Duruşmanın 2. gününde dava Demirtaş’ın savunmasıyla başladı. 16 Nolu fezleke ile savunmasına başlayan Demirtaş, fezlekenin, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “toplantı gösteri yürüyüşü yasasına ihlal etmek” suçundan düzenlenerek Meclis’e gönderildiğini aktardı
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu’nda görülmeye bugün devam edildi.
Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde Ses, Görüntü ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Duruşmayı izlemek üzere yerli ve yabancı çok sayıda isim mahkeme salonunun önüne geldi.
Duruşmaya bugün de yabancı heyetlerin bir kısmı alınırken, bir kısmı alınmadı. İsveç Sosyal Demokrat Partisi Milletvekili Yılmaz Kerimo, EFA/Yeşiller Başkan Yardımcısı Lorena Lopez Lazcalle duruşmaya alınırken, Norveç Kızıl Parti Milletvekili Johan Petter Andresen ise alınmadı.
Duruşmada Demirtaş’ın avukatlarının yanı sıra HDP milletvekilleri Mahmut Toğrul, Mehmet Rüştü Tiryaki, Abdullah Koç ve HDP eski milletvekilleri Nazmi Gür, Hamit Geylani, Nihat Akdoğan ve Diyarbakır eski Baro Başkanı Ahmet Özmen de izleyiciler arasında yer aldı.
Demirtaş, “Fezlekeyi hatırlatayım; ‘Dosya içerisindeki olay zamanından anlaşılacağı üzere HDP milletvekili Selahattin Demirtaş’ın da örgüt tarafından izin alınmadan düzenlenen ve dağılma ihtarı yapılmasına rağmen dağılmayan ve bu şekilde yasadışı PKK terör örgütünün propagandasına dönüşen mitinge katıldığı ve bu süre zarfında suçu işlediği değerlendirilmekte’. Dün de fezlekelerle ilgili görüşlerimi belirtirken ifade ettim” dedi.
‘Yapılan ahlaksızlığın daniskasıdır’
“Hukukla ahlak hukukla etik ilişkisi birbiriyle doğru orantılı olmalı” diyen Demirtaş, şöyle devam etti: “Hukuka saygınız varsa ahlaklısınızdır; ahlaklı iseniz hukuka saygınız vardır. Burada yapılan ahlaksızlığın daniskasıdır. Madem beni örgüt üyesi olmakla, örgüte yardımla suçlayıp yasadışı gösteri yaptığımı iddia edeceksiniz ben tam olarak ne yapmışım neden bunu fezlekeye yazmıyorsun? Neden Meclis’e ‘bunun dokunulmazlığını kaldırın’ diye ciddi bir fezleke gönderiyorsun Meclis’e de neden delilleriyle ekleriyle birlikte göndermiyorsun? Az önce size delilleri okudum. Eylem etkinlik bu, açıklama bu, faaliyet bu, bundan ibaret. Sonrasında hatırladığım aklımda kaldığı kadarıyla bizim bulunduğumuz belediye konuk evinin bahçesinde aynı zamanda kamuya açık bir parktır orası, onun dışında bulunan yerlerde valilik emriyle güvenlik güçleri birkaç kişiye müdahale etmiş, kalabalığı dağıtmış gazla copla bazı yerlerde işkenceye varan uygulamalarla o kalabalığı dağıtmıştır. Biz de orada oturma eylemini sürdürmüşüzdür. Bizim yaptığımız faaliyet bu.”
‘O dönemin valisi ile birkaç güne kadar aynı cezaevindeydim’
“Örgütten talimat almışız, oturma eylemini örgütün çağrısı doğrultusunda gerçekleştirmişiz. Bu talepleri örgütün çağrıları doğrultusunda gerçekleştirmişiz” iddialarının olduğunu söyleyen Demirtaş, savunmasını şöyle sürdürdü: “Bunların hepsi o dönem 2011 tarihinde Diyarbakır’da ve bölgenin Türkiye’nin birçok yerinde bizim sivil siyaseti öne çıkaran, silahı, şiddeti, çatışmayı bertaraf etme gayretlerimize karşı bütün devlet içindeki kliklerin ve çetelerin yaklaşımı buydu. O dönemin iktidarı AKP ve Başbakan Erdoğan tarafından da desteklenen politikalardı. Vali dediğimiz kimdi? Benimle daha yakın zamana kadar aynı cezaevinde hapiste bulunan Hüseyin Avni Mutlu’ydu. Kendisi denetimli serbestlikten çıktı bir iki ay önce. Emniyet amirleri kimdi? 15 Temmuz’da darbeci dediklerimizdi. Bütün sahayı AKP-Cemaat işbirliği ile adeta provoke eden bir çete anlayışı ile yönetiyorlardı. Bir yandan Oslo’da görüşmeler yapılıyor, bir yandan BDP’nin yüzlerce siyasetçisi, belediye başkanı tutuklanıyor ve cezaevine konuluyor. Biz bir yandan demokratik siyaset güçlensin diye uğraşırken, savcılar ve emniyet amirleri el birliğiyle sahte delillerle her gün 50,100, 200 kişi KCK operasyonlarında tutuklandı diye içeriye dolduruluyor.
