DEM Parti Göçmen ve Mülteci Komisyonu, Türkiye’nin mültecilerle ilgili pazarlıklarının suç olduğunu ifade ederek ‘Mülteci ve göçmenlerin hakları ve hayatları pazarlık konusu haline getirilemez’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Göçmen ve Mülteciler Komisyonu, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne ilişkin yazılı açıklama yaptı.
“Mülteciliğe neden olan politikalara ve savaşa yatırım yapmaya derhal son verin” başlığıyla yapılan açıklamada, savaşlar nedeniyle 2024 yılının da kitlesel göçlere neden olduğu kaydedildi. Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin ve Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki Kürt bölgelerine askeri müdahalelerine işaret edilen açıklamada, “AKP iktidarı, yaşanan tüm çatışmaların içerisine kendisini dahil etmeye ve her meselede ikili oynamaya çalışarak bölgede istikrarsızlık için elinden geleni yapmaktadır” denildi.
‘Göçmenlerin hayatları pazarlık konusu olamaz’
Savaşlar neden olduğu göçün, sağlı ve faşist eğilimi güçlendirdiği ve yabancı düşmanlığına zemin hazırladığı kaydedilen açıklamada, mültecilerin bulundukları ülkelerde, kötü muameleye maruz kaldığı vurgulandı. Mültecilerin, ülkelerine geri gönderilme tehlikesiyle sürekli karşı karşıya kaldığı vurgulanan açıklamada, “Sağlığa erişimin engellendiği Geri Gönderme Merkezleri, adeta işkence ve kötü muamele için özel inşa edilmiş mekanlardır.
Avrupa Birliği ile süren Geri Kabul Anlaşması kendi başına suç teşkil etmektedir. Türkiye’den hukuksuz yargılama ve infaz sonucu sürgün edilen çoğunluğu Kürt olmak üzere siyasetçilerin ve tümüyle göçmenlerin hakları ve hayatları uluslararası pazarlık konusu haline getirilemez” ifadeleri kullanıldı.
Talepler
AB’de yükselen sağ partilerin kadın, LGBTİ+, işçi, emekçi, göçmen ve mülteci düşmanı politikalarına dikkat çekilen açıklamada, şu taleplere yer verildi:
“*Türkiye’nin Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi şerhe son vererek iltica hakkının acilen hayata geçirilmesi zorunludur. İltica haktır. Bu hakkın gaspı eğitim, sağlık, barınma, çalışma, örgütlenme gibi temel haklara erişimi de engellemektedir. Bu yüzden şerh kaldırılmalı, iç hukuk buna göre düzenlenmeli ve uluslararası hukukta yer alan haklar tanınmalıdır.
*Geri Gönderme Merkezleri kapatılmalı göçmen ve mültecilerin tüm süreçlerinin şeffaf bir şekilde yürütüldüğü ve haklarının güvence altına alındığı Göç ve Mülteci Bakanlığı kurulmalıdır.
*Türkiye, Rojava ve Irak Kürdistanı’ndaki işgal girişimlerine derhal son vermeli, Ortadoğu’da savaşı derinleştiren IŞİD artığı çetelerle ilişkisini bitirmelidir.
*Türkiye, Filistin halkıyla dayanışma içinde olmalı ve bu dayanışmaya Filistin’in ‘katliamcı İsrail’e ambargo’ çağrısıyla başlamalıdır.
*Avrupa Birliği, mültecileri Avrupa’dan uzak tutma siyasetine son vermeli, Türkiye ile fidye ilişkisini bitirmeli, bot batırma ve geri itme gibi sınırlarda işlediği suçlara son vermelidir. Türkiye sınırlarında uluslararası hukuk uygulanmalı, mültecilerin güvenliği sağlanmalıdır.
*Türkiye’de entegrasyon adı altında yürütülen asimilasyona son verilerek birlikte yaşam ve toplumsal dayanışma mekanizmaları kurulmalıdır. Bu mekanizmaları hayata geçirmek için de yerel yönetimlere Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gereğince yetki verilmeli, kayyım siyasetine derhal son verilmelidir.
*Mülteci kadınların ve LGBTİ+’ların erkek devlet şiddetine karşı yasal dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi’ne acilen dönülmeli ve 6284 Sayılı Kanunun eşit ve etkin şekilde uygulanması sağlanmalıdır.
*Göçmen ve mültecilerin emek sömürüsü düzenine son verilmeli, eşit işe eşit ücret hakkıyla güvenceli iş koşullarında sendikalaşmalarının önü açılmalı ve çocuk işçiliği mutlaka engellenmelidir.”
Kaynak: MA