Selahattin Demirtaş hapishanede motivasyon kaynağının halk olduğunu söyleyerek ‘Bedel ödeyen on milyonların onurlu duruşuna bakıyorum, tuzu kurulara veya klavye silahşörlerine değil’ dedi
Edirne Cezaevi’nde 4 yıla yakıdır tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, muhalefete yönelik birtakım eleştiriler getirdi. Demirtaş muhalefetin seçimi beklemesinin vahim bir hata olduğunu söyleyerek ‘Muhalefetin işi beklemek değil, harekete geçmek ve zulmün etkilerini en aza indirmektir’ sözleri ile eleştirilerini sıraladı.
Demirtaş seçimlere de hazırlanılması gerektiğini söyleyerek gelecek seçimlerde HDP ve diğer muhalif partilerin tabanlarının AKP ve MHP bloğunu iktidardan indireceğini düşündüğünü ifade ediyor.
Ayrıca Demirtaş güncel siyaset ve partilere getirilen önerilere ilişkin “Ben acı çeken, bedel ödeyen on milyonların onuruna bakıyorum. Tuzu kurulara ve klavye silahşörlerine değil” sözleri ile yanıt verdi
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Edirne F Tipi Cezaevi’nden Artı Gerçek’ten Derya Okatan’ın sorularını yanıtladı.
Demirtaş şunları söyledi:
Faturayı yoksullara ödetiyorlar
Pandemi nedeniyle kızlarınızla görüşemediğinizi biliyoruz. Peki, genel olarak pandemi süreci nasıl geçiyor cezaevinde? Hem sizin koşullarınız hakkında bilgi almak hem de dışarıya dair gözlem ve değerlendirmelerinizi almak isterim. Türkiye’de pandemi yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her seferinde bir kızımla görüşebiliyorum. Yani her birini ayda bir kez görebiliyorum. Burada, Mart ayından beri karantina uygulaması devam ediyor. Aile ve avukat görüşleri sadece kapalı ve sınırlı bir şekilde yapılabiliyor. Spor ve benzeri faaliyetler her gün yerine sadece haftada bir saat yapılabiliyor. Mektuplar ve gazeteler 24 saat bekletilip öyle veriliyor.
Dışarıda ise işin çığırından çıktığı anlaşılıyor. Halk adeta kendi kaderiyle baş başa bırakıldı. Hazine tam takır olacak şekilde boşaltıldığından, hiçbir tedbir alınamıyor. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir politikası uygulanıyor. Elbette Hükümetin başarısızlığının tüm faturasını en ağır şeklide halk, özellikle de yoksullar ödüyor.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem yazınıza dair birkaç sorum olacak. Birincisi, bu yazıda demokratik özerklikten bahsetmiyorsunuz. Partiniz demokratik özerkliği savunuyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Ben, merkezi yönetim modelinin nasıl olabileceğine dair bir öneri yaptım sadece. Demokratik özerklik ise bir yerel yönetim modelidir ve her tür demokratik merkezi yönetim modelinde uygulanabilir. Dolayısıyla önerimin HDP programıyla ters düşen bir tarafı yok.
Tutuklanmanızdan bu yana siyasetteki isimlerin HDP’ye, Kürtlere yaklaşımında bir değişiklik olmadı. “Samimiyet ve cesaret” çağrısını kime yapıyorsunuz?
Değişiklik olmadı demek yanlış olur. Belki istenen veya beklenen düzeyde olmadı ama yine de hem muhalefette hem toplumda değişim oluyor. Bunu görmek ve buna değer biçerek büyütmeye çalışmak daha doğrudur. Bu zordur ama başka seçeneğimiz de yoktur. Sabırla çalışmak ve demokrasi kanadını büyütmek zorundayız.
Kurumsal demokrasi istiyoruz
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” tanımını diğer parti liderleri de dillendiriyor. Burada sizin ve HDP’nin önerisinin farkı ne? Sadece parlamenter öneri olarak algılanmasın, diyorsunuz ancak önerilerinizin çoğunluğu parlamenter sistemin ihya edilmesine odaklanıyor. Oysa, içinde bulunulan duruma son vermenin yol ve yöntemlerinin daha fazla öne çıkarılması gerekmez mi?
Bizim sunduğumuz öneri, sadece TBMM düzeyinde değişiklik içermiyor. Yargıdan medyaya, yerel yönetimlerden bürokrasiye, üniversitelerden sivil topluma, siyasi partilerden seçim sistemine kadar tüm alanlarda reform yapılması ve kapsamlı bir sistem değişikliğiyle kurumsal demokrasiye geçilmesini öneriyoruz. Bu öneriler parlamenter sistemin ihyası değil, tümden demokratik bir sistem yapılanmasını içermektedir. Zaten bu öneriler, içinde bulunulan tek adam rejimine son verilmesine dair ciddi ve alternatif bir modeli ifade ediyor. Bunun yolu ve yöntemi ise diğer önermemizde yani demokrasi ittifakı tartışmalarında detaylı bir şekilde sunulmuştur. İki metin birbirini tamamlar niteliktedir.
‘Bedel ödeyen on milyonların onurlu duruşuna bakıyorum’
Meral Akşener, kahvaltı çağrınıza “kan davası” örneği ile yanıt verdi. Böyle bir yanıtı bekliyor muydunuz? Size bu çağrıyı yaptıran motivasyon neydi?
