Biliyoruz ki seçimler yaklaştıkça siyasi iktidar politik atmosferi yeni türbülanslarla etkilemeye devam edecektir.
Demokratik siyaseti zehirleme davası olan HDP’yi kapatma davasının geldiği yeni aşama Emek ve Özgürlük İttifakı’nı etkisiz kılma hamlelerine dönüşmüşmüş durumda.
Hiç şüphemiz yok ki; Emek ve Özgürlük İttifakı seçimlerde halkı seçeneksiz bırakmayacak tedbirleri alabilecek akla sahiptir.
Saray rejimi bu seçimlerde muhalefeti etkisiz kılmak için her türlü hukuksuzluğu uygulama konusunda kendini defalarca kanıtlamıştır. Bu seçimler AKP-MHP iktidar bloğu için tam bir beka sorunudur. Rejim ortaya çıkmış toplumsal değişim talebini bir daha gündeme gelmemek üzere bastırarak seçimleri kazanmak istiyor.
Emek hareketinin değiştirme iradesi zayıf
Bu seçimlerde değişime damgasını vuracak örgütlü bir emek hareketinden bahsetmek maalesef mümkün değil. Çünkü işçi sınıfının üretim sürecindeki etkisi azaldıkça sistem üzerindeki değiştirme etkisi zayıflar. Üretim süreçlerindeki hızlı dijital değişim, insansız ürerim ilişkilerine yönelim ve bunlara bağlı olarak çalışma sistemlerindeki güvencesizlik durumu sınıfın değişimdeki rolünü kısıtlamıştır.
Sendikaların etkisi azaldıkça çalışma yaşamındaki sorunlar da çoğalıyor. Siyasi iktidar çalışma yaşamına ait birikmiş sorunları “çözerek” seçimleri kendi lehine dönüştürmek için tam bir seçim bütçesi uygulamaktadır.
Sendikal hareketin etkili olmadığı ülkelerde emekçiler doğal olarak seçim süreçlerini bir fırsat olarak görürler ve beklentilerinin siyasi iktidar tarafından karşılanacağını düşünürler.
Tek adam öyle zor durumda ki bir taraftan grev yasakları ile sermayeye selam dururken, diğer taraftan emekçilerin “genel grevle” dahi alması zor olan haklarını çözmek için ardışık hamleler yapıyor.
Siyasi iktidarın sorunları kısmen çözerek emekçilerin oyuna talip olması onları ne kadar ikna edecek bekleyip göreceğiz. Emekçi halkımız bilmelidir ki mücadele ile kazanılmayan yukardan verilen haklar bir hamleyle anlamsız hale getirilir.
Toplumsal değişimin gücü işçi sınıfı değilse kim?
Bu konu uzun bir tartışma konusu olmakla birlikte somut olarak ülkemizdeki yaşadığımız gerçeklik üzerinden altını çizmemiz gereken bir-iki noktayı işaret edebiliriz. Uzun yıllardır kendi hak ve talepleri için mücadele eden Kürt özgürlük hareketi kendisini defalarca kanıtlamıştır ki bugün için değişimin en önemli dinamiğidir. Kürt özgürlük hareketinin değiştirme gücü, emekçi halkın toplumsal sorunları ile kendi taleplerini bütünleştirmesinden gelmektedir. Sınıfın mücadelesinin yoksul Kürt halkının kimlik mücadelesi ile özleşmesi olmasa idi egemen sınıflar açısından Kürt sorunu çoktan sorun olmaktan çıkartılırdı. Kürt halkının ortaya koyduğu barış siyaseti ve bir arada yaşama iradesi bu oyunu bozdu. Bu nedenle Emek ve Özgürlük temalı ittifak doğal olarak değiştirme potansiyeli olan yegâne güçtür.
Altılı Masa’nın değiştirme siyaseti var mıdır?
Rejim tarafından abluka altına alınmış Altılı Masa her ne kadar tek adam rejimi karşısında güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunsa da, masanın bileşenlerine baktığımız zaman ülkenin geleceğinde halklara güven verecek durumda değiller. Kürt sorununu görmezden gelen bir demokrasinin olmayacağını kırk yıldır anlamak istemeyenlerin kısa sürede anlamaları da mümkün gözükmüyor. Hakikatlerle yüzleşmeyenlerin sığ demokrasi vaatlerinin sistemi tekrar aynı çıkmaz sokağa sürükleyeceği çok bellidir.
Altılı Masa’nın bu durumu değişim iddiasından ziyade tıkanan sisteme nefes olmak istemesidir.
Siyasi iddia ve sorumluluk
Seçimler her zaman ülkelerin kaderini sarsıcı düzeyde etkilemez. 14 Mayıs seçimleri rejimin devamına “evet mi, hayır mı?” referandumu niteliğine dönüştüğü için iktidar ve muhalifler açısından ortaya çıkacak halk iradesi özel bir öneme sahiptir. Milyonlarca yurttaşımızın oyunu alacak olan Altılı Masa bu değişimin öznesi olma iddiasına maalesef sahip değil. Bu gerçekliğin kendisi Emek ve Özgürlük İttifakı’na daha fazla sorumluluk yüklemektedir.
Halkımız dikkatli bir şekilde süreci ve gelişmeleri takip etmektedir. Bu dönem demokrat, sol, sosyalist bütün kesimlerin Emek ve Özgürlük İttifakı’nın değiştirme iradesine güç vermesi kaçınılmazdır. Anlaşılan odur ki, 15 Mayıs yeni bir mücadelenin başlangıcı olacak. Bu nedenle halkımız Emek ve Özgürlük İttifakı’na sadece sistemi değil Altılı Masa’yı da değiştirecek düzeyde politikalar üretme sorumluluğunu yüklemiştir.