Demirtaş ve Kavala davaları ile ilgili konuşan AİHM eski hukukçusu Ümit Kılınç, her iki tutuklunun da serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Kılınç, tutukluluğun uluslararası yasaların ihlali anlamına geldiğini söyledi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Yazı İşleri Müdürlüğü eski hukukçusu Ümit Kılınç, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında verilen hak ihlali kararının uygulanmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. maddesini ihlal anlamına geldiğini ifade etti. Her iki davada da başvurucuların hürriyetinden mahrum bırakıldığına dikkati çeken Kılınç, “Dolayısıyla kanaatime göre 46. maddeye göre hemen bırakılması gerekiyor” dedi.
‘Demirtaş politik tutuklu’
Demirtaş davasında AİHM’in İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 3. fıkrası ve 18. maddenin ihlaline karar verdiğini vurgulayan Kılınç, “Buradaki ihlal kararı şu anlama geliyor. Selahattin Demirtaş hukuki nedenlerden çok politik nedenlerden dolayı tutuklu. İnsan Hakları Mahkemesi sözleşmenin 46. maddesine dayanarak başvurucunun serbest bırakılmasına karar verdi. Ama o karar uygulanmadı. Sonrasında gerek başvurucu taraf olsun gerekse de hükümet tarafı olsun davanın büyük daireye gönderilmesine karar verdi. Hali hazırda bu davadan bahsetmek çok sağlıklı değil, çünkü dava şu anda derdest. Duruşma yapıldı halen karar verilmiş değil. Dolayısıyla bu aşamadan sonra daire tarafından verilen karar geçerli bir karar değil. Çünkü dava şu anda büyük daire önünde derdest durumda” dedi.
‘Kavala serbest bırakılmalı’
Kılınç, Osman Kavala davasından da AİHM’in İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5/1 C maddesinin ihlal edildiği, başvurucunun hürriyetinden mahrum bırakılması için makul şüphenin olmadığı yönünde karar verdiğini belirtti. Kılınç, “Bu şu anlama geliyor. Yani başvurucuyu hürriyetinden mahrum bırakacak hiçbir durum söz konusu değil. Bu madde ile birlikte 18. maddenin de ihlaline karar verdi. Bu iki dava Türkiye için çok önemli. Çünkü İlk defa Türkiye ilgili davalarda sözleşmenin 18. maddesinin ihlaline karar verildi. Aslında Türk makamları hakkın kötüye kullanılması yönüyle söz konusu başvurucuları hürriyetlerinden mahrum bırakıyor. Kavala ve Demirtaş davalarında mahkeme başvurucuların serbest bırakılmasını talep etti” diye konuştu.
‘Karar icra edilmeli’
Kılınç, Kavala hakkında verilen kararın icrası konusunda da şunları söyledi: “Burada asıl soru kararın hemen icra edilmesi gerekiyor mu yoksa 3 aylık kesinleşme süresini beklemek mi gerekiyor? Bu konuda hükümetin argümanı 3 aylık süreyi beklemek. Eğer 3 ay içerisinde dava büyük daireye gitmezse bu şekilde kesinleşiyor ve İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen karar bağlayıcı olur. 46. maddeye göre İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen bir kararın icrası Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne aittir. Ama son zamanlarda AİHM kendini komitenin yerine koyarak kararın nasıl icra edilmesi gerektiğini de söylüyor. AİHM ihlal kararının nasıl icra edileceğini doğrudan söylüyor. Yani şahsın hemen bırakılması gerektiği söyleniyor. Dolayısıyla başvurucu davasında 3 aylık süreyi beklemek gerekmemektedir. Çünkü orada 3 aylık süre ne anlama geliyor? Davanın kesinleştikten sonra icrası için bakanlar komitesine gidecek. Kanaatime göre 46. maddeye göre şahsın hemen bırakılması talep ediliyorsa o şahsın hemen bırakılması gerekiyor.”
Politik baskı
“Bu durumda ne yapılabilinir?” diye devam eden Kılınç, şunları dile getirdi: “Dosya şu anda bakanlar komitesine gitmemiş. Çünkü 3 aylık süre dolmamış. Dolayısıyla bakanlar komitesine yazı yazılırsa bu aşamada bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Ama Avrupa Konseyi Sekreterliği’ne durum bildirilerek Türkiye üzerinde politik bir baskı yaratılabilir. İnsan Hakları Mahkemesi bir karar verdiği zaman ülkeler buna uyuyor. Ama Kavala ve Demirtaş bırakılmadı. Bu çok da alışılagelmiş bir durum değil. Dolayısıyla bu konuda bir içtihat boşluğu var. Başvurucunun ya da temsilcilerin mahkeme ile yazışmaları ve durumu Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne bildirmesiyle bir çözüm bulunabilir.”
URFA