DEM Parti Sözcüsü Doğan, yerel seçim sonuçlarına dair toplantısı sonrası yaptığı açıklamada Kürt sorunu ile ilgili hem muhalefete hem de iktidara seslenirken, DEM Partili belediyelere yönelik provokasyon girişimleri için de ‘kimse heveslenmesin’ uyarısı yaptı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve Parti Meclisi (PM) toplantılarında açığa çıkan kararlara ilişkin partinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Konuşmasında Kürt Gazeteciler Günü’nü kutlayan Doğan, Kürt gazetecilerin ağır bedellere rağmen hakikat yolculuğunu sürdürdüğünü söyledi.
Yerel seçim sonrasında sonuçlara dair MYK ve PM toplantılarında değerlendirmeler yaptıklarını aktaran Doğan, bu toplantılarda bir yol haritası da oluşturduklarını ifade etti.
Doğan, DEM Parti seçmenine teşekkür ederken, “Ortaya çıkan sonuç DEM Parti’nin bu ülkenin umudu, demokratik gelecek, özgür ve onurlu bir arada yaşamın garantisi olduğunda bir kez daha göstermiş oldu” dedi.
Seçimlerde DEM Parti’ye karşı devletin tüm olanaklarının devreye sokulduğunu, eşitsiz koşullara rağmen böyle bir sonuç çıktığını anımsatan Doğan, “DEM Parti; devletin bütün olanaklarını, imkanlarını, aygıtlarını kullanan bir blokla mücadele etti, yarıştı bile diyemiyorum, çünkü yarış eşit koşullarda olur” vurgusu yaptı.
Sadece bir belediye seçimi değildi
Yerel seçim günü Kurdistan kentlerine taşınan asker ve polislere karşı oluşan tepkilere de değinen Doğan, buna karşın sandıkta DEM Parti’nin tercih edildiğini ifade etti.
Doğan şunları söyledi: “Hem iktidar hem de muhalefet açısından kolay yorumlanabilecek sonuçlar ortaya çıkmadı. Çok açık bir şekilde söylemek gerekirse, iktidar bloğu açık bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgiyi çeşitli alt başlıklarla birlikte okumak gerekiyor. Türkiye kalıcı hale getirilmek istenen bu otoriter rejime dur dedi. İtiraz edenler sandıkta itirazlarını en güçlü bir şekilde oy kullanarak gösterdiler. Dolayısıyla yerel yönetimler seçimleri yalnızca bir belediye seçimleri değildir DEM Parti için, aynı zamanda Türkiye için de yalnızca bir belediye seçimi değildir. Türkiye’de Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı yerler nasıl yönetiliyordu, 8-10 yıldır kayyım rejimi ile yönetiliyordu. Bu kayıyım rejimi çeşitli bahanelerle artık mızrak çuvala sığmazsa da sanki orada yaşayan insanların isteği doğrultusunda oluyormuş gibi anlatılıyordu.”
Herkes DEM Parti’yi hesaba katmak zorunda
1 Nisan itibariyle Türkiye siyasetinde denklem kurmak isteyen herkesin DEM Parti’yi hesaba katması gerektiğini vurgulayan Doğan sözlerine şöyle devam etti:
“Yani, DEM Parti olmadan bu ülkede bir yol açmak mümkün değildir. Bu ne demek? Kadınlar, gençler, Kürtler, ezilen halklar, emekçiler, işçiler, öğrenciler olmadan bu ülkede bir yol açamazsınız. İşte aslında sandıktan da bu çıktı. DEM Parti 78 merkezde kazandı her türlü hile, oyun usulsüzlüğe rağmen.
Kimse provokatör girişimlere heveslenmesin
Şimdi bazıları mülki müfettişleri aracılığıyla; İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü artarda DEM Parti’nin bazı belediyeleriyle ilgili ki başta Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir belediyeleri olmak üzere ve ardından Sur Belediyesi ile ilgili birtakım müfettişler görevlendirdiklerini söylediler ve birtakım girişimler için hevesli oldukları görünüyor. Suçların ve günahların üstü hep bayrak ve marşla örtülmeye çalışıldı. Ve ne söylenerek yapmaya çalışıldı? Onlar sahip çıkmıyor, onlar saygı duymuyor bu ortak sembollere ve değerlere verilerek yapıldı. Ama artık bunun da miadı doldu. Buna kanacak bir Türkiyeli de yok, bir Kürt de yok bu ülkede. Dolayısıyla hiç kimse DEM Parti’ye bu şekilde parmak sallayarak başka provakatif girişimlere heveslenmemeli ve bu yolda tevessül ve tenezzül etmemelidir.
