BTS Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Bozkurt, korona sürecinde 84 üyelerinin sürgün edilmesini, rant ve liyakatsiz kadrolaşmayı teşhir etmelerinden kaynaklandığını söyledi
Türkiye genelinde Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’na (BTS) üye 84 TCDD çalışanı “rotasyon” adı altında gerekçesiz bir şekilde sürgün edildi. MA’dan Lezgin Akdeniz’e konuşan BTS Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Bozkurt, kentte de 2 üyelerinin sürgün edildiğini paylaşarak, “liyakatsiz atama ve siyasi kadrolaşmanın sendikalar tarafından teşhir edilmesi” nedeniyle söz konusu sürgünlerin yaşandığına dikkati çekti.
Koronavirüs salgınıyla birlikte karayolu ulaşımının seyrekleşmesinden dolayı demiryollarındaki yük taşımacılığının önemli bir vaziyet aldığını belirten Bozkurt, “Bu süreçte diyebiliriz ki demiryollarıyla yük taşımacılığı iki katına çıkmıştır. Türkiye-İran arasındaki Kapıköy-Razi demiryolu hat kesiminde çok yoğun yük taşımacılığının yapılmasından dolayı, bu demiryolu hat kesiminde belli aralıklarla yoğunluktan dolayı yük taşımacılık durdurulmak zorunda kalınmıştır” dedi.
Cezalandırma yöntemi
Bozkurt, bu ağır yükü sırtlayan çalışanların “cezalandırıldığını” kaydetti. Bozkurt, yaşanan sürgünleri, “Yük taşımacılığının iki katına çıkmasında büyük emekleri olan çalışanlarımız resmen cezalandırılmıştır. Çalışanlara bir ödül verilmesi gerekirken, sürgünlerle emeklerinin karşılığı verilmeye çalışılmıştır. Salgının yaygın olduğu ve insanların evlerinden çıkamadığı böyle bir sürecin seçilmesi, herhangi bir tepkinin gelmeyeceğini düşünmelerindendir. Çünkü bu süreçte herhangi bir basın açıklamasına dahi izin verilmediği, yaşamın tüm alanlarındaki kısıtlamaların olduğu ve insanların evlerinden çıkmadığı bu sürece denk getirilmesi fırsatçılıktır” şeklinde değerlendirdi.
Sürgün sebepleri
Sendika üyelerine yönelik sürgünlerin nedenlerine değinen Bozkurt, şunları söyledi: “Bu sürgünlerin sebepleri, sendikamızın, demiryollarındaki eksiklikleri, yanlışlıkları ve liyakatsiz atamalara karşı muhalif bir tutum sergilemesidir. Sendikamız tarafından sürekli bir şekilde kurumun en tepe noktalarına atananların liyakatsizlikleri ve demiryolunu bilmemeleri, özelleştirmeye karşı duruşu ve demiryolu arazilerinin satılmasına karşı, sürekli bir şekilde basın yayın organlarına verdikleri demeçlerin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Kurum yöneticileri bu muhalif sesi, yanlışlıkları dile getiren tavrı ve hak aramada da en ön sırada yer alan sendikamızın sesini bastırmayı amaçlamıştır. Bu sürgünlerle sendikamızın örgütlülüğünü pasifize etme ve hak aramadaki tavrımızı sindirmeyi hedefledikleri ortadadır.”
Yandaşa kadro
Bozkurt, sürgünlerin aksine isteğe bağlı atamaların da yapıldığına işaret ederek, “Kurumumuzda rotasyon diye bir yönetmenlik, yönerge veya kurumumuzda ilgili rotasyonun olduğu gösteren herhangi kanun da bulunmamaktadır. Eğer atamaları ve sürgünleri çıkan çalışanlara bakarsanız bunların birçoğunun bulundukları iş yerlerinde hala iki yıllarını doldurmadıkları görülecektir. Özellikle 5’inci Bölge Müdürlüğü’ndeki atamalar bu anlamda bize güzel bir veri sunmaktadır. Elazığ Gar Müdürü emekliliğine az bir süre kalmış, Batman Gar Müdürlüğüne gönderiliyor; boşalan bu yer için de Diyarbakır Gar Müdürü atanıyor. Aynı zaman da Diyarbakır Gar Müdürlüğü boş bırakılıyor ve herhangi bir atama yapılmıyor. Hekimhan’da boşalan yerlere de madende istasyon şefi ve Diyarbakır’daki Gar Şefi ünvanıyla çalışan üyelerimiz sürülüyor. Arkadaşlarımızın sağlık sorunlarını göz ününe aldığımızda ileri ki süreçte daha büyük sıkıntıların çıkacağı görülebilmektedir” bilgilerini paylaştı.
Sesimiz kısılmaya çalışıyor
Sendikalarının demiryollarındaki farklı tarihlerdeki tren kazalarının bilinmeyen yönlerini gündeme getirdiğini anımsatan Bozkurt, Çorlu tren kazası ile Ankara-Konya seferlerini yapan yüksek hızlı trenin kazası, Haydarpaşa Gar ve Ankara Gar sahasının 49 bin metrekare alanın peşkeş çekilmesini gündemleştirdikleri için sürgünlerle sendikalarının sesinin kısılmaya çalışıldığını sözlerine ekledi.
Bozkurt, şöyle devam etti: “Kurum yöneticileri bizim gizi muhalif bir sendikayı bastırıp ya da pasifize edip daha rahat bir şekilde hareket etmeye çalışmaktadırlar. Bir de kurum yöneticileri kurum üzerinde ki baskıcı bir tutum oluşturabilmek için hak-hukuk, anlamında kendilerini taciz eden örgütlü yapıları bertaraf etmeye çalışmaları birinci öncelikleri haline geliyor. Türkiye’deki üst düzey kurum yöneticilerinin totaliter bir kafa yapısına sahip olmasını da ekleyebiliriz. Bu ülkenin 164 yıllık emeği özelleştirilirken bunun yanlış olduğunu dile getiren sadece sendikamız olmuştur. Aynı zaman da özelleştirmeye karşı duruşumuz bizleri kurum yöneticileri gözünde öcüleştirmektedir. Bu özelleştirmeyle ilgili acaba bu kurum, Körfez taşımacılık, Omsan taşımacılık gibi şirketlerin kar marjlarını mı yükseltmeyi hedefliyor? Bu gibi soruları da aklımıza getirmeliyiz.”
HABER MERKEZİ