‘Yüz yıldır Kürtler kendi devletini kuramadı. Yüz yıldır Türkler, Kürtleri bitiremedi’ diyen Demirtaş, çözüm için Abdullah Öcalan’ın yetkili olduğunu söyleyerek ‘Türkiye Cumhuriyeti demokrasi karşılığında Öcalan ile görüşmelidir’ dedi
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 16’ncı duruşma periyodunun, 6’ncı oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına HDP’li milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda avukat ile izleyici katılırken Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) bağlı Avukat Hakları Merkezi’nden (AHM) bir temsilci de gözlemci olarak yer aldı.
Duruşma verilen aranın ardından, Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın beyanlarıyla devam etti. “Türk Devleti tarihinin en zayıf dönemini yaşıyor” diyen Parmaksız, bunun Kobanê Davası’nda net bir biçimde görüldüğünü ifade ederek, şöyle konuştu:
‘İşte bayrak o zaman düştü’
“Ruhen haksız ve zayıflar. Bu nedenle çok saldırıyorlar. Hrant Dink’i öldürdüklerinde ‘Hrant Türklüğü aşağıladı’ dediler. Bu şekilde bir ortam oluşturdular ve lümpen bir çocuğa öldürttüler. Neden ona öldürttüler? Çünkü onlar maaşlı yurtseverlerdir. Kendileri yapamaz çünkü ellerindeki malı mülkü kaybetmekten korkarlar. Bu memlekette sözde bayrak düşmüşse elini ateşe sokarsın. Gidip 17 yaşındaki bir çocuğa bir Ermeni’yi öldürtmezsin. Bu mu yurtseverlik? Bayrağı Ogün Samast mı kaldıracak? İdlib’te Ruslar Türk askerlerini uçaklarla bombaladılar, hiç kimse bir şey yapamadı. Türk askeri orada radikal islamcıları koruyordu. İşte bayrak o zaman düştü. Çin F-16 vermek istemiyor. Türkiye bunu alabilmek için aylardır uğraşıyor. Bayrak düştü. ABD Ticaret Bakanlığı Türkiye devletini bypass ediyor. TÜSİAD’a mesajlar gönderiyor. Bayrak orada da düştü. Bayrak, DAİŞ iki askeri canlı canlı yaktığında yine düştü. İngiltere ülkedeki çöplerini kamyonlarla Türkiye’ye gönderiyor. Bayrak bir kez daha düştü. Türk insanı en ucuz işçi olarak çalışıyor. Köle döneminde bile egemenlere daha pahalıya mal oluyordu işçiler. Bayrak işte böyle düştü. Türkiye, kara para aklama ve uyuşturucu merkezi oluyor. Sakarya-Düzce civarında bir sürü imalathane var. Dağıtım merkezi haline döndü ülke. Bayrak düştü.”,
‘Demokratik ulusu oluşturmak gerekiyor’
Kürt meselesinin savaş politikalarıyla çözülemeyeceğine dikkat çeken Parmaksız, “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” vurgusu yaparken, “Milliyetçilik bir burjuva ideolojisidir. Evrensel değildir. Balkanlarda neler oluyor? Arnavutluk’un derdi Kosova ve Karadağ’daki Arnavutları almak. Sırpların derdi ise Bosna’daki, Kosova’daki Sırpları almak. Hırvatistan, ‘Bosna ve Karadağ’daki Hırvatları alacağız’ diyor. Makedonya da ‘Büyük Makedon Devleti’ni kuracağız’ diyor. Her biri bir hesap peşinde. Hepsi de milliyetçi. Herkes kendisi dışındaki herkesi küçümsüyor, aşağılıyor. Ulus-devlet meselesini aşmak, demokratik ulusu oluşturmak gerekiyor. Çerkesler diyor ki: ‘Bu vatan için çarpışırken Türkçe bilmiyorduk. Bugün ise Çerkesçe bilmiyoruz.’ Ben böyle bir Türklüğü kabul etmiyorum” dedi.
