Sistemlerin ve siyasi hareketlerin karmaşık dokusunda, hakim toplumsal normlara meydan okuyarak ortaya çıkan kurumlar ve bireyler, benzersiz birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor. Baskıcı ve despotik bir rejimde ilerici dönüşümleri savunmalarından ötürü karşılarında örtülü olmaktan çıkan açık bir saldırganlığa maruz kalıyorlar. Örtülü olanın ortaya çıkmasını sağlıyorlar başka bir deyişle.
Evet, DEM Parti ve genelinde Kürt siyasetinin adeta eşi benzeri olmayan bir biçimde saldırılara maruz kalması bu sistemin dinamiklerini, örtülü kıldıklarını açığa çıkarmaları yüzünden. Bu yazıda, bu dinamiği incelemek için Jacques Lacan’ın psikanalitik kavramlarına başvuracağım zira bizlere değerli içgörüler sunuyor ilgili kavramlar. Böylelikle Lacancı görüşü de ayakları havada duran, soyut değerlendirmeler ötesine taşıyıp gerçekliğin ve toplumsallığın alanına da taşıyabiliriz. Bunların Lacancı perspektifinden yapılmasındaki amacım, Lacan’ın yüceliğini eşsizliğini vesaire göstermek değil; tam aksine, düşünürlerin fikirlerinin ancak somut olan ile ilişkilendirilmesinin somut bir fayda olacağına olan inancımdan dolayıdır.
İmgesel – Gerçek – Sembolik
Lacan’ın “İmgesel – Sembolik – Gerçek” çerçevesi, toplumsal hareketlerin, hakim ve yerleşik güç yapılarını dönüştürmeye çalışan toplumsal güçleri ve onların işlevlerini anlama konusunda da bizi aydınlatan bir içeriğe sahip. Buradan hareketle, birlik söylemi üzerinden ayrımcılık ve asimilasyonu savunan, şiddeti varlığının vazgeçilmez bir unsuru eyleyen baskıcı bir sistemde ayrımcılığa karşı çıkan, ekolojiyi ve kadın haklarını savunan bir siyasi partinin durumuna bir de bu açıdan bakalım.
Öncelikle ve kısaca, Lacan’ın çerçevesinin temel ilkelerini ortaya koymakta fayda var.
“Gerçek”, ham, filtrelenmemiş varoluşun alanı; dille veya bilinçli anlayışla tam bütünleşmeye direnen şey. Travma ise, dile getirilemeyen ve sosyal olarak inşa edilmiş düzen duygumuzu bozan unsurları kapsar.
“Sembolik”, dil, hukuk ve topluma yapısını veren ortak anlaşmalar alanını temsil eder. Bireylerin önceden belirlenmiş anlam sistemleri içerisinde işlev görmesine olanak tanır. Bir bakıma, psikanalitik çerçevede en önemli alan olarak değerlendirilebilir zira temsil ve iletişim, sembolik olanın kapsamına girerler. Buradaki “ortak anlaşmalar” kısmının her türlü iç çelişki ile ilişkilendirilmesi önemli.
“İmgesel” ise, imgeler ve öz algı (kendini algılama) alanı. Burada, ne kadar yanıltıcı olursa olsun egonun gelişimini, başkalarıyla özdeşleşmeyi ve bütünleşme duygusunu buluruz. Yanılsamalar narsisizmi ve fantezileri de içerir.
Çaba, bu imgesel yapının analizine girişerek sembolik olana ulaşma çabasıdır. Zira imgeseldeki narsis, fantezi yüklü unsurların ortaya çıkarılması gerekmektedir.
DEM Parti ve Sembolik
Bu perspektiften hareketle, mevcut toplumsal yapısallıklardaki tahakküm unsurları olan ayrımcılık, baskı-şiddet, yasaklamaların damgasını vurduğu bir sistemin aslında adının sistemden ibaret olduğunu ortaya koymak mümkün. Aslında sistemin kendi yaşamını ancak sürekli beka sorunu üzerinden kaotik ve yıkıcı bir biçimde sürdürdüğü bilinmekte. Bunu bilen sadece muhalif çizgi değildir. Sistemin yıkıcı, yok edici yanını bilip bu zulümden keyif alan güruhlar vardır -İmgesel alan ve etkileri-.
Bu kaotik ortamda siyasi yasaklara karşı çıkan, bir ulusun ve diğer ulusların da asimilasyonuna direnen, ekolojiyi savunan ve her türlü cinsiyetçi ayrıma karşı toplumsal hareket örgütleyen bir parti mevcut. Bir partinin ötesinde, bir gelenek mevcut. Başlangıcından itibaren bu parti (ve önceki emektar partiler), Gerçek’le çeşitli şekillerde yüzleşti. Kürtlere uygulanan asimilasyon ve ayrımı sürekli bedel ödeyerek durmaksızın açığa çıkardı. Kadınların yaşadığı deneyimler (sınırlamalar, şiddet, failliğin ısrarla reddedilmesi) hem ortaya serildi hem de bunlara karşı siyasi söylem ötesinde hem aktif mücadele hem de toplumsal dönüşüm sağlandı. Bu gelenek, HES’ler ve rantiye üzerinden uygulanan ekokırıma karşı direnişi siyasetinin ayrılmaz bir parçası eyledi. Kısacası, Gerçeği bu anlamda yani mücadele ile teşhir ederek cisimleştirdi bu siyasi gelenek.
