‘Dağlarımız çok güzeldir
Yeşil beyaz fistanlıdır
Hasreti ölümden beter
Yüreğimiz dertli ve yaslıdır’*
İnsanın hakikat yolculuğunda, aşka ermede vuslat mekânlardır dağlar. Peygamberlerin dünyasında derin anlamları var. Zerdüşt 10 yıl dağ ile yoldaşlık yapar. Sina, Zeytin ve Hira dağları, üç büyük İbrahim’i dinin kutsal mekânlarıdır. Ferhat, Elma dağının yüreğini yarmayıp, yüreğindeki Şirin ile ona sığınsaydı, ne can yakardı ne de canından olurdu. Sümerlerden beri de düzenin(!) korkulu rüyasıdır dağlar. Sümerler kendi tahtını sarsacak olanlara karda-ka ‘dağlı’ diyorlardı. Bu mekânlar ve bu tanım halen de geçerliliğini koruyor.
Şamil Eskerov da ‘dağlıdır’, dağ aşığıdır. Yüreğinde dağ gibi efkâr, dağ gibi hasret, bu hasrete binaen dağ gibi boşluk var. 40’a yakın kitabının 8’i bu aşkı anlatır; Dağ Çiçekleri, Dağların Hikmeti, Delidağ Destanı, Delidağ’a Selam, Delidağ’ın Sedası… Hakikat arayışı ve yurtsuzluktur insanı dağa âşık kılan, büyük şair Şamil Eskerov’un da yarası oradan; şiirlerinde terk etmek zorunda kaldığı yurdu Kelbecer’deki Delidağ’ın ismini mahlas olarak kullanır.
Eskerov 1929 yılında Kelbecer’de doğuyor. Kelbecer; Lenin’in ölümünden kısa bir süre önce, otonomi statüsü verdiği ve ömrü vefa etmeyince, Stalin döneminde komşu devletlerin ağır diplomasi faaliyeti sonrası, bu otonomi hakkının askıya alındığı, Kızıl Kürdistan’a bağlı bir vilayet. Fakat Kürde yar edilmeyen yurtları, şimdilerde ateş olup yakıyor müsebbiplerini.
Eskerov, Azerbaycan Öğretmenler Yüksek Okulu’nu ve Azerbaycan Üniversitesi Pedagoji bölümünü iyi derece ile bitiriyor. Doktora tezini Cegerxwin’in edebi çalışmaları ve yaşamı üzerine yapıyor.
Yazımsal eserlerinin büyük bir bölümünü, Kürtçe ve Azerice şiirler oluşturuyor. Ama edebiyat, dil, folklor, etnografya, tarih ve estetik konularının da yer aldığı 40’a yakın kitap yayınlıyor. Çevirileri Azerbaycan’da ses getiriyor. Ehmedê Xani’nin Mem û Zin destanını Azericeye çeviriyor. Feqiyê Teyran, Melayê Ciziri ve yüzlerce Kürt şairin beyitlerini Azerice seslendiriyor ve aynı zamanda ünlü Azeri şairlerin şiirlerini de Kürtçeye kazandırıyor. Yüreği sevda ve gamla yüklü Eskerov, insanlığın tüm acılarını kendi acısı gibi bilip, derinden hissediyor. Nasıl ki vatan hasreti ve sevgisi için ‘Kelbecerin Gam Destanı’nı kaleme almışsa, Kerbela’da yaşanan mezalimliğe de o derece yanıyor ve ‘Kerbela Müsibeti’ni yazıyor.
Kürtçe eğitime büyük bir önem ve ciddiyetle yaklaşıyor, köy köy dolaşıp hem eğitim veriyor, hem de araştırma çalışmaları yapıyor. Bunun ürünü olarak da Kürtçe-Azerice, Azerice- Kürtçe, olmak üzere 25 bin kelimelik bir sözlük ile Kürt ve Azeri dillerinin ilk kafiye sözlüklerini hazırlıyor. Yine Azeri diline, ‘Azericenin Manzum Cinas Sözlüğü’, ‘Türeme Sözler Sözlüğü’ gibi 2 temel eser kazandırıyor.
Eskerov’un Sovyetler Birliği çapında ses getiren iki büyük mirası; şahsi kütüphanesi ve müzesi, maalesef ki Sovyetler Birliği’nin kaderini paylaşıyor. 30 bine yakın kitabının bulunduğu özel kütüphanesi, zamanında Sovyetler Birliği’nin en zengin kişisel kütüphanesidir. Yine Kelbecer’de birebir emek vererek ve tüm masrafını karşılayarak kurduğu kişisel tarih müzesi, Sovyet Birliği çapında ünlü bir toplumsal hafıza merkezidir; 9 sergi salonunda, otuz binden fazla eser, büyük bir ustalık ile tasnif edilerek sergilenmektedir. Moskova’da gerçekleştirilen 27. Dünya Arkeologlar Kongresi’nin katılımcıları 4 grup halinde Kelbecer’e gelip müzeyi ziyaret etmişlerdir. Maalesef ki Sovyetler Birliği dağılınca, kütüphane de müze de yağmalanıyor.
Ömrünü halkının aydınlanmasına ve halkların kardeşliğine adayan Eskerov’dan bela da uzak durmaz. 1978 yılında ‘Kürtçülük’ yapıyor gerekçesi ile tutuklanır. Dört yıl kaldığı cezaevinde de boş durmaz, Kürt halkının mücadele tarihini anlatan ‘Lal Kız’ isimli 20 bin satırlık şiirsel destanını yazar.
Zamanında Bakü’den, üniversite rektörlüğü teklifi geldiğinde, sevdalısı olduğu yurdu Kelbecer’den ayrılmamak için teklifi geri çevirmişken; ne acıdır ki, 1992-93 yılında, Kelbecer Ermenistan güçlerinin eline geçince, yurdunda yaşama şansı kalmadığından, mecburen Bakü’ye mülteci olarak gider.
‘Çökdü vadilere bir qara kölge,
Hay ver, köhne dostum,
bu gün hardasan?
Ağlayır üreyin yaş töke töke,
Yurdun viran qaldı, özün hardasan?’
Azerbaycan’da, halklar arasındaki kardeşleşmenin köprüsü kabul edilen Eskerov 20 Mayıs 2005 yılında 76 yaşında Bakü’de yaşamını yitirdiğinde, onlarca Azerbaycanlı şair, vefa nişanesi olarak ona ithafen şiirler yazmışlar. İşte Nebi Xezri’nin bu hüzün yüklü ‘Kelbecer Harayı’ o yürek yakarışlarında sadece biri.
*Dilok-beyt; Şamil Eskerov