‘AKP’nin siyasi iradesiyle yapılan şeylerdir’
Bizler de o dönem BDP Parti Meclisi olarak aldığımız kararla hükümetin bu yaklaşımına karşı her yerde kesintisiz sivil itaatsizlik eylemleri başlatma kararını kamuoyuna duyurduk. Bu planlama bizim planlamamız olarak bir basın toplantısı ile fotoğraflarda göreceksiniz. Bir tarafımda Sayın Ahmet Türk var bir tarafımda Sayın Aysel Tuğluk, basın toplantısı ile biz kamuoyuna duyurduk. Bizim plan programımız budur, bunları yapacağız, taleplerimiz de budur. Bir siyasi program çerçevesinde başlatacağımızı duyuruyoruz. Fakat bunların kendisi zaten sivilleşmeden barıştan rahatsız. Bakın tekrar ediyorum cemaat değil, işi sadece cemaatin üzerine yıkma kolaylığına kaçmıyorum. Bizatihi AKP’nin siyasi iradesiyle yapılan şeylerdir bunlar. Çünkü cemaat AKP’nin siyasi iradesiyle yapılan şeylerdi bunlar. Çünkü cemaat AKP’nin beyniydi. Cemaatçiydi AKP. Korumasından danışmanına, bakanından valisine, milletvekilinden il başkanına kadar… Çünkü cemaate yakın olmayanın AKP’liliği sorgulanıyordu. Adliye saraylarında dolaştığınızda herhangi bir hakim savcının odasına girdiğinizde masasında Zaman gazetesi logosu görünecek şekilde bulunmuyorsa zan altında kalıyordu. Emniyet müdürlüklerinde, bütün emniyet amirlerinin odasında Zaman gazetesindeki logo görünecek şekilde dururdu. Kimlik beyanıydı bu. İşverenler, kamudan ihale almak isteyen işverenler cemaate yardım yapmadan, o dönemin valileri ‘önce gidin cemaate yardım yapın sonra gelin’ diyordu AKP’nin emri ile. Bu zihniyet iddianame hazırladı bize, bu zihniyet bunları hazırladı.”
‘Barış mücadelesi verdik’
Israrla barış mücadelesi verdiklerini anlatan Demirtaş, ekledi: “Biz ısrarla barış olsun, çatışma olmasın, bırakın sivil itaatsizlik eylemlerini yapalım, bırakın halk demokratik eylemi öğrensin, çatışma olmadan hiçbir sorun çıkmadan demokratik eylem yapılabileceğini gösterelim. Aldığımız karar bu. Diyoruz ki biz güvenlik güçleriyle karşı karşıya getirmeyecek şeyler yapalım ve halk, tabanımız şuna ikna olsun, desin ki, ‘Evet, biz demokratik barışçıl yollarla da sesimizi duyurabiliyoruz.’ Bizim partide, MYK ve PM’de tartışarak karara bağladığımız perspektif buydu o dönem. Çünkü diyoruz ki biz demokratik yol ve yöntemleri öne çıkarmazsak sürekli provokasyonlarla hem ölümler artacak hem çatışmalar derinleşecek hem de sorun çözülmez hale gelecek. O yüzden biz ısrarla sivil itaatsizlik, gerilimden uzak, çatışmasız yol ve yöntemler kullanmalıyız. Ve bunları çıkıp açıkça kamuoyuna belirttik.”
‘Erdoğan usta bir demagog’
Demirtaş, fezlekenin üzerinden 8 yıl geçtiğini ifade ederek, “Fezlekedeki suçlama abesle iştigal de, ben arkasındaki niyeti anlatmaya çalışıyorum. Bakın 8 yıl geçmiş, söylediğimiz her şey doğru çıkmış. Erdoğan ve AKP uyarılarımızı dikkate almamış Cemaat ne dediyse tıpış tıpış yapmış, bu sebeple ülke 15 Temmuz koşullarına gelmiş. Erdoğan ders çıkarmamış. Kendisini uyaranları düşman olarak görüyor içeri attırıyor, kendisinden beslenen asalaklarla iktidarda yürümeye çalışıyor. Ders çıkarmamış. Biz aynı noktadayız. Türkiye büyük bir tezgahla karşı karşıyaydı. Erdoğan da siyasi basiretsizliği, öngörüsüzlüğü; siyasetten, tarihten, coğrafyadan anlamayan bir siyasetçi olması nedeniyle halen hatalı politikalar uygulamaya devam ediyor. Seçim kazanıyor olması Erdoğan’ın usta bir siyasetçi olduğunu değil, sadece usta bir demagog olduğunu gösteriyor. Ne dostunu tanıyor ne düşmanını. Bizi düşman olarak kodlamaya devam ediyor. Erdoğan’ın dostu kim? Putin. Dostu kim? Trump. Müjdat Gezen düşman. Metin Akpınar düşman. Peki yurttaş kim?” diye sordu.
Demirtaş’ın savunmasının devam ettiği sırada HDP’li Hüsniye Kart isimli bir kadın “Mahkemenizi tanımıyorum. Leyla Güven’e selam. Tecrit kaldırılsın” diye haykırdı. Sivil polisler tarafından ağzı kapatılarak, dışarıya çıkarılan Kart’ın cezaevi karakolunda bekletildiği, savcılık talimatının beklendiği öğrenildi.
Duruşma, Demirtaş’ın savunması ile devam ediyor.
Kaynak:MA