Erdoğan’ın Esad ile görüşme talebiyle ilgili ifadelerine dikkati çeken DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Görüşme olsun ama bu görüşme Kürt’ün olmadığı, taleplerinin bastırıldığı bir görüşme olmasın. Esad ile de PYD ile kardeş olsun” dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, İLKE TV’de canlı yayınlanan ve Dilek Odabaşı’nın yönettiği Konuşma Zamanı programına katıldı.
Çok sayıda gazetecinin de soru sorduğu programda, Eş Genel Başkanlar Kürt sorunu, kayyım ataması, uzun süredir kamuoyunu meşgul eden “yumuşama” veya “normalleşme” olarak tabir edilen süreç, yeni Anayasa tartışmalarından ekonomik krize kadar pek çok konudaki soruyu yanıtladı.
‘Kimin problemi?’
Kayyım atamasına dair soruyu yanıtlayan Hatimoğulları, bu yöntemin sandığı ve siyaseti ortadan kaldırdığını ifade etti. Anayasa’yı kabul eden her kesimin bu kayyım atamasına tepki göstermesi gerektiğini dile getiren Hatimoğulları, “Kayyım ataması ile seçme ve seçilme hakkı yurttaşın elinden alınıyor. Seçmenin bütün hakları elinden alınmış oluyor. Bu hangi rejimlerde olur; krallıklarda, otoriter rejimlerde ve Orta Çağ’da olur. Tanzimat döneminden beri Türkiye’de kurulmadan önce ülke yerel yönetimler tanzim edilmiştir. Bu o dönemin de gerisine düşülmüş demektir. Önceki dönem HDP Belediyelerine atanıyordu, doğrudur. Ancak bu zihniyet öyle bir hale geldi ki artık üniversite de beğenmedikleri yönetime kayyım atıyor. Şirketlere bile atanıyor. Eğer kendi yandaş şirketleri değilse ona dahi kayyım atayabiliyorlar. Bizde deneyimledikleri kayyımcı anlayışı Türkiye’de her yere, biat etmeyen, uyum sağlamayan her kesime kayyım atanabilecek bir rejime dönüştürmüş durumdalar. Dolasıyla kayyım sadece DEM Parti ve Kürt halkının problemi değildir” dedi.
‘Kayyım keri çekilsin’
Hatimoğulları, Colemêrg belediyesine atanan kayyım atamasına dair tepkisini sürdürerek, atanan valinin geri çekilmesini istedi. Hatimoğulları, “Bu Hakkari halkının talebidir. Bunun hayata geçmesi gerekiyor. Bunun için yürüyüş de yapacağız. Her kesimin desteğini bekliyoruz. Kayyım ataması geri alınana kadar da çalışmalarımız devam edecek” diye kaydetti.
‘İntikam mı almak istiyor?’
Programda bulunan gazetecilerden Candan Yıldız, 31 Mart seçimlerden sonra Wan’da yaşananlara dikkat çekerek, devletin halkın gösterdiği itiraz sonucu geri adım attığını hatırlattı. Yıldız, Colemêrg’e atanan kayyım atamasının Wan süreci ile farkını sordu. Yıldız, “İktidar Van’ın intikamını mı almak istedi?” diye sordu.
‘Yasa dışı işlerin merkezi’
Söz alan Bakırhan, “Kayyım meselesi aslında iflas etmiş bir meseledir. Daha önce iki defa denendi. Gerçekten kayyım yönetemedi. Kenti yönetme yerine belediyeleri halka kapattı. Çalışmalara kapattı. Hizmet üretmeyen kentin yerel dokusuna yakışmayan bir yaklaşım içinde oldular. Bir çok kayyım atanan belediyemiz ciddi borç batağına batırıldı. Van tepkisinden sonra bir kayyım beklemiyorduk. Çünkü kayyım ataması batıda AKP’ye kaybettirdi. Büyük kentleri kaybettiler. Halk sadece kayyım atanan kentlerde göstermedi. Kayyımdan kaynaklı sandıklarda, büyük kentlerde ortaya koydu. Uzun süredir hükümet ve ortakları bölgede başka bir şey uygulamaya çalışıyor. ‘Biz bölgede sandık kuramıyoruz’ diyemiyorlar. İçerde ve dışarda kendilerini zora sokacakları için. İşte ‘Kürt kentlerinde de sandık kuralım ama kayyım sürecini hayata geçiririz’ dediler. Van’da denediler ve direnişe çarptılar, geri döndü. Bir rövanş mıdır bilmiyorum ama Hakkari’nin özel bir durumu var. Türkiye’nin yasa dışı işlerin merkezlerinden bir yerdir. İlk oranın seçilmesi biraz özeldir” diye konuştu.
