Kenan Kırkaya
Bir kehanet değil elbette ama bütün işaretler Türkiye’nin gittikçe seçim sürecine ilerlediğini gösteriyor. Yakın tarihte olmasa da şartlar seçimleri, objektif koşullar Türkiye’ye değişimi dayatıyor. Siyasal değişimin en meşru, en makul yolu seçimlerle halk iradesinin yeniden test ve tesis edilmesi.
Görünen köy kılavuz istemese de, siyasi partiler, ilgili taraflar ve arkalarındaki açık ve gizli güçler toplum eğilimlerini anketler yoluyla ölçmeye çalışıyor. Siyaseti bir çeşit toplumsal mühendislik olarak gören ve kurulduğu günden beri “anket firması” gibi çalışan iktidar partisinin bu ara anketlerle arası pek iyi değil. O yüzden siyasi partiler yasasıyla, seçim yasası ve barajıyla oynamak, şartları lehine değiştirmek istiyor. Yine de ne yaparsa yapsın – operasyonlar, tutuklamalar, kapatma davası, kumpas yargılamaları – bir türlü denklem dışı bırakamadığı, tasfiye edemediği, aksine her geçen gün güçlenen HDP faktörünü ortadan kaldıramıyor; kaldıramaz da.
Kendi kaderini tayin hakkı savaş gerekçesi sayılan Kürtler, bugün sadece kendi kaderlerini değil Türkiye’nin kaderini belirleme konumundadır. Bunu örgütlü siyasal güçleriyle başardılar. İktidar kapatma davasıyla umutsuz son bir denemeyle “acaba bu örgütlü siyasal gücünün bir kısmını yönlendirebilir miyim” arayışı içinde. Bu nedenle HDP’nin açıklayacağı deklarasyon son derece hayati ve kritik bir önem kazandı. Çünkü bu deklarasyon aynı zamanda eğer bir kapatma kararı çıkarsa, “HDP sonrası” kilit konumdaki Kürtlerin ve onun etki alanındaki önemli bir seçmen kitlesinin tutumunu beyan edecek.
Son 5 yıldır HDP ve Kürtleri yok sayan, görmezden gelen kesimlerin bile deklarasyona kulak kesilmelerinin sebebi budur. HDP bu rolünün, tarihsel sorumluluğunun farkında olarak bu sürece hazırlanıyor. Bu kritik sorumluluğu tek başına üstlenmedi. Tabutuna çivi çakılmak istenen demokrasiyi en zor koşullarda işleterek tabanına gitti. Onların görüş ve önerilerini aldı. Bu amaçla son 2 ayda 75 merkezde seçmenleriyle, tabanıyla, paydaşları ve mücadele ortaklarıyla buluşmalar, toplantılar gerçekleştirdi. Halk desteğini yenileyerek hem kendisine olan güvenini tazeledi ve hem de çok önemli öneriler havuzu oluşturdu. Yapılan önerilerin tamamı raporlaştırıldı, sahaya inen ilgili birimler gözlem ve tespitleriyle birlikte bunu HDP Genel Merkezi’ne illetti. Partinin ilgili birimleri bu görüş ve önerileri herhangi bir detayını atlamadan işleme aldı, ayıkladı, sınıflandırdı. Ardından il eşbaşkanlarıyla bu tablo tartışıldı, hafta sonu PM ve MYK toplantılarıyla gelen sonuçlar bir kez daha ele alınıp değerlendirilecek. 5 kişiden oluşan bir komisyon bütün bunlara “kuyumcu titizliğiyle” son şeklini verecek.
Bu deklarasyonda Kürt seçmenin ve HDP tabanının siyasi seçeneklerinin işaretleri olacak. Türkiye’nin temel sorunları ve bu sorunlara çözüm önerileri yer alacak. HDP ve tabanının gelecek tasavvuru ilan edilecek. HDP’nin nerede durduğu, ittifaklar meselesine nasıl baktığı, olası bir iktidar değişimindeki tutumu gibi kritik konulara cevap verilecek. Şimdilik bu deklarasyon mütevazi bir şekilde “HDP deklarasyonu” olarak tanımlansa da esasen Türkiye’nin geleceğini belirleyecek kadar esaslı ve iddialı bir deklarasyon olacak.