Bu siyasi mücadelenin travmatik etkileri kurulu düzeni daha da istikrarsızlaştırdı; düzenin tıkanmışlığını ortaya koydu her adımda. Görüldüğü üzere, bu gelenekteki siyasi partilerin ve mevcut durumda DEM Parti’nin mücadelesi, Gerçeğin hem toplumsal hem de ekolojik boyutlarına görünürlük kazandırmayı başarmıştır. Tarihe düşülen not, işte bu ödenen bedellere rağmen yeni ve doğru bir yaşamdan vazgeçmeme mücadelesidir.
Bir siyasi parti de kaçınılmaz olarak mevcut Sembolik düzene dahildir. Ayrımcılığa karşı savaşta, Kürtlere uygulanan yasak ve baskıları dile getirmede, ekoloji mücadelesinde, kadınların direnişinde ve tahakküme karşı savaşımda hakim dile, sosyal yapılara ve yasalara meydan okumak bu Sembolik düzenin içinde yer alan bir mücadeledir. Sembolik düzenin içindeki yarıktır, çelişkidir; Sembolik olanın dönüşümüne yönelik bir manifestodur.
Hegemonyanın Sembolik olanına karşı, direnenin Sembolik mücadelesi önemli. Direniş geleneğindeki partilerin geliştirdiği alternatif yasal çerçeve önermeleri, ekolojik yönetim açılımları, savaş için değil barış için her türlü saldırganlığa rağmen direnme ve toplumsal cinsiyet eşitliğini vazgeçilmez kılma işte toplumsal anlamın ve Sembolik olanın somut halleridir. Hem Sembolik’in içinde yer alan hem de ona karşı çalışan bu paradoksal ilişki, dönüştürücü toplumsal değişim arayan bir hareket için yaşamsal bir gerilimi temsil ediyor. Bazen ben de eleştirel yaklaşıyorum elbet -gönül bu, her şey tez olsun istiyor- ancak DEM Parti ve bu gelenek olmasa idi bu sistemin sakladıkları bu şekilde ortaya çıkarılabilir miydi; bunu kendimize sürekli sormamız gerekiyor.
Gerçeğe dokunmak ve yeni bir gerçeklik inşa etmek
İmgesel olan da bu siyasi bağlamda aslında nerede ise eşit derecede önemli bir rol oynuyor. Partinin ekolojik açıdan dengeli ve cinsiyet eşitliğine dayalı bir toplum vizyonu, inkar edilemez bir şekilde İmgesel de bir eylemdir. Gelenek, farklı bir gelecek önererek, mevcut toplumsal düzende yerleşik olan baskıcı fantezilere ve kişisel algılara meydan okuyor. Ancak mevcut sisteme yatırım yapanlar kaçınılmaz olarak partinin bu dönüşüm taleplerini kendi kimlik duygularına ve dünyadaki yerlerine yönelik bir tehdit olarak algılamaktalar. Bundan dolayıdır ki İmgesel olandaki bu yüzleşme de çoğu zaman şiddetli bir karşı-direnişe yol açar; çünkü bireyler, zararlı oldukları kanıtlansa bile tanıdık anlatılara ve görüntülere tutunurlar. İmgesel olan alandaki çelişki ve çatışma bu anlamda daha da yıkıcı görünümlere sahip olabilir ve olmaktadır. Toplumsal alanda saldırganlığın daha çok İmgesel olan fetiş, narsis unsurlara dayandığı açıktır.
Başarıyı sürekli kılmak için
DEM Parti’nin başarısı, bu üç Lacancı unsuru stratejik hassasiyetle yönlendirme becerisine bağlı. Gerçeği dile getirmek (hem sömürgeci anlayış ve uygulamaları içeren ayrımcılığın, hem ekolojik yıkımın hem de toplumsal cinsiyete dayalı baskının somut sonuçlarını kaçınılmaz olarak görünür kılmak) her zaman en kritik görev oldu. İşin doğrusu Gerçek’in içine gömülü travmayla yüzleşmeden, mevcut Sembolik düzenin çökme olasılığı düşük. İkinci olarak, partinin Simgesel’i ustalıkla parçalara ayırma üzerine olan politikasını yılmadan devem ettirmesi gerekiyor. Bu, egemen olandaki zararlı dilin, ideolojilerin ve yasaların yapısöküme uğramasını, teşhir edilmesini ve aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz temel değerlere dayanan sağlam alternatifler önermeye devam etmeyi gerektiriyor. Bu yapısöküme son seçimde CHP’nin gizli anlaşmalarının ifşa edilmesinden ötürü seçmenin önümüzdeki yerel seçimdeki tavrı ve DEM Parti’nin büyük illerde kendi adaylarını çıkarması da dahildir ve gayet önemli bir unsurdur.
İmgesel alemde süregiden savaşım daha da kızışıyor. Bu alemde sebat, irade ve arzunun gücü çok önemli. Parti, demokratik bir yaşamın doğru yaşam olduğu, kadınların ve diğer cinsiyetlerin de katılımcılar olarak geliştiği, doğayla uyumlu bir toplumun resmini umutlu bir gelecek olarak gösteren resmi sürekli olarak çizmeli. Zira egemen, krizin yükseldiği anlarda imgesel olan üzerinden narsis, fetişist ve fantezi yüklü olan ne varsa vizyona koymakta ve kitleleri bu şekilde mobilize etmekte. Buna direnildiği oranda başarı da artacaktır.
Yukarıda sunduğum doğrultuda DEM Parti’den razıyım. Partinin ve geleneğin tarihinden razıyım kendi adıma. Benim gibi felsefe ile ilgilenenlerin konumu, olanları, olayları aslında geriye doğru bakan bir değerlendirme ile yorumlamak. Bu çaba akıl vermeyi değil kavram üzerine yoğunlaşmayı esas alan bir çaba… Minerva’nın baykuşunun alacakaranlıkta yol alması da bundan.