‘Geri alacağız’
“Halkın olanı geri alacağız” diyerek, sözlerini sürdüren Bakırhan, “Şöyle alacağız; meşru değil, yasal değil, kentin dinamikleri kabul etmiyor. Hukuka aykırıdır. Bir soruşturma ile görevden alındı ve sonra 14 yıl sonra FETÖ’cü savcı tarafından açılan ve beraat etmesi gereken bir dosya hayata geçirildi. Astronomik bir ceza verildi. Eğer belediye başkanı olmasaydı beraat ile sonuçlanacaktı. Zaman aşımına bırakılmış bir dosyadan söz ediyoruz. Gri listede olan bir savcıdan söz ediyoruz. Savcının kendisi de aslında itiraf etti. Düşüncelerini söyledi. Dolasıyla sadece kayyım atamak için bir gerekçe yarattılar. Topyekûn yanlış bu sistem. Karşı çıkacağız. En başta söylemiştik; halk getirir götürür. Halk seçer. Hükümeti buna saygı duyması için mücadele edeceğiz” diye kaydetti.
‘Parlamentoda temas oldu’
Kayyım ataması ile ilgili hükümet ile bir temasın olup olmadığını da yanıtlayan Hatimoğulları, “Kayyım ile ilgili bir iletişimiz oldu mu? Parlamento düzeyinde kimi grup başkanvekilleri düzeyinde görüşmelerimiz oldu. Bunun yanı sıra Numan Kurtulmuş Anayasa ile ilgili bizi ziyaret ettiğinde bir yol temizliğine ihtiyaç var, dedik. Eğer bir demokratik Anayasa sürecine girecek isek biz zaten en çok bunu isteyen söyleyen partiyiz. Bunun için bir yol temizliğine ihtiyaç var. Bu yol temizliğinden bir tanesi de kayyım atamasına son vermeniz gerekiyor. Bu bizim kırmızı çizgimizdir. Sadece bir tanesidir. Siz mevcut askeri cunta Anayasa’sında bile yer alan seçme ve seçilme hakkını elinden alarak hangi Anayasa’yı yapabilirsiniz ki? Bununla bu Anayasa’nın gerisine bile düşmüş olmuş oluyorsunuz” diye belirtti.
CHP ne yapmalı?
Kayyım atamasına dair CHP’nin tutumuna işaret eden Bakırhan, geçmişse göre olumlu bulduklarını ancak yeterli görmediklerini söyledi. Bakırhan, “Orada sadece Kürtlerin iradesi gasp edilmedi. Türkiye’nin demokrasisi gasp edildi. Biz daha yüksek tepki, duruş bir tavır beklerdik. Hala gecikmiş değil. Çok şey yapabileceklerine inanıyoruz. Bu iktidar değişmeli mi? Kürtler değişsin diyor. Ortaya koydular genel seçimlerde. Türkiye’nin şu an birinci partisi CHP’dir. Dolasıyla kayyım meselesi de ikili hukuk da en az bizim kadar CHP’yi de ilgilendiriyor. Ama ‘ana muhalefetten memnum, iktidar bana fazla gelir’ derse bu iktidar değişmez. CHP daha aktif rol almalı. Daha cesur olmalı. Bir adaletsizlikten bahsediyoruz. CHP’den başka bir şey beklemiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Ciddi bir sabotaj var’
Kurdistan’da çıkan yangılara işarete eden Bakırhan, bu yangıların çeşitli bölgelere de aynı anda çıktığını belirterek, sabotaj ihtimali üzerinde durdu. Bakırhan, son dönemde kentlerde yaşayan Kürtlerin ekonomik ve çeşitli sebeplerden dolayı köylerine geri dönmeye ve buralarda yaşamlarını sürdürmeye başladığını belirterek, “Bence bir sebebi de bu. Bu geriye dönüşü engellemek. İnsansızlaştırmak. Kendi ekonomisini çevirince, kendi toprağında kalacak ya bunu engellemek. Bence bu incelemeli. Bence ciddi bir sabotaj var. Bir tesadüf değil. Eğer helikopter müdahale etmiş olsaydı bu kadar yakıcı olmazdı” dedi.
‘Her yere açılmaya çalışacağız’
Türkiye’deki ekonomi, yoksulluk ve pek çok soruna işaret eden Bakırhan, “Paradigmama uygun olan şey bölgeye sıkışık, Kürt meselesi değil aslında. Kürt meselesi çözülmeden bu bahsettiğimiz sorunlar çözülemez. Kürt sorunu bu sorunu yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına sahip çıkmadan, ortak bir mücadele, ortak bir zemini oluşturmadan çözülemez. En işsizi, yoksulu biziz. İnsanlar yarı aç yarı tok bitiyor. İnsanlar patates, bulgur yediği zaman beslenmiş olarak kendini sayıyor. Türkiye’de devasa sorunlar var. Sorunları CHP’ye falan terk etmedik. Batı önümüzdeki dönemde başat olacak bizde. Her here açılmaya çalışacağız. Bir köprü de oluşturmak lazım. Orada uygulanan antidemokratik hukuk eğer Manisa’daki yurttaşımız rahatsız etmiyorsa bu siyasetin sorunudur. Türkiye’nin kurtuluş reçetesi bu bahsettiğim köprüdür. Eğer o birlikteliği sağlayamazsak teminat falan yok yani. Bu meseleleri ortaklaşarak, algıyı dağıtarak yapmalıyız” diye kaydetti.
