Geçtiğimiz Mart ayı sonunda DEDAŞ tarafından Mardinli çiftçilerin tarım desteklerine el konulmuştu. Bu kez de Mardinli çiftçilerin elektrik borcu olduğu iddiası ile elektriklerinin kesileceği duyuruldu
Mardin’de ve bölgenin diğer kentlerinde çiftçilerin en büyük sorunu haline gelen elektrik kesintilerinin ardından koronavirüs salgını baskısı altında olan ve yaşadıkları büyük bir kriz içinde destek bekleyen 5 bin çiftçinin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2020 yılı için verilen mazot, gübre ve tohum desteklerine Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) tarafından el konulması tepkiye yol açmıştı. Yine aynı DEDAŞ Mardinli çiftçilerin elektrik borcu olduğu iddiası ile elektriklerini keseceğini duyurdu.
Çiftçiye su bile yok
Mardin’de tarımsal faaliyetlerde bulunan 6 bin 173 abonenin elektrik borçlarının 1 milyar 342 milyon liraya ulaştığını iddia eden DEDAŞ’ın çiftçilere fatura yerine ödeme pusulası yollayarak yüksek meblağlardaki tutarları çiftçiden istediği belirtilmekte. Faturalarını ödemeyen çiftçiler olarak iddialarda bulunan DEDAŞ’ın yıllardır çiftçi desteklerine el koyarak enerji kullanım bedellerini tahsil ederken, enerji kullanım miktarlarından çiftçinin haberinin olmaması ve sürekli borçlu görünmesi çiftçiyi çileden çıkarmış durumda. Hazine ve Maliye Bakanı sermaye kesimlerine 240 milyar lira destek verdiklerini açıklarken çiftçinin desteğine el koyan DEDAŞ’a bu olanak iktidar tarafından verilmişti. Ancak AKP iktidarının mahkemenin ‘destek bedellerine el konulamaz’ kararını dahi uygulanmaması birçok noktaya işaret ederken ‘Kürt çiftçisine su bile yok’ anlamına gelen bir düşmanlık beslendiği halk arasında daha sık konuşulmaya başlandı.
Kürt düşmanlığı mı?
AKP iktidarının tarım politikaları tüm Türkiye coğrafyasındaki çiftçileri borç batağına düşürmüş durumda. Ancak DEDAŞ’ın uygulamalarına benzer bir uygulamanın diğer bölgelerde yaşanmıyor olması dikkat çekiyor. Barajlarla işgal edilmiş bölgede halen sulama kanallarının yapılmamış olması, DEDAŞ’a enerji pazarı yaratılmasına ve bu enerjiyi de istediği fiyatlarla faturalayarak pusulalar üzerine yazılmış bedellerle tahsil edilmeye çalışılması bölgeye özel bir politikanın ortaya konduğunu gösteriyor. Bölge çiftçileri enerji kullansın ya da kullanmasın arazi büyüklüğüne göre borçlandırılıp çiftçilik yapmaları engelleniyor. İktidarın Kürt politikalarının bir izdüşümünü yaşayan çiftçiler tüm bu uygulamaları Kürt düşmanlığı olarak yorumluyorlar. Mardin’e ve bölgenin diğer kenetlerine kayyum atayan iktidarın halk dayanışmasının önünü keserek şirketlere adeta bir arpalık alan ikram ettiği izleniyor.
Su hakkı
Su, bir insan hakkı iken DİSKİ ve MARSU’nun kayyumların bilerek ödemediği enerji borçları nedeniyle HDP’li belediyeler suçlanarak koca kentleri susuz bırakmaktan geri durmayanlar, çiftçilerin geçmişte önemsiz bir girdisi olan suyun en büyük gider hanesi haline getirilmesi, suyun halk üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmaya başlandığını gösteriyor. Bölgede devasa büyüklükte 15 barajın olması ise bölge halkına hiçbir getirisini ortaya çıkarmış değil. Atatürk, Batman, Birecik, Devegeçidi, Dicle Dumluca, Göksu, Hacıhıdır, Hancağız, Karakaya, Karkamış, Kayacık, Kralkızı, Seve ve en son Ilısu Barajı ile çevrelenmiş bir bölgede halkın ve çiftçilerin suya erişmek için DEDAŞ’ın kapısına mahkum edilmiş olmaları kötü niyetli bir durumu göstermeye yetiyor. Ayrıca Van, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Dersim, Bingöl, Elazığ ve Bitlis’te inşa edilmiş irili ufaklı birçok barajın olmasına karşın susuzluk çekilmesi bölge halkı tarafından anlaşılabilir bir şey olarak görülmüyor.
EKOLOJİ SERVİSİ