Demirtaş: İttihat Terakki’nin tartışmaları tekçi anlayışta uzlaşma sağlıyor
Ardından mahkeme başkanı, iddia makamının mütalaası ve bu celsede okunan belgelere dair siyasetçilere ve avukatlarına söz verdi. Söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, davada yaşanan hukuka aykırılıkları defalarca dile getirdiklerini belirtirken, “Dosyanızda benimle ilgili bir AİHM kararı var. Orada da yargılananların siyasi saiklerle tutuklu bulunduğuna dair bir karar var. O nedenle davanın siyasi amaçlarını es geçerek tartışmak hukuku görmemek olur. Neden bu davayı biz Türkiye tarihinin önemli bir siyasi davası olarak görüyoruz? Osmanlı çökerken İttihatçıların iki ayrı kanadının çatışması, Cumhuriyet’in kurulmasıyla son bulmadı. Demokrat Parti ve CHP olarak ikiye ayırılan gelenek, dillendirilen devletin bekası gereği laik seküler Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni, bütün kimlikleri inkâr ederek inşa etmeye karar verdiler. O günden bugüne baktığımızda bu davanın neden siyasi kırım davası olduğu daha iyi anlaşılır. Osmanlı dağılırken milliyetçi akımların Osmanlı’yı böldüğü paranoyası nedeniyle Anadolu’daki millet tanımının tartışmalar sonucu Türklük üzerinden kurulmasına karar verildi. Kimi İslama denk bir Türklük, kimi büyük Turan’ın bugünkü ismi olarak tartışıyor. En nihayetinde etnik bir Türklük tanımı bütün Anadolu’da bir çimento olarak ortaya çıkıyor. İttihat Terakki’nin tartışmaları bu konuda uzlaşma sağlıyor. ‘Milletin bir tek dili olmalıdır. TC’ye bağlı herkes Türk’tür. Bilinci ve tarihi aşılanmalı. Bunun dışına çıkan herkes de rejimin radarına girmelidir’ deniliyor. Kendi aralarında ayırımlar olsa da uzlaşma sağladıkları nokta budur” dedi.
Kobanê Davası’nda yargılananların da resmî ideolojiye karşı gelen siyasetçiler olduğunu vurgulayan Demirtaş, devamında şöyle konuştu:
‘Ortak ulusal değerler yaratılabilir’
“Resmi ideolojiye uymuyorsa sanatçı da olsa, siyasetçi de olsa terörist kabul ediliyor. Salonda bulunan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin bu resmî ideolojiye inandığını düşünüyorum. ‘Devletin bütünlüğünü nasıl koruyacağız’ diye düşünüyorlar. Kendilerini devlet yanlısı olarak tanımlıyorlar. Tarih 1925’ten 2022’ye aynı kodlarla devam ediyoruz ama yanılıyorsunuz. O yıllarda yapılan hatalar düzeltilebilir. Devlet parçalanmadan, ulus bütünlüğü bozulmadan yeni tanımlar oluşturulabilir. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyası aynı zamanda Mısır gibi büyük bir medeniyet merkezi, İstanbul gibi medeniyet merkezi var. Dünyada bu tanımları doğuracak hiçbir kimse olmasa bile biz bu zenginliklerle ve deneyimlerle kendimiz üretebiliriz. Dinlerin bize kazandırdığı muazzam birikimler var. Ayrıca yaşadığımız savaşlar, soykırımlar var. Kürt isyanları var. Buradan çıkarmamız gereken dersler var. Anadolu coğrafyası halklar ve medeniyetler bileşkesidir. Çok sayıda kültür vardır. Bunlar yok etmek veya tekleştirmek mümkün değildir. Bu bir ihanet olacaktır aynı zamanda gereksizdir. Bir kimlik etrafında bütünleşmeden ortak ulusal değerler yaratılabilir. Devletin ve bizim çok kültürlü ulusun bağımsızlığını simgeleyen bayrak bunlardan biridir. Hukuk, ulusal birliğin güvencelerinden biridir. Diller de bunlardan biridir. ‘Burası Türk yurdudur. Sevmeyen terk etsin’ diyorlar. Hayır burası hepimizin yurdudur. Kürt olarak benim Ankara’da, Trabzon’da hakkım var. Bölünmeyi engellemenin yolu tekleştirmek değil birleşmektir. Birlik çokluktur. Tek dil, tek millet Hitler’in sloganıdır.
