Yerel seçim sürecinde doğa talanı hız kesmeden sürüyor. DEM Parti Ekoloji Komisyonu Eşsözcüsü Tantan, ‘Doğayı koruyan bir anlayış ve eko-kırım suçlarından kurtulmuş bir yerel yönetimlerin inşa edilmesi zorunlu’ dedi
AKP-MHP iktidarı 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler öncesinde bir yandan alanlarda vaatlerde bulunurken, bir yandan da ekolojik talanı hız kesmeden sürdürüyor. Yaşatılan birçok doğa talanının altında imzası bulunan eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’u İstanbul’da aday yapan iktidar, aynı zamanda da her gün yeni bir ekolojik talana yol açacak kararlar veriyor. Bu doğrultuda 1 Ocak-15 Mart tarihleri arasında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2 bin 866 Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunu açıkladı. Bu dosyaların 789 tanesi madencilik faaliyetlerine ilişkin olurken, 282 dosya için “ÇED gerekli değil”, 8 dosya için ise “ÇED olumlu” kararı verildi. Yine bu süreçte 955 enerji faaliyeti için dosya duyurusu yapıldı, bunun da 230’unu “ÇED gerekli değil”, 71’ini ise “ÇED olumlu” kararları oluşturdu.
Sermaye egemen kılınıyor
Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ekoloji Komisyonu Eşsözcüsü Melis Tantan ile iktidarın ekolojik talana yol açacak kararlarını ve yerel seçimlerin önemini içeren röportajında, enerji ve maden yatırımlarına ilişkin teşviklerin arttığı, ÇED süreçlerinin işletilmediği ve “ÇED gerekli değil” kararlarının yaygınlaştığı bir süreç yaşandığını vurguladı. ÇED süreçlerinin uzun zamandır formaliteden ibaret olduğunu kaydeden Tantan, “Fakat halkın katılım toplantılarında yöre halkının ve ekoloji örgütlerinin karşı çıkışları mümkün olabiliyor. Davalar açılabiliyor. Fakat iktidar bu süreçlerin bile yaşanmasını istemiyor. ‘ÇED gerekli değil’ kararlarının çoğalması bir seçim yatırımı aynı zamanda. Çünkü seçimde de neyin siyasetini yaptıkları çok bariz. Şirketlerin, yandaşların ve sermayenin siyasetini egemen kılmaya çalışıyorlar. Yine olan emekçilere, doğaya, köylüye oluyor” dedi.
TOKİ için kamulaştırma
En son Akbelen’de alınan ve daha sonra iptal edilen acele kamulaştırma kararına da değinen Tantan, bu sürecin AKP adayının bir seçim yatırımı olacak şekilde ‘Bu kararı ben kaldırttım’ demesiyle sonlandığına dikkati çekti. Bunun bir oyun olduğuna işaret eden Tantan, “İktidar ‘Ben istersem kamulaştırırım’ yine ‘Ben istersem bu kararı kaldırırım’ diyor. Ama seçimlerden sonra göreceğiz ki bir günde iptal edilen bu karar yeniden gerçekleşecek. İktidarı arkasına alan Limak tüm Ören-Milas coğrafyasını kömür üssü haline getirdi. Bu kamulaştırmalar sadece madenler için değil, deprem bölgesinde de çok fazla karşımıza çıkıyor. 1 yıldır TOKİ konutu yapılacak diye tüm tarla, mera, tarım arazilerine acele kamulaştırma kararı veriliyor” diye belirtti.
Ekolojik yerel yönetimler
Seçimlerin bu talanı durdurmak için bir araç olduğunu ifade eden Tantan, “Doğayı savunma mücadelesinde kurdun, kuşun, ağacın, nehrin hakkını savunuyoruz ama aynı zamanda insanların da yaşam alanları yok ediliyor. Kürdistan coğrafyasında savaş politikaların yaşattığı zorunlu göçün başka bir halini enerji ve maden politikaları nedeniyle batıda da görüyoruz. İktidar bunun planını yaparken biz de buna karşı yerel yönetimleri güçlendirmek, kendimizi yönetimlerin her kademesine katmak, yerel iradeleri kadın, genç ve ekolojistlerin karar mekanizması haline getirmemiz gerekiyor. Yarın çok geç olmadan bu iki haftalık süreci iyi kullanmamız lazım. Yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi ekolojik yerel yönetimlerin söz, yetki, karar süreçlerinde olacağı bir yönetim için çabalamak gerekiyor. Yerinde dönüşüm, doğayı koruyan bir anlayış ve eko-kırım suçlarından kurtulmuş bir yerel yönetimlerin inşa edilmesi zorunlu” ifadelerini kullandı.
Hava, su ve toprak hakkı
“Kayyımlar atanmadan önce Kurdistan’da yönetimde olduğumuz pek çok belediyede kurulan Halk Meclisleri’nde ekolojik bir kentle ilgili deneyimlerimiz var” diyen Tantan, “Kayyımlar atanmasa bu deneyimlerin Türkiye ve dünyaya örnek olduğu bir süreç yaşanabilirdi. Şimdi bu seçimlerde el konulan belediyeleri geri almak ve batıda da yeni yerleri kazanmaya talibiz. Hem geçmiş pratiklerimiz hem de bugünkü iddiamız ekolojik kentler yaratmak üzerinedir. Örneğin Kocaeli’de Dilovası belediyesini kazanırsak, yeni organize sanayi bölgeleri veya zehirli depoların açılmasını, eko-kırımın büyümesini engelleme şansımız var. İklim dostu kentlerin hayata geçmesi, ulaşımın ücretsiz olması, temiz su hakkının tüm canlılara ulaştırılması gibi bir dizi politikamız var. Bunların en temeli temiz hava, su ve toprak hakkı. Kooperatifleşmenin desteklenmesi, gıda egemenliğinin sağlanması gibi tüm süreçlerin ücretsiz, sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak istiyoruz” diye konuştu.
HABER MERKEZİ