Eski tasavvufi metinlerden çokça bilinir; güzellik beladır, ya da güzel olanın belası çok olur. Yıllar önce Katar şeyhi Karadeniz’den bir uçakla dönüşe geçerken havadan bir ormana rast gelir ve güzelliğini methetmeye başlar, sonrasında birkaç hafta geçmeden orman yanmış, yazın sonuna doğru aynı yerde bir rezidansın yapıldığı görülmüştü. Bugün aynı Katar şeyhleri Kanal İstanbul meselesinde diretmekteler ve mesele buyken talan artık ülkenin her tarafına yayılmış vaziyette.
İkizdere’de, meşhur beşliden olan Cengizler tarafından taş ocağı yapılmak istenmektedir, buna karşın köylülerden ekoloji hareketlerine kadar bir direniş olduğu ortada. Ülkenin batısında bunlar yaşanırken, Lice’de ağaç kesimleri devam ediyor, aynı yerin Bingöl ile olan sınırında HES yapılmak istenmektedir.
Birkaç gün öncesinde HES’in yapılmak istendiği alana ziyarette bulunduk. Lice’den, Derxust/Dibek köyü yolundan geçerken, Lice’de var olan ağaç kesimlerinin durumunu da en acı tarafından öğrenmiş olduk. Lice’de Derxust, Pena, Hüseynik köyleri arasında, toplamında 98 hektar olan, küçük bir hesapla 140 stadyuma karşılık gelen alanda aylar öncesinde ağaç damgalama işlemi ihalesi açılmış, ihaleye kimse katılmayınca, Kulp’tan güvenlik korucuları getirilmiş ve ağaç kesimine başlanmış, aynı süreçte de askeri operasyon başlamış.
Bir talandan, diğer talana…
Sonrasındaki durağımız Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Sağgöze köyü. Köy birkaç mezrası ile beraber Sarım Çayı üzerinde yer alan vadide bulunmaktadır. Sarım Havzası; Diyarbakır-Bingöl-Muş ve kısmen de Batman şehirlerinin kesiştiği tam orta noktada yer alır. Havzanın oluşturduğu vadi etrafı dağlarla çevrili olmakla adeta Munzur’u andırmaktadır. Vadiden geçen Sarım Çayı, Kulp’ta Geliyê Godernê’ye kadar giderken, sonrasında Dicle ve Fırat’a karışarak Şattül Arap’a kadar uzanmaktadır.
Sağgöze köyünün, bir diğer adı Riz ve Ermenice’den geldiği bilinirken, “Cennet” manasına karşılık gelir. Köyün eski bir Ermeni yerleşim yeri olduğu, köyde Dız tepesinde bulunan tarihi manastırdan da anlaşılmaktadır. Köy önce 1915’te Ermeni halkının göçertilmesi ile beraber boşaltılır, sonrasında Şeyh Sait ayaklanması başlayınca yine boşaltılır ve en son 1993’te askeri operasyonlar ile beraber köy tekrardan boşaltılır. Ve 2000’lerden sonra köylere dönüşler başlar. Takriben köyün ve mezralarının tekrardan yerleşime kavuşması 28 yıllık bir sürece denk gelirken, bugün HES ile beraber tekrardan boşaltılacaktır.
Vadinin ekosistem çeşitliliği geçim kaynağını etkileyen büyük bir faktör, köyde küçükbaş hayvancılıkla beraber, yaylacılık yapılmakta, bunun yanında en önemlisi arıcılıkla beraber, köylülerin dile getirdiği kadarıyla 200 ton bal üretilmektedir. Bunun yanında bademden cevize, dut ağaçlarına kadar onlarca ağaç türü bulunmaktadır. Yine Türkçede Menengiç, Kürtçede Kezvan diye adlandırılan ağaçları ve son yıllarda köylülerin Kezvan ağaçlarını aşılayarak fıstık üretme çabası var.
Ve buna karşın yapılmak istenen HES meselesine gelirsek, özel bir şirketin yapımını üstlendiği HES, 80 bin MgW elektrik üretecektir. Bundan birkaç ay öncesinde salgından ötürü kapanmaların olduğu vakitte, Bingöl’de Çed toplantısı yapılmıştır. Havzada bulunan köylüler bu süreçte toplantının yapılmasına itiraz etmiş fakat bir cevap alamadıkları görülmüştür. Buna karşın hazırlanan raporun, tamamen düzmece bir rapor olduğu da açık. Özellikle var olan endemik bitkiler noktasında hiçbir bilgi yok, oysaki endemik bitkilerden olan yaban sarımsağından egzotik bitkilere kadar, bunun yanında alternatif tıpta kansere iyi gelen ısırgan otundan karzun otuna kadar onlarca çeşit bitki, alanda doğal haliyle yetişmektedir. Bunun yanında çayda türü tükenen su samurlarının bahsinin geçmediği, yine balık çeşitliliği hakkında hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır.
Ve köyün içinden geçince, yirmilerinde bir genç sırtında kilolarca yük taşımaktaydı, konu üzerine fikrini almak isterken ilk cümlesi şu olmuştu; “abi, şehir bizi boğuyor” ve “şimdi de köy sular altında bırakılırsa nereye gideceğiz” diye yakınmakta. Yaşlıca bir amca, üç babadır bu köyde büyüdüğü, başka yerde nefes alamayacağını belirtiyor.
Evet, sermaye+ iktidar birlikteliği, ne kadar güzellik varsa yok etmeye yeminli gibi, kentlerde alınmayan nefes, artık köyleri de soluksuz, insansız bırakmaktadır.
Ve değişmeyen yazgı köy boşaltma, yine çadırları sökülecek bir göçe gebe…