Bu yanıta cevap vermeme gerek yok, yeterince tartışıldı zaten. Ben tüm kesimlerle diyalog kurmayı başaramadan sorunlarımızı çözemeyeceğimizi görüyor, buna inanıyorum. İnsanların bize karşı ön yargılı olmamasını beklerken bizim de aynı şekilde ön yargıların tutsağı olarak siyaset alanımızı daraltmamız doğru olmaz. İlkeli davrandıktan sonra oturup konuşamayacağımız hiç kimse yoktur. Bize güvenen, inanan, en zor koşullarda bile desteklerini esirgemeyen halkımız da bizden siyasi çözüm bekliyor, kuru slogan değil.
Halkın beklentisi benim en büyük motivasyon kaynağımdır. Açık söyleyeyim, ben acı çeken, bedel ödeyen on milyonların onurlu duruşuna bakıyorum, tuzu kurulara veya klavye silahşörlerine değil. Ve her zaman çözüme odaklanmaya çalışıyorum. Her tavrımın veya sözümün bu şekilde anlaşılması gerekir. Ki halk bunu böyle anladığı için de içim rahat bir şekilde ve özgüvenle hareket ediyorum.
‘Yaptıklarının faturasını ödeteceğiz’
6-8 Ekim Kobane eylemleriyle ilgili hakkınızda verilen ikinci kez tutuklama kararının üzerinden bir yıl geçti. Aynı soruşturma kapsamında dönemin MYK üyeleri dahil çok sayıda kişi gözaltına alındı. Bu operasyonun amacı nedir sizce? AKP iktidarı ne yapmaya çalışıyor?
Biz tutuklu falan değiliz. AKP-MHP tarafından yürütülen siyasi operasyonlar sonucunda siyasi rehine olarak hapiste tutuluyoruz. Son operasyonlar da aynı amaçla, yani HDP’yi rehin alma, HDP’ye diz çöktürme amacıyla yapılıyor.
Bir diğer amaç da muhalefet blokunu dağıtmak, muhalefetin bir araya gelmesini engellemektir. AKP çırpınıp duruyor ama korkunun ecele faydası yok. İlk seçimlerde, HDP ve diğer muhalefet partilerinin seçmenleri, AKP-MHP bloğunu tarihin çöplüğüne gönderecektir. Bundan herkes, özellikle de AKP yönetimi emin olsun. Bu yaptıklarının siyasi faturasını dün ödettiğimiz gibi, yarın yine ödeteceğiz ve demokrasiyi kuracağız.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın düğün haberlerini görmüşsünüzdür. Nikâh şahitleri bazı bakanlardı. Kocaman ve eşi düğünden sonra Saray’a gitti. Kocaman’ın yürüttüğü soruşturmanın mağduru, aynı zamanda bir hukukçu olarak nasıl değerlendirdiniz?
Bunların hepsi siyasi kumpasın delilleridir ve ciddi suçlardır. Bir gün adil yargı önünde tüm bu yapılanlar elbette gündeme gelecek ve hukuk önünde bunların hesabı sorulacaktır. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Biz şimdilik zulme karşı dik duruyor ve direniyoruz. Kazanana kadar da böyle olacak.
Muhalefetin işi beklemek değil
Van’ın Çatak ilçesinde gözaltına alınan iki kişi helikopterden atıldı. Gelen tepkilerin cılızlığına bakarsak, işkenceye, kötü muameleye toplum alıştırıldı mı, ne dersiniz?
Gerçekten çok acı ve sarsıcı bir olaydır. KatledilenServet Turgut’a Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yaralı Osman Şiban’a acil şifalar diliyorum. Toplum, acı ve korku eşiklerinde yeni “normal”i yaşıyor. İşkence kanıksanmadı ama toplumun refleks noktaları felce uğratıldı. Her gün o kadar vahim olaylar yaşanıyor ki, toplum hangi birine nasıl tepki vereceğini şaşırıyor. Zaten en küçük tepkiye karşı tutuklama, işten atma, linç etme yaşandığı için de tepkiler cılız kalıyor. Ancak bu durum, toplumun çöktüğü anlamına da gelmiyor. Tek tek vakalara tepki vermek yerine köklü bir çözüme hazırlanıyor toplum. Sanırım herkes büyük bir hırsla ve hevesle seçimi bekliyor. Bence toplum, bu zulümlerin hukuk önünde hesabının sorulmasının ancak o zaman mümkün olabileceğini düşünüyor. Toplumun böyle düşünmesi normal sayılabilir ancak vahim olan muhalefetin de böyle düşünmesidir. Çünkü muhalefetin işi beklemek değil, harekete geçmek ve zulmün etkilerini en aza indirmektir aynı zamanda.
Bu sıralar siyasete yoğunlaştığınızı görüyoruz. Bunun dışında, mesela edebiyat, çalışmalarınız var mı? Günleriniz nasıl geçiyor?
Günlerimiz bol bol okuma ve yazmayla geçiyor. Edebiyat çalışmalarımı sürdürüyorum. Onun dışında televizyondan haber izliyoruz. 12 metre karelik F tipi bir hücrede başka ne yapılabilir ki?
Bağlama çalmaya devam ediyor musunuz?
Evet, arada bir çalışıyoruz. Abdullah arkadaşım da bağlama çalmayı iyi öğrendi. Beraber çalıyoruz ama dinleyicimiz yok 🙂