10 yaşında, Nazi Askeri olmaya çalışan, hayali arkadaşı Hitler olan bir çocuğu anlatan Tavşan Jojo, 2. Dünya Savaşı’na farklı bir bakış açısıyla riskli bir işe girişse de altından kalkıyor
Taika Waititi tarafından, Christine Leunens’in Gökyüzü Hapsi (Caging Skies) romanından sinemaya uyarlanan Tavşan Jojo (Jojo Rabbit), 2. Dünya Savaşı’nı bir çocuğun gözünden eğlenceli ama dramatikliğini yitirmeden anlatıyor. Bu yıl Oscar’ın da favorilerinden olan ve En İyi Film de dahil 6 dalda adaylık alan Tavşan Jojo, prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaparak burada Halkın Seçimi adlı ödüle layık görüldü. Bu yılki ödül sezonunun iki savaş filmi var. Bunlardan biri de Golden Globe’dan SAG’a kadar birçok dalda adaylığı ve ödülü de olan 1917. Henüz izlemesek de 1. Dünya Savaşı’nı anlatan bu film epey gözde. Diğer yandan 2. Dünya Savaşı’nı konu alan Tavşan Jojo da savaş filmi kategorisine giriyor.
Bu defa Nazi tarafı
Aslında ilk kez çocukların gözünden bir savaş izlemiyoruz. Fakat bu defa izlediğimiz taraf Nazilerinki. Dedesinin siyah saçlı olmasını dahi kabullenmekte zorluk çeken Jojo (Roman Griffin Davis), Hitlerin gençlik kamplarından birinde asker olmaya çalışan, fanatik Nazi yanlısı, 10 yaşında bir çocuk. Jojo’nun hayali arkadaşı ise yönetmen Taika Waititi tarafından canlandırılan Adolf Hitler! Film, bir grup çocuğa verilen savaş ve siyonizm propagandası ile başlıyor. Yönetmen Waititi, karikatürize bir faşizm anlatıyor. Özellikle çocuklar etrafında kurduğu bu propaganda bir hayli gülünç. Ama İkinci Dünya Savaşı’nı birçok yönüyle bilen veya izleyen seyircinin tüylerinin yer yer ürpermemesi imkansız. Zira yönetmen de tamamen gırgır şamata derdinde değil. 10 yaşındaki çocuklara faşizm propagandası yapmanın kara mizahını ortaya koyuyor.
Büyüklerin inandığı hikâye
İki kısma ayırabiliriz Tavşan Jojo’yu. İlk kısımda mizah dozajı fazla. Daha çok Jojo’nun fanatikliği ve Nazizmin absürtlüğü ile dolu. Filmin mizah ve dramı harmanlayıp daha da iyi bir tarafa yol aldığı yer ise ikinci kısım. Jojo’nun annesi Rosie’nin (Scarlett Johansson) tavan arasında Yahudi kız Elsa’yı (Thomasin McKenzie) sakladığını öğrenmesi ile başlıyor bu kısım. Elsa’yı Gestapo’ya vermekle annesi ve kendisi arasında çelişkiye düşen Jojo, Naziliği ile hesaplaşmaya giriyor. Elbette kolay olmuyor. 10 yaşındaki bu çocuk şimdiye kadar kendisine “boynuzlu” bile oldukları anlatılan Yahudilerle ilk karşılaşmasını yaşadığında onları tanımaya çalışıyor. Ama kafasındaki prototipe oturacak şekilde. Elsa’ya Yahudileri anlatmasını istiyor ve bilgiler topluyor. Tabii Elsa da bu acemi Nazi ile biraz oyun oynuyor. Jojo’ya anlatılanlar ve Yahudi tasvirlerine en büyük örneklerinden biri Rebel Wilson’ın canlandırdığı Fraulein Rahm’ın “Amcam Yahudiler tarafından hipnoz edildi, sonra kumarbaz ve ayyaş oldu, savaşta değil ama bir kazada öldüyse de bence tüm suç Yahudilerindi!” hikâyesini anlatması. Zira kendileri bile yalanlarına inanmış büyüklerin küçükleri bu denli kandırmış olması kaçınılmaz.
Riskli ama başarılı
Taika Waititi ilk bakışta riskli bir işe girse de altından kalkmayı beceriyor. Evet, 10 yaşında bir çocuğun hayali arkadaşı olan Adolf Hitler’i faşizmin lideri olarak izlemiyoruz, çünkü Jojo’nun hayal dünyasına uygun şeyi görüyoruz. Ama yönetmen burada “sevimli” değil aksine gösterecekse “gülünç” durumu kullanmayı iyi şekilde yapıyor. Evet, Waititi’nin yaptığı şey bir bakıma çok riskli. Nazilerin; Yahudilere soykırımı, yakın zamanın en büyük katliamlarından biri. Ama bugün dikta ve otoriter tüm rejimlerin yaşattığı bir heyulayı da anlatıyor aynı zamanda.
Bütün amcalar…
Üstümüze bombalar yağmasa da (kısmen yağmasa da) militarist, kimlikçi, tek tip, dil, din, cinsiyet üzerine kurulu bir düzenin hiç de uzağında değiliz. O yüzden 10 yaşındaki çocukların Yahudilerden bu kadar nefret etmesi, gözlerinde canavarlaştırması, savaşa bu kadar heveskâr olmaları hiç de akıl dışı değil. Yakın zamanda her ne kadar bize okulda “nefret etmek” öğretilmedi diye, söylemsel bir ayrıntıya takılan tartışma kopup büyüse de bahsedilenin nasıl öğretildiği müfredatta duruyor. Ya da çok da araştırmaya gerek yok ülke içinde yaşayan farklı millet ve kimlikler hakkında söylenenler, amcası hipnoz olmuş milyonlarca yeğen arasında yaşadığımızı ortaya koyuyor…
Künye
Yönetmen: Taika Waititi
Oyuncular: R. Griffin Davis,
Thomasin McKenzie
Süre: 108 dk.
Tür: Dramatik komedi