına karşı çıkma’ çağrısı yapıldı
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) tüm bileşenleri ve belediye eş başkanlarının katılımıyla, iktidar ve muhalefet partileri başta olmak üzere Türkiye kamuoyuna çağrı yapan bir basın metni paylaştı. Yerel seçimlerin ardından bileşenler ve sivil toplum kuruluşları bir dizi toplantılar gerçekleştirildiği belirtilen metinde kamuoyuna, ‘ortak akılla barış politikaları yürütülme’ çağrısı yapıldı.
‘Kritik eşikten geçiyoruz’
Derinleşen ekonomik, siyasal ve sosyal krizlerin çözümünün ertelenemeyecek kadar acil olduğunu vurgulanan metinde, başta Türkiye olmak üzere tüm Ortadoğu’da ‘kritik bir eşikten geçildiğinin’ altı çizildi. “Son dört yıldır yaşadığımız baskı, otoriterleşme ve adaletsizlik sarmalı ülkeyi geri dönülemez bir noktaya götürmektedir” denilen metinde, iki yol bulunduğu ifade edildi: “Bunlardan birincisi on yıllar boyu sürecek bir kaos ortamı, ikincisi ise demokratik ve onurlu bir barış ile daha güçlü bir toplum seçeneğidir.”
‘Sorumluluk almaya hazırız’
“Kaosa karşı toplumsal barışın inşası için üzerimize düşen tüm sorumluluğu almaya hazırız” ifadelerine yer verilen metinde devamla şu başlıklara değinildi: “Hiç kuşkusuz savaş başta emekçiler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere tüm toplumun bugününe ve yarınına saldırıdır. Şu çok açık ki, siyasi iktidarın ana gövdesi olan AKP, yaşanmakta olan sorunların kaynağıdır ve bu sorunların çözümünde de birinci dereceden muhataptır. Siyasi iktidarın çözümsüzlük üreten politikalarına devam etmeleri halinde bütün halklarımızla beraber demokratik direnişimizi yükselteceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.” Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü konularında her kesimin “açık bir tutum belirlemesi gerektiği” vurgulanan metinde başta CHP olmak üzere tüm siyasi partilere “savaş politikalarına karşı çıkma” çağrısı yapıldı.
Barış için açık çağrı
Metnin devamında yer alan bazı başlıklar şöyle: “Demokratik müzakereyi ilke edinen ve barışı örgütleme mücadelesi veren bizler, ülkenin baskı ve çatışma sarmalından kurtulabilmesi için üzerimize düşen tüm sorumluluğu ve siyasi riskleri göğüsleme konusunda tek bir tereddüt dahi yaşamamaktayız. Siyasetin özgürce icra edilmesi ve evrensel hukuk normları ile toplumsal barışın sağlanması için açık çağrı yapıyoruz. Savaş politikalarının karşısında olan bu çağrımızın bir parçası olarak yargı reformu, demokratik anayasa ve demokrasi ittifakı konularında kararlı duruşumuzu gösteren strateji metinlerimizi hazırladık. 31 Mart Yerel seçim sonuçları da, Türkiye halklarının ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve barış karşıtı siyasetin bitmesi gerektiğine dair inancı teyit etmiştir. Bu anlamıyla siyasi partiler başta olmak üzere tüm sivil toplum örgütlerini tartışmaya ve çözümler geliştirmeye davet ediyoruz.”
‘Suriye’de savaş değil müzakere’
Öte yandan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerginliği tırmandıran askeri yığınağın operasyon tehdidinin son bulmasının bölgesel barış için son derece önemli olduğunu hatırlatıyoruz. Bu coğrafyada yapılması gereken tank, top yığınağı ile savaş çağrıları yapmak değil, bölgenin tüm siyasi aktörleri ile müzakere yürütmektir. Yapılması gereken, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde yerel demokrasi çerçevesinde eşit, özgür ve demokratik bir rejimin inşasıdır. Bu anlamıyla Sayın Öcalan’ın 2 Mayıs’ta yapılan avukat görüşmesinde kamuoyu ile paylaştığı 7 maddelik deklarasyon sorunların çözümü açısından son derece önemlidir. Sorunların çözümü ve bölge barışı için Sayın Öcalan’ın avukatları ve siyasi heyetler ile görüşmeler yapmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.”
‘Ortak akılla barış üretelim
“Şu çok açık ki, Kuzey ve Doğu Suriye’ye veya Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına yıllardır yapılan çeşitli askeri müdahalelerle ve sınır dışı operasyonlarla kazanılmış bir şey yoktur. Ama kayıplar tarifsizdir. Kaybedebilen insanların canıdır, huzurdur ve gelecektir. İçerde ve dışarda barışçı değil çatışmacı ve savaşçı politikaların sürdürülmesi, var olan sorunların derinleşmesine ve çözümden daha fazla uzaklaşılmasına sebep olmaktadır. Son günlerde Maxmur kampına dönük ambargo ve kuşatma ile Türkiye’nin sınır ötesi askeri saldırılarına karşı Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamentosu tutum almalıdır. Bu tutum Kürtler arası çatışmadan uzak durmanın ve Demokratik Ulusal Birliği inşa etmenin gerekliliğidir. Bir kez daha barışın kötüsü, savaşın iyisi olmaz diyoruz. Siyasi iktidarı ve muhalefeti çatışma ve savaş politikaları yerine barış politikalarını ortak akılla üretmeye çağırıyoruz.”
DİYARBAKIR