İktidar da muhalefet de adım atmalı
Sandıktan çıkan temel meselelerden biri DEM Parti açısından Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün bunu seçim süreci boyunca söyledik öncesinde de söyledik. Yıllardır bunu söyleyen, savunan bir parti geleneğinden gelerek demokratik ve barışçı bir çözümün mücadele ve müzakere partisi olmamızın tekrar altını çiziyorum. Bu hem iktidar hem de muhalefet açısından böyle değerlendirilmeli. Kürt sorununun demokratik çözümü için yeni adımlar hem iktidar hem de muhalefet tarafından atılmak zorundadır.
Tecride ‘hayır’ dendi
Bir başka önemli konu seçim süreci boyunca da özgürlük yürüyüşü kolu Van’dan, bir kolu da Kars’tan başlayıp devam eden, günlerce süren, onlarca vekilimizin katıldığı pek çok medya kuruluşunun, algı ve dezenformasyon merkezleri olarak çalıştıkları için görmek istemediği, onlarca vekilin katıldığı yürüyüş sürdü. Bu yürüyüş tecride karşı bir yürüyüştü. Türkiye’de toplumsal barışın önündeki en büyük engel olduğunu düşündüğü için DEM Parti de bu yürüyüşe destek vermişti. Ve bu yürüyüş daha sonra Newroz alanlarında aynı talebin net bir şekilde ortaya çıktığını bize gösterdi. 31 Mart seçimlerinde oy kullanan DEM Parti gönüllüleri, çözümsüzlük politikalarının, savaş dayatmaları, sınır ötesi operasyon hevesleri ve Sayın Öcalan şahsında uygulanan dünyada nerdeyse olmayan bu ağırlaştırılmış tecride de hayır demiş oldu.
Halk sefalete tepkisini ortaya koydu
Yine iktidarın yarattığı ekonomik krizin yükü altında her geçen gün yoksulluğa ve sefalete sürüklenen halkın en güçlü bir şekilde tepkisini ortaya koyduğunu ve bunu sandığa yansıttığını düşünüyoruz DEM Parti olarak. Bütün noktaları göz önünde bulundurduğumuzda DEM Parti yeni dönemde yeni yol haritasında en geniş zeminde demokratik toplumsal ittifakları yan gelişleri hayata geçirmek gibi bir tarihsel sorumlulukla karşı karşıya olduğunun farkında olmasının yanı sıra bunun için temel bir özne olduğunun farkında.
3’üncü yol siyaseti örülecek
Bir kez daha görüldü ki DEM Parti’nin üçüncü yol siyaseti kazandı. 3’üncü yol siyaseti etrafında toplananlar kazandı. Hayatın her alanına 3’üncü yol siyaseti ile toplumsal olanı örgütlemek barışın ve demokrasinin kazanması açısından partimizin bu 3’üncü yol siyasetinin ne kadar elzem bir siyaset olduğu ve bu siyasetin gereklerinin bizler için öncelikli bir görev ve sorumluluk olduğu gerçeği PM ve MYK’da da tartışıldı. Dolayısıyla yeni dönem yol haritamız da 3’üncü yol siyaseti ile örülecek.
Kent uzlaşısı genişleyecek
Kent Uzlaşısı stratejimiz de vardı. Bunun bölgedeki ayağı ön seçimlerle birlikte uygulandı. Onun dışında Kent Uzlaşı bir şehri oluşturan herkesin sürece dahil olduğu stratejimiz de başarıya ulaştı. Kent Uzlaşmasında genişletmek ve 3. yol siyasetiyle birlikte örmek bundan sonraki hedefimiz. Yine de anımsatalım ki bunlar için hem mücadele etmeye hazırız hem de bu alanı genişletmeye büyütmeye bu yan yana gelişleri artırmaya hazırız. Ülkenin dört bir yanından bu sert politikaları kalıcı hale getirilmek istenen otoriter rejime karşı çok net bir şey çıktı: Êdî bese. Biz de diyoruzki iktidara da muhalefete de êdî bese.
1 Mayıs’a çağrı
Başta Kürt sorunu ve bu ülkenin demokratikleşme meselesi olmak üzere bu ülkede uzlaşı, diyalog isteyenleri, derinleşen ekonomik kriz değil artan ekonomik refah isteyenlerin sesi duyulmalı. Bu duygular ile aynı zamanda 1 Mayıs çağrısı yapmak istiyorum. Bu birlikteliği Newroz alanlarındaki coşkuyu yansıtabileceğimiz bir 1 Mayıs’a gidiyoruz. 1 Mayıs, 31 seçimlerinden çıkan başarımızı, taleplerimizi bir daha yükseltebileceğimiz bir zaman. İş cinayetlerine işsizliğe yoksulluğa güvencesizliğe, kadın kırımına doğa talanına savaş politikalarına ve tecride karşı emeğimiz ve özgürlüğümüz için, emeğimiz ve özgürlüğümüze sahip çıkmak için 1 Mayıs’ta alanlarda yan yana omuz omuza duralım. Bölgede Batman ve Van, İstanbul’da Taksim Meydanı’nda buluşalım.”
ANKARA