‘Hangi normalleşme?’
Normalleşme tartışmalarına değinen Hatimoğulları, AKP’nin yerel seçimlerde ikinci parti konumuna düşmesi ile birlikte bu tartışmayı başlattığını belirtti. Hatimoğulları, Erdoğan ve AKP’nin bunu bir strateji olarak ele aldığını söyledi. Hatimoğulları, “Özellikle darbe sonrasında iktidar rejimi değiştirdi. Mevcut cunta Anayasa’sını uygulamayan bir iktidar var. Bu saatten istediği kadar normalleşmeden söz etsin; hangi normalleşme neye göre normalleşme? Soruları zincir peşin sıra gelir. Kendisi aslında bu normalleşmeden ne kastettiğini son konuşmasında ‘muhalefet normalleşmeli’ derken itirafta bulunmuştur. Kendisi aslında neyi hedeflediğini kendi ağzından itiraf etti. Dolasıyla bir normalleşme bu rejim değişmeden nasıl olacak? Verilen bahşişe giz dikmiş bir iktidar normal bir iktidar olabilir mi? Böyle bir iktidarın olduğu bir ülke normal bir ülke olabilir mi? Bir işçinin bahşişine göz dikmiş, vergilendirmek isteyen bir anlayış olamaz. Dolasıyla bu normalleşme sözleri boşunadır. Muhalefet Erdoğan’ının istediği gibi normalleşmeyecek. Biz çok net diyoruz; senin çizdiğin çerçeveye biz sıkışmayacağız. Saray muhalefetin nasıl adım atayacağını belirleyemez. İktidar hiç belirleyemez” diyerek tepki gösterdi.
‘Çekmek istediği sahada oynamayacağız’
Muhalefete de seslenen Hatimoğulları, “Onların bizi çekmek istediği sahada oyun oynamayacağız. Kendi muhalefet sahamızda maçımızı oynayacağız ve etkili sonuç almak üzere muhalefetimizi oynayacağız” diye kaydetti.
‘Esad ile de PYD ile de kardeş olsun’
AKP’nin MHP ve diğer pek çok güç ile ilişkisine işaret eden Bakırhan ise, bu nedenden ötürü AKP’nin bir normalleşmeye kapalı olduğunun göstergesi olduğunu altını çizdi. Bakırhan, “Şu anda AKP’nin MHP’nin yönlendirdiği, istikamet belirlediği bir parti haline geldi. Erdoğan konuşuyor ikinci gün doğrultu veren Bahçeli oluyor. Erdoğan’ın MHP ne diyora bakıyoruz. Yargıda, bürokraside etkin. AKP’nin kadroları yok. Bakirhan, şunları söyledi: “İran’la görüşülüyor, Suriye ile böyle bir niyet var. Bunlar olmasın demiyoruz. Görüşme olsun ama bu görüşme Kürt’ün olmadığı, taleplerinin bastırıldığı bir görüşme olmasın. Erdoğan Esad ile de görüşsün PYD ile de görüşsün. PYD ile defalarca görüştü. Salih Müslüm, Asya Abdullah geldi. Devlet erkanı karşıladı. Doğrusu odur. Ne güzeldi. Suriye’de düşmanlık yerine Suriye’nin geleceğinde Suriye halkı karar versin.Türkiye’nin Suriye politikasına dair olması kadar normal bir durum yok. Esad ile de PYD ile kardeş olsun. Oradaki Kürt, Suriye’nin geleceği tartışıldığında Kürtler unutmasın. Orada ciddi bir Kürt nüfusü var. Mücadele yürütüyorlar. Büyük bedeller ödendi. Eğer bu yok sayılırsa kimseye bir yararı olmaz. Irak’ta Kürt karşıtı görüşmeler, İran’da her gün Kürtler idam ediliyor. Suriye’de Esad’a el uzatırken, emin Kürtlerin durumları, statüleri üzerinedir. Ret ve inkarı üzerine bir konuşmadır” diye konuştu.
‘PYD ile görüşsün’
Bakirhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Esad ile görüşmesin demiyoruz. PYD ile de görüşsün. Emin olun Türkiye’de buna kimse itiraz etmez. Suriye’nin sorunların Suriye halkları çözsün. Kürt halk sahibi olmasın diye görüşmek istiyor. Statü ortadan kalksın diye yapıyor. Bu bir çıkmazdır. Türkiye’ye bir yere götürmez. Bu halde normalleşme olmaz. Ekonominin bu halde olmasının nedeni Kürt karşıtı politikalarından, savaşlarından kaynaklanıyor. Hem dışarda hem içerde bir normalleşme lazım. MHP’nin aklı ile normalleşme olmaz. MHP Türkiye’de bütün renkleri tekleştirmek istiyor. Aslında başka ülkede olsa kapısına kilit vurulurdu. Türkiye’de bu anlayışa sahip bir partinin iktidar ortağı olmasını halk hak etmiyor.”
ANKARA