Yenilmezlik psikozuna kilitlenen AKP ve bağlaşıkları yerel seçimlerde uğradığı yenilgiyi içine sindiremedi ve kayyum darbesiyle hazımsızlığını dışa vurdu. Seçimler üzerinden henüz dört ay geçmemişken Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine kayyumlar atadı. Kayyumlar hukuki mi, değil mi? Önemli bir tartışma. Ancak bu tür durumlar burjuva anlamda da olsa, demokrasinin olduğu devletlerde olabilir. Türkiye’de ise hukuktan söz edilir, fakat hukuk içeriksizdir.
Sadece seçimler ya da kayyum değil, ekolojiden tarihi mekânların korunmasına, Kürt sorunundan Alevi meselelerine hemen bütün problemlerin çözümüne değil, çözümsüzlüklerin derinleştiği bir süreç ağırlıklarıyla yaşamaktadır. Neden? Çünkü en başta içi boş bir hukuk olduğu için. Demokrasi güçlerinin önünde duran temel gündem; hukuku yeniden kurmak ve içerik kazandırmaktır.
HDP yerel seçimlerde iyi bir sınav verdi. Doğru bir seçim taktiği ile aşırı merkezileşme ve tek kişi etrafında otoriterleşmeye önemli yenilgi yaşattı. Türkiye halklarının özgürleşme istemlerinin tıkanıklığına cevap oldu ve umudu yükseltti. O yüzden saldırılar HDP’ye yönelmiş ve kayyum darbesiyle karşılaşmıştır. Devamı da gelebilir.
HDP 31 Mart seçim hamlesinde başarı kazanmış, ancak asıl olan da bundan sonraki demokrasi ve özgürlük mücadelesini sonuca taşıyabilmektir. Başarı koşulları doğru çözümleme ve uygun politikalar belirleme ve uygulayabilme yeteneğinden geçmektedir. Seçimlerde daha net görüldü ki, siyasette üçlü bir bloklaşma oluşmuştur. Bloklaşmanın bir tarafını AKP-MHP’nin oluşturduğu eksen etrafında biçimlenen cumhur ittifakı, karşıtı gibi duran da millet ittifakı oluyor. İki ittifak dışında kalan HDP’dir. Demokrasi ve özgür yaşam temsilini HDP’de bulmaktadır.
Cumhur ve millet bloklarına kısa bir göz atmak, onların demokrasi eksenini temsil edemeyeceği, özgürlüğün taşıyıcısı olamayacakları rahatlıkla anlaşılacaktır. Her ikisi de devlet-iktidar odaklıdır. Asıl gayeleri, cumhur elinde tuttuğu devlet idaresini kaybetmeme, ne pahasına olursa onu korumadır. Devlet olanaklarını bu amaç için gözü karaca kullanmaya odaklanmıştır. Millet bloku da cumhurun elindeki devleti ele geçirme ve olanakları kendilerine açma gayesidir. Yine her ikisi de geçmişin İttihat ve Terakki köklerinden filizlenip gelen; Kemalist ulus-devlet mayasından şerbetlenmişlerdir. Kökleri Osmanlı derinliklerine dayanmakta, zihniyet dünyaları ona göre nitelikler kazanmıştır. Buradan bakılması doğru bir çözümlemeye götürür. İkisi de tekçidir; çoklu varlıklara tahammülsüzdürler. Özgürlük, çeşitli toplumsal varlıkları tanımaktan geçer. Onlar ise, Kürdü, Romanı, Alevi vb. yok sayarlar. Özgürlük karşıtıdırlar. Demokrasi özgürlük zemininde anlam bulur. O açıdan anti demokrattırlar. Halkları, toplumsal farklılıklar ayrıştırma, karşıtlaştırarak iktidarı ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Çatıştırarak sonuç almak gayeleridir. Zira iktidar kültürünün özü çatıştırmadır. Karşıt gibi gösterilen, özünde ise aynı zihniyet kökünden filizlenmedir. Yapay didişmeleri, çatıştırıcı ve çözümsüz üslupları halklarımızı oldukça yordu: Çözümsüzlük batağında adeta boğdu.
Halklarımızı bizar etme hali, aynı zamanda demokrasi mücadelesi zeminini de güçlendirdi. HDK-HDP’nin Üçüncü Yol çizgisi çözüm ve demokrasi mücadelesinin aktörüdür. Cumhur ve millet bloklaşmasına angaje olmadan; yerelde halkların birleşik örgütlülüğünü kurmak ve demokratik olarak eylemsel kılmak sonuca götürecektir.
Yerel seçimlerde HDP belirleyici rol oynadı. Kayyum atamalarıyla görüldü ki, halkların bu bloklaşmadan bıkma, yorulma ve kopuşlar yaşanmaktadır. Şovenizm kırılmaya başlamış, toplumsal farklılıkların demokratik zeminde buluşma ve yaşama yönelimi güçlenmiştir. HDP’nin asli görevi iktidar kanatlarından kopma sürecine girmiş geniş toplumsal yapıları örgütleme; demokratik yaşama taşıyacak olan eyleme hayat kazandırmadır. Yerelde demokrasiyi kurmadır. Özcesi HDK-HDP’nin Üçüncü Yolu tanımlamaz, tanır ve birlikte demokrasiyi kurar ve özgür yaşamın inşasını gerçekleştirir.