Bir iki hafta önce cezaevinden gönderdiği iki yazıda Türkiye’de bir demokrasi ittifakının nasıl oluşturulabileceğinin ilke ve yöntemlerini ortaya koyan Selahattin Demirtaş’ın adı etrafında dönen tartışmalar yine siyasi gündemin en önemli maddelerinden biri oldu.
Muhalefet çevrelerinde de, iktidar medyasında da durum aynı. Demirtaş’ın önerileri iki tarafı da zorluyor.
HDP ile siyasetin kilit gücü haline gelmiş olan Kürt siyaseti, muhalefeti de iktidarı da ne olduğunu açıkça ortaya koymaya itiyor. Eğer ülkede bir demokrasi ittifakı ya da seçim birliği oluşacaksa Demirtaş’ın önerilerine yönelik tavırları muhalefet için bir turnusol olacaktır.
İktidar Selahattin Demirtaş’ı ve genel olarak HDP’li vekil ve yerel yöneticileri tutukladığından beri nasıl yanlış bir hamle yaptığının farkında olmalı.
Bu hamle dünya ve Türkiye kamuoyunda vicdanları sızlatırken, Selahattin Demirtaş ve parti arkadaşlarının politik gücünü de azaltmadı. Özellikle seçim dönemlerinde Türkiye toplumu, Edirne’deki hücresinden Demirtaş’ın hangi mesajları göndereceğine dikkat kesiliyor.
Bu yüzden de iktidar medyası her zamanki taktiklerine başvuruyor. Önce Demirtaş’ın partisiyle sorunları olduğu ya da yeni bir parti kuracağı yönünde dedikodular üretilip yayılıyor. Ancak geleneksel Türkiye siyasetinin kariyerist hastalıklarından ve hırslarından sıyrılmış Kürt siyasetini tanımayanların aldanabileceği bu dedikodular yalanlandığında da, bu defa itibar suikasti yoluna sapıyor iktidar medyası.
Mahkeme heyetlerinin bile kullanmaktan vazgeçtiği asılsız suçlamalarla Demirtaş’ın toplum nezdindeki prestijine saldırıya geçiliyor.
Bu defa da iktidarın her iki taktiği de işe yaramadı.
Demirtaş, önce eşi Başak Demirtaş’la görüşmesinde HDP’ye bağlılığını net olarak ifade etmişti, daha sonra geçen Pazar kendisini cezaevinde ziyaret eden HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’a da şöyle demiş: “Ben siyaseti, hayatı bu partide öğrendim. Bu partide mücadele ettim, büyüdüm, yürüdüm. Dolayısıyla benim partim dışında herhangi bir mecrada, HDP dışında herhangi bir arayışta adımın geçmesi beni üzer, hatta öfkelendirir.”
Demirtaş, cezaevinden bu mesajları gönderirken, itibar suikastini gazetecilik kisvesi altında deneyen iktidar çevrelerine de en iyi cevabı hukukçular ve demokratik kamuoyu verdi.
Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden yazdığı yazılar ve verdiği röportajlar sadece iktidarı değil ortalıkta demokratlık maskesi ile dolaşan kimi siyasetçileri de ne olduklarını ortaya koymaya zorluyor.
Meral Akşener’in Demirtaş’ın bir ifadesine verdiği karşılık ve kullandığı ‘kan davası’ lafı onun nasıl kolayca ırkçılığa kayabileceğini gösterdi.
Türkiye muhalefeti bu ırkçı ve ulusalcı saplantılarından kurtulmadan bu ülke için demokrasi umudu olamaz.
Kürt siyaseti, HDP ve Demirtaş’ın önerileri, Türkiye’de bir demokrasi ittifakının kurulmasında kilit rolde bir konumun yanı sıra böyle bir ittifakın yol göstericisi olma işlevini de edinmiştir artık. Kürt siyaseti bu siyasi konum ve işlevi onlarca yıldır süren ve ağır bedel ödediği bir mücadelede edinmiştir.
Bu yüzden eğer Türkiye’de bir demokrasi ittifakı kurulacaksa, muhalefetin önce bu mücadeleyi ve Kürt toplumunun demokrasi ve barış taleplerini anlaması gerekiyor.