‘Çözüm için Abdullah Öcalan yetkilidir’
Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, Kürtleri, Alevileri ve Çerkesleri savaşa dahil edebilmek için çoğulcu söylemlere yer vermiştir. Anadolu halkları da bu savaşta katkı sağlamıştır. Kürdistan’ın güney bölgesi Misak-ı Milli sınırları içerisinde tartışılıyordu ama Lozan ve 1924 Anayasası’nda bu iş bozuldu ve Türkleştirmenin resmi ideolojisi ortaya konuldu. Sene 2022’de savcı önümüze bir mütalaa koymuş. Mütalaanın temelinde Kürt sorunu, Kürtçe konuşma ve Kürtlükle ilgili meseleler. Herkes ders çıkarmalı. Yüz yıldır birbirimize çektirdiğimiz acılara son vermemiz lazım. 2012 sonu 2013 başındaki Çözüm Süreci’nde özgürlüklerle ve kansız bir çözüm talebi yükselmişti. Çözüm Süreci Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin ayakları üzerine oturtulması isteğidir. Türkiye Devleti, kendi Kürt halkına dürüst ve eşit davransın ki Kürt de devletine taş atmasın istiyorduk. İşin emperyalizm boyutu da var. Emperyalizm Kürt Türk’ü vurmuş Türk Kürt’ü vurmuş buna bakmaz, rantına büyümesine bakar. Bu sorunun çözülmesinde sen ya da ben zarar görmeyiz. Emperyalizm zarar görür. Bu nedenle bu mesele aynı zamanda bir sınıf meselesidir. Çözmek için birilerinin cesaretli davranması gerekir. Özgürlüğünden feragat etmesi gerekecek. Korkak ve kaypak siyasetçilerle bu iş yürümez. Bize fedai siyasetçiler lazım. Terörist yaftası yemeyi göze almanız lazım. Çözüm için Abdullah Öcalan yetkilidir. Türkiye Cumhuriyeti demokrasi karşılığında Öcalan ile görüşmelidir. PKK’ye özgürlük ve demokrasi vadetmeli, başka bir şey değil.
‘Artık değişim zamanı’
Irkçılık üzerine kurulan beka çoktan yıkıldı. Artık değişim zamanıdır. Bir kısım muhalefet partisi dahil HDP’yi dışlayan ve kapatmaya çalışanlara karşı biz değişim zamanının geldiğini düşünüyoruz. Savcının mütalaası ile devleti korumaya çalışıyorlar. Başaramayacaksınız. Ülkeyi bölünme tehdidi ile karşı karşıya bırakanlar biz değil bu mütalaanın arkasındakilerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ne herkesten çok sahip çıkacağız. İtirazı olan var mı? Devletin bekasını tekçilik üzerinden kuranlar, cemaatçiler, emperyalistler itiraz ediyor, evet. Tam böylesi bir tarihsel kırılma varken, AKP iktidarı, 1400 yıllık İslam medeniyetinin yeni ve en modern temsilcisi olarak 2002 Kasım’da seküler laik Atatürk Cumhuriyeti’nde tek başına iktidar oldu. Çok ilginç bir gelişmedir bu. Cumhuriyet’in yanlışlarının düzeltilmesi ve Cumhuriyet’in ötekileştirdiği muhafazakarlar, Kürtler ve Alevilerin Cumhuriyet’le barışması açısından önemli bir gelişmeydi. Geldiğimiz gün itibariyle ise yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık, adaletsizlik, İslam’ın ‘i’si bile olmadan İslam adına hareket ettiler. Erdoğan-Bahçeli ittifakı tarihi yenilginin hesabı sorulmasın diye şimdi her türlü hukuksuzluğun öncüsü oluyor. Türkiye artık değişim kapılarını aralamıştır. Şimdi kazananın ne olduğunun tartışılmasıdır. Kazanan, özgürlük, demokrasi, İslam, kadınlar, emekçiler olmalıdır. AKP, her şeyi berbat etmiştir. İslam’ın bu şekilde horlanmasından üzüntü duyuyorum.
Kobanê Davası bu çatışmaların bir sonucudur. Biz silaha bulaşmadık. PKK savaşıyor. Biz HDP’yiz, siyasetçiyiz. Bekacılar ve hırsızlar bir kurgu oluşturdu. HDP’nin oyu ile belirlenecek bir MGK, devlet için bir tehdit olarak görülüyor. Biz neden tehdit olalım, Binali Yıldırım’ın Hollanda’daki 26 milyar dolar serveti tehlikedir.
‘Bir yerde uzlaşmak lazım’
Eskiyi savunanlar yenilmiştir. Yenilen Türk halkı değildir. Bu yenilgiden büyük bir zafer çıkacaktır. Demokratik Cumhuriyet çıkacaktır. Biz de Kürtler olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden inşa etmek için var gücümüzle mücadele edeceğiz. Yüz yıldır Kürtler kendi devletini kuramadı. Yüz yıldır Türkler, Kürtleri bitiremedi. Bir yerde uzlaşmamız lazım. Bizim evlatlarımız bu ülkede birbirini öldürmesinler. Askerlerin ve Kürt çocuklarının yattığı mezarlarda bir daha kimse ölmeyecek. Herkes eceliyle ölsün. Tarih bizim dediğimiz şekilde gerçekleşecek. Ben halkın istediği şey dışında kimseye tabi değilim.”
Demirtaş, son olarak tüm siyasetçilerin tahliyesini talep etti.
Duruşma devam ediyor.
MA