Nesrin Aslan*
Dünya bir ‘değişim süreci’ yaşıyor. Eski ve henüz tam şekillenememiş yeniyi keşfetme arasında biraz da kaotik bir süreç. Eski dünyanın bütün kurumları ve kuralları varlık-yokluk arasında. Her durum ve konuyu önemle incelemek, tartışmak, değişimi emekten, kadından, ezilenden, doğadan yana yönetmeye, yönlendirmeye talip bir taraf olmak gibi bir görevimiz de var.
Ülke olarak da içinde bulunduğumuz zor duruma, görevlerimize ve bize dayatılan gündemlere rağmen dünyanın durumunun da işlerimizden bir iş olmak zorunda olduğu anlaşılıyor. Yerel olanla genel olanın da çok uzak ve farklı olmadığı bir zamanın fikir üretimi de iç içe oluyor. Geçen yüzyılın dünyası ve geçen yüzyılın yapısal sorunları da olan ülkemiz cumhuriyeti çok uzak ve farklı sorunları değil, benzerlerini çözmeye çalışıyor. Bu nedenle her üretimimiz de bir anlamda dünya ölçeğinde bir kazanım oluyor.
Bir örnekten söz edersem iyi olabilir. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Yeşiller Partisi, karbon salınımı ve pandemi deneyimini de dikkate alarak haftada dört çalışma günü için kampanya kararı aldı. Yıllarca talebimiz olan bu konunun, emek hareketinin gündemine çoktan girdiğini tahmin etmek istiyorum.
Örnek de iş olduktan sonra konuya devam edelim. Muhalefet denince genel olarak iktidara karşı örgütlü siyasal yapılar, sendikalar, meslek örgütleri akla gelir. Oysa bilinir ki; kadın hareketinden söz etmeyen bir toplumsal muhalefet olamaz ve en önde olduğu da yakın zamandaki mücadelesi, öğretici tarzı, tavrıyla artık bir kez daha ortadadır. Tarzında en belirleyici ve neredeyse ilkesel özellik ‘kadın bakış açısı’ olduğu için kapsayıcı ve korkulan da oldu. Bence tüm muhaliflerin mikroskopla incelemesi gereken değerli bir deneyim ve üretmeye de devam ediyor. 12 Eylül karanlığından ilk çıkanların da hemcinslerim olduğunu hatırlayarak gururlandım, umutlandım.
Elbette toplumsal muhalefeti zenginleştiren yeni muhalefet güçleri de gelişiyor. İyi bir örnek; Ekoloji mücadelesi verenlerin de başlı başına bir muhalefet öznesi olduğu görülüyor. İkizdereli -belki yaşıtım olan teyze- düşünmüş taşınmış ve sonunda ‘ekolojist’ olmaya karar vermiş biri değil, doğayla da doğal bir iletişimde olduğu için tüm gücüyle de koruyor. Kısaca onun da gücü ve kapsayıcılığı doğallığında.
Yıllardır gençlik mücadelesini boğan otoriter sistem Boğaziçi Üniversitesi’nde ortaya çıkan yeni muhalif tutumla bir türlü baş edemedi. Çünkü aynı kapsayıcılık bu deneyde de vardı ve kendini üniversitenin mezunlar dahil bütün bileşenleriyle birlikte var etti. Bu deneyimin de bize sağladığı ipucu kapsayıcılıktı ve yeni muhalefetin nasıl olması gerektiği konusunda bir uyarıcı deneyim daha edindik.
Günlük siyasi arenada günlük eleştirisini yapmakla görevini yaptığını düşünen, tepkilerinde ısrarlı olmayan bir muhalefet olmayacağını gösteren bu deneyimler hep birlikte yenilerini yaratacağımız başaracağımız deneyimlere yol olsun. Çünkü çok işimiz var ve birbirimize çok ihtiyacımız var. Yani incitmeden; kırmadan yenilenmenin yollarını birlikte bulmalıyız.
Milyonlarca işsizin, sendikası varmış gibi görünen milyonlarca emeklinin, güvencesizlerin, KHK mağdurlarının, tarım işçilerinin.. olduğu bir ülkede örgütlenmeyi bekleyenlere güven ve umut olacak, güç verecek büyük bir toplumsal muhalefet gerekiyor.
Siyasal yapılarıyla, emek hareketiyle, meslek örgütleriyle yeni ve eski tüm aktivistleriyle yepyeni bir toplumsal muhalefet için önce konuşmak gerekiyorsa konuşalım. Koşmak gerekiyorsa koşalım.
*HDK Kadın Meclisi Üyesi