Selahattin Demirtaş, Ahmet Davutoğlu ile ilgili ‘Dinleme yeteneği yok sadece konuşur. Bu ‘stratejik dehanın’ yapması gerekenen en anlamlı şey geçmiş yıllar nedeniyle samimi bir özür ve özeleştiridir.’ dedi
Edirne F Tipi Cezaevi’nde 3 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gündemdeki kolları değerlendirdi. Demirtaş demokrasi ittifakına ilişkin ‘Bir kere birleşsek kazanırız’ derken Gelecek Partisi’ni kuran Ahmet Davutoğlu’nun “geçmiş yıllar nedeniyle samimi bir özür ve özeleştiri vermeden başarılı olmasının mümkün olmadığını söyledi.
Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın sorularını yanıtlayan Selahattin Demirtaş özetle şu mesajları verdi:
‘Tahliyemi halktan talep ediyorum’
(“Tahliye talep etmiyorum” sözünün gerekçesi) Bizim “sözde tutukluluk” kararlarımızı hâkimler vermiyor ki onlardan tahliye isteyelim. Son kararı veren Erdoğan’dır. Ben de Erdoğan’dan tahliye isteyecek değilim, ben tahliyemi halktan talep ediyorum. Günü geldiğinde halk, “tüm siyasi rehinelerin” özgürlüğüne karar verecek. Bunun için halk, kendi özgürlüğünün peşinden daha çok koşmalı ve mücadele etmeli. Biz de bu mücadelenin bir parçasıyız. Zaten demokrasi ve özgürlük ile AKP-Erdoğan zihniyeti bir arada ve aynı anda var olamaz. Biri varsa diğeri yoktur. “Bizim rehineliğimiz” ise AKP’yi güçlendirmiyor, daha da zayıflatıyor.
‘Yargı AKP elinde pespaye’
AİHM’nin beraat kararı sonrası yeniden tutuklanması üzerine Demirtaş şu ifadelerde bulundu: “Siyasi kumpas” dediğimiz tam da budur işte. Yargı şu anda AKP’nin elinde pespaye bir haldedir. AKP’nin hukuk komisyonu gibi çalışan mahkemeler adalet dağıtabilir mi? 3 yıl önce AKP il yöneticisi olan bir avukat, alelacele hakim yapıldı ve bu “sözde hâkim” Sebahat Tuncel’i “yargılayarak” ona “skandal” bir ceza verdi. Şimdi biz buna yargılama mı diyeceğiz? Herkes bilmelidir ki şu anda yargı diye bir kurum yoktur, her şey tek bir kişiye bağlıdır. Dolayısıyla böyle bir düzende hiç kimse güvende değildir. Şunu da belirtmeliyim ki bu duruma karşı sesini yükseltmeyen herkes, istemeden de olsa bu adaletsizliğin suç ortağı olur. Bu nedenle sesimizi cesurca yükseltmeli ve bu adaletsiz, eşitsiz, haksız düzene artık bir son vermeliyiz.
‘AKP sonrasına hazırlanalım’
Türkiye’nin artık AKP sonrasına hazırlanmayı ciddiyetle tartışması lazım. Ben HDP yönetimi adına konuşmuyorum ama şahsi fikrim, ayrımsız tüm muhalefet güçlerinin, asgari demokratik ilkeler etrafında ortak bir “demokrasiye geçiş programı” çıkarmak için aynı masada toplanma erdemini göstermeleri gerektiği yönündedir. Toplum, AKP sonrasında kolektif siyasi akıl ve işbirliğiyle hareket etmezse yaralarını saramaz. Aksine, yaralar daha çok kanar.
‘Birleşirsek sarsarız’
Hükümetin, yargıyı, parlamentoyu, medyayı, bürokrasiyi, üniversiteleri, iş dünyasını, sosyal yaşamı ve bütün nefes alanlarını teslim almış görüntüsü var. Ve öyle bir hava yaratıyorlar ki sanki bin yıl daha böyle devam edecek. Bakın, tüm samimiyetimle söylüyorum, AKP bitmiş, tükenmiş, çürümüş bir partidir. Bağırıp çağırıp, tehdit edip korkutmaya çalışarak bu durumlarının fark edilmesini önlemeye çalışıyorlar sadece. Cumhuriyet tarihinin en fazla suça, günaha, vebale bulaşmış siyasi anlayışından korkmayın. Bizler 82 milyon yurttaşız. El ele versek, bir defacık birleşsek bile iktidarlarını sarsarız. Konuşmaktan, eleştirmekten, protesto etmekten, yazmaktan, örgütlenmekten korkmayın. Neyse bedeli ödemekten de çekinmeyin, az kaldı çünkü. Özgürlüğün de demokrasinin de şafağındayız. İlk sandıkla tarihe gömülecekler, merak etmeyin. Bir arada, barış içinde, özgür ve eşit yaşamı mutlaka sağlayacağız.
‘Davutoğlu özeleştiri yapsın’
Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’ni kurması üzerine Selahattin Demirtaş şu değerlendirmelerde bulundu;
Yakın geçmişin mimarı oldukları için kendilerini yakınen tanıyoruz elbette. Program ve siyasi çizgileri bir yana, Davutoğlu’nun “dinleme” diye bir yeteneği yok. Sadece konuşur. Dinliyor gibi göründüğünde de içinden konuşmaya devam eder. Böylesi bir “stratejik dehanın” yapması gereken en anlamlı şey, geçmiş yıllar nedeniyle samimi bir özür ve özeleştiridir. Bunu yapmadan siyasette yol alabileceğini öngörmüyorum. Türkiye’nin demokratik ilkelerde buluşmaya acilen ihtiyacı var. Her siyasi akım buna katkı sunduğu oranda anlamlı ve kalıcı bir iş yapmış olacaktır. Babacan’ların ne yapacaklarını biz de dikkatle izliyoruz. Fakat şunu da samimiyetle belirtmeliyim, toplumun yegâne kurtuluş umudu sol-demokratik çizgidedir. Asıl büyütülmesi ve iktidara taşınması gereken sol bloktur… AKP sonrası iktidarda, HDP dahil, sol güçler de mutlaka olmalıdır. En makul olanı ise bu yıkım döneminin ağır tahribatlarını giderecek iki üç yıllık bir “demokrasiye geçiş koalisyonu hükümeti” kurmak olacaktır.